Bu Tansaş, vallahi çok çılgın...
Hani, hoşuma gitmiyor da değil; keşke Ege ve İzmir’den ekmek yiyen, başka perakende zincir mağazalar da yatırımları dışında; sponsorluk ve sosyal sorumluluk projeleriyle kazandığını, kendisine kazandıranlarla paylaşabilme duyarlılığını gösterebilirse...
Ama neredeeee... nerede o günler...
İzmir Aşkıyla,
Tansaş Farkıyla; sloganıyla kolları sıvayan ve kesenin ağzını açan Tansaş, İzmir’in değerini giderek yitirmeye başlayan, bu yıl 81’incisi düzenlenecek olan İzmir Enternasyonal Fuarı’na ana sponsor oldu.
Bu yeni bir haber değil.
Ama Tansaş ana sponsorluğu çerçevesinde Fuar’da öyle bir etkinlik ve kampanyalar düzenlenmiş ki, ben bile Tansaş Genel Müdür Yardımcısı Şevki Tuncer ile Grup Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Rodoslu’yu dinlerken şaşırıp kaldım.
Bu tarihleri mutlaka not edin;
26 Ağustos...
30 Ağustos...
9 Eylül...
Ülkem için birbirinden değerli olan bu tarihlerden en önemlisi 26 Ağustos’tur.
Çünkü 26 Ağustos; iki tarihi olayı hatırlatır.
İlki 26 Ağustos 1071 Malazgirt savaşı, diğeri de 26 Ağustos 1922 işgal güçlerine yönelik Büyük Taarruz’dur.
CHP’nin kötü bir hastalığı var.
Herkes birbirinin açığını kollamaya çalışıyor.
Yok öyle bir şey, yok böyle bir şey.
Yeni bir anlayışı egemen kılmaya çalışıyorum.
Sevgiyi ve hoşgörüyü partide egemen kılmaya çalışıyorum.
Elbette farklı düşüneceğiz, bunlar demokraside olması gerekenler.
İki aday, üç aday, beş aday çıkar, demokratik yollardan yarışırlar ama sandıktan bir kişi çıkacak.
Bu yazıyı tam 7 yıl önce okumuş, çok etkilenmiş ve duygulanmıştım.
Sakladım...
Hatta; bir fırsatım olursa, o bölgede görevli bu vatan evladının feryadını daha iyi anlamak için Şemdinli’ye gitme sözü vermiştim.
Kısmet olmadı...
Gidemedim...
O.Y’nin, 2005’te yazdığı, Şemdinli’de yürek yakan tanım, tamlama ve yaşananlar; buna karşı devleti yönetenlerin tavır ve tutumları hiç değişmemiş.
O gün neyse, bugün de aynı...
Verilmek istenen mesaj şu:
Devleti, vatandaşını koruyamayacak hale getirdik.
Bizimle pazarlık masasına oturmak zorundasınız...
Yoksa;
Dün Gaziantep’ti...
Yarın Edirne, ya da Mersin, Adana, Antalya, İzmir, herhangi bir şehir olabilir...
Amaç korku salarak zorlama...
Bekliyordum...
Ama bu kadar erken değil.
İzmir’de Büyükşehir ile ilçe belediyeleri arasında, kentteki sokak-cadde ve meydanların paylaşımında patlak veren krizin, yeni bir “kavga”nın tetikçisi olacağı endişesiydi benimkisi.
Gecikmedi...
Bayram arifesinde, Büyükşehir Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, Bostanlı’da mülkiyeti Karşıyaka Belediyesi’ne ait olan Demokrasi Meydanı’nda, Cevat Durak’ın halkın jetonla kullanabileceği Bisiklet Projesi için yapılan istasyonu, kimseye bilgi vermeden, tebligat yapma gereği bile duymadan habersiz yerle bir edince, “fitil” ateşlenmiş oldu.
Karşıyaka Belediyesi, Büyükşehir Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü’nü, izinsiz yıkım ve kamu malına zarar vermekten Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet etti, sorumlular hakkında dava açılmasını istedi.
Hatay-Üçyol-Üçkuyular Metro hattı, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun, “en yumuşak karnı.”
Sürekli buradan yumruk yiyor.
3 Haziran 2005’te; “iki yılda tamam” diye temeli atılan 5.5 kilometrelik hat, tam 7 yıldır açılamıyor.
Yaşanan ihale iptalleri, yapım aşamasındaki aksilik ve sıkıntılar, zemin çökmeleri, işi geciktirdi, Aziz Bey’i, güvenirlilik notu düşük, “verdiği sözleri tutmayan” Başkan yaptı.
Aziz Bey, metroda bugün, “aldığı yumruklarla” abandone boksör durumunda.
Halk söylemiyle...
Dumura uğramış, beyin kapçuklaması hali yaşıyor.
Şok üstüne şok yaşıyoruz...
Ve ne yazık ki yarın neyle karşılaşacağımızı, kaç sivil ve asker şehit vereceğimizi bilmeden başımızı yastığa koyuyoruz.
Çok değil, sadece son 30 güne bir bakalım.
20 gün süren Şemdinli çatışması...
Foça’da, askeri araca bombalı tuzak...
Ardından CHP’li Milletvekili Hüseyin Aygün PKK tarafından kaçırıldı.
Ya son hafta;