Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doların hızla değer yitirmesi tüm dünya piyasalarını ve varlık fiyatları etkiliyor. Bizce en önemlisi dolar-TL kurunun hızla aşağıya gelmesi. Dolar oldu 1.45 TL. İkincisi, petrolün varili 80 dolara yaklaştı. Ve daha da gidecek gibi. Her ikisi de beklediğim gelişmelerdi ama sevindiğim söylenemez. Biri ihracatı engellerken, diğeri de ithalatı şişiriyor.
Sadece petrol de değil. Altının geldiği düzeye bakın, rekor üstüne rekor kırıyor. Diğer madenlerin fiyatları, hatta tarımsal fiyatlar da hızla dünyada yükseliyor. Kısacası, mali piyasalar, küresel anlamda olsun, yerel boyutta olsun büyük bir coşku yaşıyor.
Bu coşkunun temelinde resesyonun atlatıldığına dair beklentiler var. Ama asıl etkili olan, küresel likiditenin yine bollaşması ve faizlerin tüm dünyada düşmüş olması. Aksi takdirde, New York borsasının geldiği düzey krizin yarısının aşıldığını gösterir ki, bu doğru değil. Hâlâ birçok şirket ya da kuruluş ağır hasarlar içinde kıvranıyor. Başta da bankacılık sistemi.

Peki ne olacak?
Borsalar gelişmeleri önceden satın alırlar. Ama bu ara satın alınacaklar tamamlanmak üzere. Varlık fiyatlarında bu denli yükselme, ekonomik toparlanmayla birlikte enflasyonist eğilimleri güçlendirebilir. Sonunda merkez bankaları (başta FED’in olacağı şimdiden belli) faizleri tekrar yükseltme eğilimine girebilir. Bu da 2010 yılının ilk yarısında başlayabilir. İşte o zaman bu balonlar da yavaş yavaş söner.
O zaman tartışılması gereken, bu gelişmelerin borsalar tarafından ne zaman satın alınacağı. Yani satışlarının gelmesi. Ancak bunu kestirmek kolay değil. En azından 2010 yılının başına bunun başlamayacağını düşünüyoruz. Fakat eğer FED artık farklı bir döneme girildiği izlenimini verirse piyasalar hızla doğrultu değiştirebilir.
Piyasaların tümünün coşku içinde olması rasyonel olmayan kararları getirir. İşte bu nedenle de borsalarda değeri artmayan hisse kalmadı desek yeri var. Fakat bu, bütün bu kuruluşların hepsinin satış ve kârlarının yükseldiğini göstermez! Nitekim, New York’taki bazı hisse senetleri sanki hiç kriz olmamış gibi değerlere geldiler. Kriz öncesi de bu değerler de yapaydı, küresel likidite bolluğuyla şişikti. Şimdi de aynı etmenlerle şişti. Demek ki, riskler denetlenmiyor.

Bizdeki piyasalar
Türkiye’ye gelince. Türk bankalarının borsada ulaştığı değerlere şaşmamak elde değil. Gerçi 2008 ve 2009 yılları onlar için karlı geçti ama aktiflerindeki hızla artan riskler göz ardı edilemez. Üstelik bundan sonra faizler yükselmeye başlayınca bu bankalar ne yapacak? Sırf bu nedenle zaten Hazine’den değişken faizli borç senetleri talep etmiyorlar mı? Demek ki, onlar da faizlerin yükseleceğini bekliyor.
Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu neydi? Cari açık ve buna bağlı olarak büyüme hızındaki yetersizlik. Bu neden kaynaklanıyordu? Küresel sermaye hareketlerine bağımlılıktan ve onların yarattığı uzun vadeli hasardan. Yine aynı noktaya gelmedik mi? Hiçbir önlem alınmayınca, aynı noktaya gelinmesi de kaçınılmaz.