O, ilk giren, son çıkan oldu ama içeride de, dışarıda da yanlız değildi.
Hele itibarı hiç sarsılmadı.
Zorlu bir süreçti yaşadıkları...
Dile kolay; Büyükşehir’de 300 bürokratın ifadesi alındı, 100’ü hakkında yargılama kararı verildi, tutuklamalar yaşandı.
O ve bürokrat arkadaşları cezaevlerinde çile doldurdular.
Özgürlüklerinin kısıtlandığı ilk günden son güne kadar, başlarına örülmek istenen çorabı ne kabul ettiler ne de kafalarına geçirilmesine izin verdiler.
Tek istekleri vardı;
Bugün değil, ezelden beri şu “damacana” suyuna karşıyım.
Kullanmıyor muyum?
Kullanıyorum; ama karşıyım...
Mikroplu, mikropsuz; temiz ya da kirli olduğu için değil, sağlıklı olmadığına inanıyor, bilimsel olarak bunun böyle olduğunu biliyorum.
Son gelişmelere bakışım bu nedenle çok farklı.
Bana kalsa, Türkiye’de bugünkü gibi 19 litrelik PET damacana su satışlarını yasaklarım.
Dikkat ederseniz; kaynak sularının değil, PET damacanalardaki satışının yasaklanmasından söz ediyorum.
Şikayete bakın...
“Pes artık” mı, “Yuh olsun” mu dersiniz, orasını bilemem.
4+4+4’ten vazgeçilsin, kaldırılsın diye kıyamet koparken, on binlerce veli protesto için sokağa dökülürken, İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği de bu sistemin acil ve tam olarak uygulanmamasından şikayetçi olmaz mı?
Neymiş efendim;
Eğitim kurumlarına kayıtlar devam ederken İmam Hatip Okulu öğrencileri e-okuldan kayıt yaptıramıyorlarmış...
Eeeeeeeeeeeeeee?
Kayıt yaptıramayan öğrenciler mecburen diğer eğitim kurumlarına yöneliyormuş.
Bir siyasi hayat nasıl biter?
Türk siyasetinin idol isimlerinden Alpaslan Türkeş’in oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş buna son bir örnek.
Türkeş’in kariyerini sonlandıran isim ise Ebru şancı.
Kim bu hatun kişi?
Ebru Şancı 31 yaşında, Malatyalı bir ailenin İstanbul doğumlu manken kızları.
Ebru Şancı’yı güzelliği ile ilk fark eden Milli Çapkın Süha Özgermi.
Özgermi, Ebru Şancı’yı yarışmaya sokmadan birinci ilan edecek kadar beğenen ilk erkek.
“Duygusalsın...
EXPO konusunda hassasiyetin var diyenler” çoğunlukta.
Ben de sürekli “hayır” diye direniyor; işlerin işi gitmediğini anlatmaya çalışıyorum.
Nedeni şu;
EXPO; hem sivil hem de yerel ağırlıklı bir organizasyon yarışıdır.
2020 için yarışacak olan devletler değil, şehirlerdir.
İzmir de bunlardan biridir.
Karşıyakalılar bunu içlerine sindiremezler.
Ben de olsam; sindiremezdim...
Bugün kalkıp, Karataş Ortaokulu (şimdi lise), bir yıl okuduğum Atatürk Lisesi sonrasında mezun olduğum Namık Kemal Lisesi’ni, “İmam Hatip Ortaokul/Lisesi” yapsalar, kapısına da koskocaman “İmam Hatip” diye tabela assalar, Karşıyakalılar gibi ayaklanır, sokağa çıkardım.
* * *
Karşıyakalı değilim.
Ama, bugün-yarın; haklı mücadelede sonuç alıncaya kadar Karşıyakalıların yanındayım.
Nedeni şu:
Trafik denilince bazılarımızın aklına belki de en çok yol üzerinde bir kenara pusuya yatmış polislerimiz akla gelir ama değildir.
Ya da bir başka şekilde söylersek...
Bir ülkedeki trafik, aslında o ülkedeki özgürlüklerin de göstergesidir desek...
Örneğin:
Yolların en çok kime ayrıldığı...
Kaldırımlarda bulunma hakkının kimde olduğu...
Ya da daha açık söylersek; bir ülkenin kentlerindeki trafik lambalarının yanma süresi...
Kuruvaziyer Liman’a karşı değilim.
Aksine, vakit geçirilmeden yapılmasından yanayım.
Çünkü İzmir’e yararlı bir yatırım.
Model; yap-işlet devret olduğu için, projeyi cazip hale getirmek için içine yapılması öngörülen AVM’ye gelince...
Herkes karşı ama ben pek öyle düşünmüyorum.
Tek şartla...
Öngörülen alışveriş merkezi, tıpkı havaalanlarındaki dış hatlar terminalindeki gibi olursa...