Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları

Bu yazıyı tam 7 yıl önce okumuş, çok etkilenmiş ve duygulanmıştım.
Sakladım...
Hatta; bir fırsatım olursa, o bölgede görevli bu vatan evladının feryadını daha iyi anlamak için Şemdinli’ye gitme sözü vermiştim.
Kısmet olmadı...
Gidemedim...
O.Y’nin, 2005’te yazdığı, Şemdinli’de yürek yakan tanım, tamlama ve yaşananlar; buna karşı devleti yönetenlerin tavır ve tutumları hiç değişmemiş.
O gün neyse, bugün de aynı...
Yani; aynı tas, aynı hamam!...

Ve; O.Y hepimize soruyor;
Şemdinli’yi bileniniz var mı?
Hiç gitmişliğiniz, otuz iki virajı aşıp, Kaymakam Çeşme’nin soğuk suyunu hiç içmişliğiniz var mı?
Her sabah uyandığınızda size merhaba diyen Efkâr Tepeyi, Gomane Tepeyi gezdiniz mi karış, karış?

Mayına basan aracın içinden, tam on dört metre uzağa fırlayan bir arkadaşınız oldu mu sizin?
Gomane Tepe’nin zirvesinden, içinde eşinizin, çocuğunuzun bulunduğu lojmana doğru yanarak gidip evinizin duvarında patlayan RPG-7’leri izlediniz mi siz?
Ama yine de bulunduğunuz görev yerini terk etmeden, acaba öldüler mi, yaralandılar mı, diye sabaha kadar hiçbir haber alamadan beklediniz mi?
“Ben bu insanlar rahat uyusun diye buradayım, ama neden benim aileme saldırıyorlar” diye düşündünüz mü hiç.
Evinizin roketlendiği mahalleden ve hatta roketin atıldığı, makineli tüfeğin yanı başında çalıştığı evin sakinlerinden, “Vallahi biz bir şey görmedik” dediklerini duydunuz mu kulaklarınızla?
Her şeye rağmen deyip görevinize devam ettiniz mi?
O patlamalardan dolayı yıllardır psikolojik tedavi gören bir çocuğunuz veya çocuğu bu yüzden tedavi gören bir tanıdığınız oldu mu?
Hiç böyle bir babanın veya annenin yüz ifadesini gördünüz mü?

Tabancanızı evinizde bırakıp “Bir şey olursa, eve girmeye çalışırlarsa gerekeni yap, son iki mermiyi de kendinize ayır, ellerine sağ geçme” diyerek her defasında eşinizle helalleşip çıktınız mı evden?
Sürekli telsiz anonslarını dinlediği için, ilk kurduğu cümle “Atışlar normal” olan bir çocuğunuz oldu mu sizin?
Lojman’ın emniyetini sağlayan silahlı nöbetçilerin yanında mı oynadı çocuklarınız ve uzaktan dahi gelse, her silah sesinde o çocukların evlere, mevzilere nasıl koşturduğunu, koşarken düşenlerin nasıl yerlerde sürüklendiğini, nasıl hıçkırarak ağladıklarını gördünüz mü hiç?

Bunları yapmadı ve yaşamadıysanız eğer, orası hakkında bildiklerinizin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur efendiler.
Affedersiniz bu kadar net konuşmak istemezdim ama ne yazık ki sabrım tükendi artık.
Sizler oturduğunuz ceylan derisi koltuklarda belki farkında değilsiniz, belki de umurunuzda değil ama orada görev yapan insanların öncelik sıralarında, ailelerinden önce vatanları geliyor, yeminleri geliyor.
İşte bu yüzden mevzilerini terk edip ailelerinin yanına koşmuyorlar.
Biz de onun için koşmadık zamanında görevimizi bırakarak.
Yüreğimiz titreyerek bekledik ama, görevimizin başında, dağda, hudutta bekledik efendiler...
Görevimiz bitene kadar bekledik.

Peki onlar bu şartlar altında görev yaparken siz veya sizden öncekiler bu fedakârlıklara liyakat gösterebilmek için, geçmişte ne yaptınız?
Şimdi ne yapıyorsunuz?
- Anıtlaştırılan terörist mezarlarının hesabını mı soruyorsunuz?
- O cenaze araçlarının görevlendirme emrinde kimlerin imzasının olduğunu mu araştırdınız?
- Başbakana güç gösterisi yaparak “Uçaklardan ve validen hoşlanmadık, ayrıca dağdakilerden vazgeçmeyiz” diyenlere mi hesap sordunuz yoksa?
Ya bütün kutsal değerlerimize söverek ayaklanan kalabalıklara...
- Onlara devlet’in varlığını mı hissettirdiniz?
- Roj TV muhabirlerinin nasıl olup da olaylardan 3 dakika sonra canlı yayın yaptığını mı buldunuz?
- Bir el bombasının nasıl olup ta o kadar hasar meydana getirdiğini mi, Almanya ile yapılan telefon konuşmasını mı, o kalabalığın nasıl bir anda örgütlendiğini mi, araştırdınız?
- Arabası parçalanarak yakıldıktan sonra, şerefsizce ve insafsızca dövülerek komaya sokulan uzman çavuşu mu, evi kurşunlanan polisi mi, okulunda tartaklanıp kovalanan asker çocuklarını mı, araştırdınız?
- Bütün bu eylemleri kimin planladığını ya da organizasyonu kimin veya kimlerin yaptığını mı, o gün halkı; sürüsünü idare eden bir çoban maharetiyle kimlerin idare ettiğini mi araştırdınız?

Hayır, bunların hiçbirisini yapmadınız. Siz ne yaptınız peki?
Sizin farkında bile olmadığınız değerler için orada görev yapan bir astsubay ve bir uzman çavuş bulup, sonra bütün aydıncıklar, sağduyucular, mozaikçiler, üst kimliği, yan kimliği, alt kimliği olanlar ve hatta kimliksizler, sonra dalkavuklar, sendikacılar, Susurluk paranoidleri, Soroscular, hülasa ne idüğü belirsiz, ne kadar adam varsa etrafınızda, bila istisna topunuz bir koro nizamında toplanıp, koroyu kimin yönettiğine bile bakmadan -ki ben bundan emin değilim- “Vurun Kahpeye” konseri verdiniz.
Yanlış şarkıyı çalıyordunuz ama çaldınız. Sesler, akortlar, notalar hep bozuktu ama yinede çaldınız, orkestra şefi, “müzik” demişti nasılsa.
Allanıp pullanıp önüne çıkarak tek, tek arzı endam ettiğiniz o basına(!) bu defa ne söyleyeceksiniz?
Acaba yapacağınız hangi açıklama ile durumu kurtarmaya çalışacaksınız?
Yapın efendiler; vazifenizi yapın, hem de gözünüz kapalı yapın. Açarsanız gözünüzü belki Türk Bayrağına sarılı tabutları görürsünüz, ağlayan ailelerini, yetim çocuklarını görürsünüz de vicdanınız depreşir, vazifeniz yarım kalır. Sonra ne der Avrupalı, Amerikalı, değil mi?
Hatta bakın ne diyeceğim;
Şemdinli’yi, Yüksekova’yı, Hakkâri’yi de belediye başkanlarına teslim edin.
Seçilmiştir nihayet atanmış değil.
Öyle Vali’ye filan da gerek yok canım, boşa zahmet. Tayin et, beğenmediler değiştir, ne lüzum var efendim.
Bir belediye başkanı ile ulemadan bir zat-ı muhterem yeter de artar bile.
Değil mi ki ateş düştüğü yeri yakar.
Ateş sizin yüreğinize mi düştü sanki?
Bölen bölsün, satan satsın, Avşar’ı da ayırsınlar, Yörüğü de ayırsınlar, Dadaşı da, sarışını da, esmeri de.
Şehirleri, köyleri, mahalleleri hatta ev ev ayırsınlar Türk Milletini, size ne gam efendiler.

Haberin Devamı

Sigara Köşesi

Haberin Devamı

Bırakmak zor değil

Haberin Devamı

Prof. Dr. Adnan Gülerman, inandığım, güvendiğim, saydığım, çok değerli bir öğretim üyesi ağabeyimdir.
30 yıl önce sigarayı nasıl bıraktığını anlatmış.
Ben de 9 Eylül 2012 Pazar günü saat 24.00’te bırakacağım ya, ilgimi çekti:
1980’lerin sonuna kadar sigara kullandım.
Her dersten çıktığımda bir sigara yakmayı alışkanlık haline getirmiştim.
Şimdi düşünüyorum da her dersten sonra bir sigarayı neden yaktığımın gerekçesini bulamıyorum.
Hani, 45-50 dakika durmadan ders anlattıktan sonra bir bardak çay veya ıhlamur içmenin mantığını anlayabiliyorum da, sigaranınkini hala anlamış değilim.
Yanılmıyorsam, 1988 yılı. Buca Eğitim Fakültesi De-kanlığı görevin-deyim. Sekre-terim Füsun’a para bırakıyorum. O da her öğlen için 200 gramlık yoğurdumu alırken sigara paketimin tükenmeye yüz tutması durumunda da sigaramı da yerine koyuyor.
Bir ikindi vakti yağmur başladı. Bardaktan boşalırcasına derler ya, bu ondan da beter.
Makam aracı ile evime gitmem zor değil. Bir kapıdan bin, öteki kapıda in.
Ama, yüzlerce öğretim elemanı ve personel ile binlerce öğrenci ne yapacak?
Ben bunları düşünürken sekreterim odama girdi ve yarım paketin üzerine yenisini bıraktı.
“Füsun bu paketi ne zaman aldırdın?” soruma, “Hocam, biraz önce aldırdım” deyince;
“Füsun, bu yağmurda kime aldırdıysan, saygıdan yüksek sesle söylememişse, içinden zıkkım içesice, bu yağmurda sigara mı aldırılır diye söylenmiştir. Demek ki, bu sigaranın benden başkasına da zararı dokundu. Bu paketleri al. Ne yaparsan yap ve bir daha bana sigara aldırma” dedim.
O tarihten bu yana da ağzıma sigara koymadım.

Ve bir fıkra;
Sigaranın zararları yanında üç tane de faydası varmış:
Erken ölündüğü için yaşlanılmazmış.
Gece öksürükten uyuyamadığı için evine hırsız girmezmiş.
Bastonla dolaşmak zorunda bıraktığı için köpek ısıramazmış.

Germe kendini be abi?

Şu sigara bırakma konusu, seni çok gerdi gibi.
Ben Dr.İbrahim Selçuk. Bayraklı 13 nolu ASM’de çalışıyorum.
36 yıl aralıksız sigara içtim, 1 Ağustos’tan itibaren, aniden, yardımsız, desteksiz, şampiksiz, sigarayı bıraktım.
Hiç zor olmadı, şu an içme isteği bile duymuyorum.
Umarım sizde de öyle olur, ayrıca, şeref meref sözü olmaz; çok sıkarsa arada bir-iki de içebilirsiniz, önemli olan bırakma moduna girmektir.
Yarın çok geç olmadan şu illetten kurtulun.