Cumartesi günü gazetemizde tekstil dünyasının önder ismi DEBA’nın iflası gündemdeydi. Son derece başarılı olan bu firma neden bu noktaya geldi? Satışlarında sorun yok. Fabrikanın teknolojisi yerinde. Patron işin başında. Gayet dürüst ve sevilen bir insan. Ama batmış. Çok üzücü.
1980’li yıllarda Özal döneminde Türkiye tekstildeki hamlesiyle ihracatını hızla artırmış, bir hayli de övünmüştü. Oysa şimdi tekstil can çekişiyor ve devletten yardım talep ediyor.
İngiliz iktisatçı David Ricardo (1772-1823) şarap ve kumaşı Portekiz’le İngiltere arasındaki dış ticareti açıklamada kullanmış ve karşılaştırmalı üstünlükler teorisini geliştirmişti. Dış ticareti açıklayan belki ilk teori de buydu.
Kalmayan karşılaştırmalı üstünlük
Geçmişte Portekiz şarapta daha avantajlı olduğu için şarap üretir ve İngiltere’ye satardı. İngiltere de daha avantajlı olduğu kumaşı üretir ve Portekiz’e satardı. Girdilerdeki bu avantaj karşılaştırmalı üstünlükleri sağlıyordu. Özetle maliyetiniz daha düşük olmalı ki, fiyatınız rekabet edebilsin. Türkiye’nin tekstilde sıkıntısı da işte bu karşılaştırmalı üstünlüğünü kaybetmesi. Daha ucuz emekle başka ülkeler üretim yapıyor.
Fakat asıl sorun sadece yeni rakiplerin emek maliyeti avantajı değil. Enerji maliyeti de, nakliye de daha pahalı. Kaldı ki, emekçinin çıplak geliri pek yüksek değil. Emek maliyetini yükselten, yüksek vergiler ve sigorta yükleri.
Bir başka nokta da; tekstil deyince neyi kastettiğimiz. Çünkü hazır-giyim ayrı, dokuma ayrı, iplik ayrı. Dokumada da, bir örgü var, bir de kumaş. Onlar da farklılık gösteriyor. Bunların kimi ithalata dayalı, kimi ihracata, kimisi ise her ikisine. Kimi emek yoğun, kimi teknoloji. Dolayısıyla herbirinin derdi aslında farklı.
Bilindiği gibi, hazır-giyim emek yoğun bir sektör. Bu sektörün ağır ekonomik sorunları da Çin ve benzer ülkelerdeki ucuz işçilikle rekabet edememesinden kaynaklanıyor. Örgüde de (yani tişört benzeri ürünlerde) benzer sıkıntılar yaşanıyor. Rakiplerin aynı piyasalara daha ucuz fiyatlarla girmesi elbette hem tekstilcileri, hem de hazır-giyimcileri sıkıntıya sokuyor.
Ucuz emek değil, değerli kur
İhracatta fiyat tutturmakta zorlanan üreticiler, önce devletten yardım talep ediyor, karşılığını bulamayınca da, zamanla tasfiye oluyor. Aslında bu kaçınılmaz ve doğal bir süreç. Daha fakir ülkeler zamanla bu sektörlerde hep avantajlı olacak. Fakat bir başka etmen daha var ki, bu sektörün ne kendi sorunu, ne de hatası. O da TL’nin değerli hale gelmesi. Son yıllarda TL’nin değer kazanması birçok ihracatçı sektörü sıkıntıya sokuyor.
Bu gelişmeye karşın kimileri “kur değerlense de verimlilik artışlarıyla bunu kapat” diyor. Bu oldukça cahilce bir yaklaşım. Çünkü bazı sektörlerde verimlilik artışları teknolojik olarak sınırlı marjlara gelebilir. Üstelik ulusal para son derece hızlı değer kazanıyorsa üretici verimlilik artışlarıyla bunu yakalayamayabilir.
Kısacası, Türkiye kalkındıkça ve emek değerli hale geldikçe tekstil elbette zamanla tasfiye olacaktır. Bu kaçınılmaz bir süreç. Ama kur nedeniyle bu çok hızlı gelişiyorsa, oturup düşünmek lazım.