Korkmuyorum desem; yalan...
Korkuyorum desem; o da yalan...
Kendim ve ailem için şöyle bir mantık geliştirdim.
İzmir’i seviyorum, bu kentte yaşıyorum.
Başka bir diyara gitme gibi bir niyetim yok.
Ne yazık ki bu güzelim şehir, birinci derece deprem kuşağında.
Yani; öyle ya da böyle bir gün deprem kaçınılmaz...
İlham Aliyev (sağ başta), İzmir Heyetini Socar Başkanı ile birlikte kabul etti. Aliyev ile görüşmeye Türkiye Büyükelçimiz, Vali Kıraç, İzmir Milletvekili Aydın Şengül ile EBSO Başkanı Ender Yorgancılar katıldı.
İlk kez gittim...
Daha önce giden arkadaşların yalancısıyım; Azerbaycan’ın Başkenti Bakü için “Bırakın bir-iki yıl; iki haftalık zaman diliminde bile tanınmayacak kadar değişen, gelişen bir kent” deyimini kullanıyorlar.
Bir daha gitmek kısmet olursa; bu sözlerin doğru olup olmadığını gözlerimle göreceğim.
Bizler için Azerbaycan; Bakü, kendinizi Türkiye’de gibi hissettiğiniz bir ülke ve kent.
Türkçe konuşuyorsunuz.
Gündoğdu Meydanı’nda yarın önemli bir miting var.
İki önemli olaya “tepki” olarak düzenleniyor.
Adı; “Adalet İstiyorum Mitingi...”
Cumhuriyet-Demokrasi-Özgürlük kavramlarını da içeren “Adalet” için mitinginde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuşacak.
Düzenlenme gerekçesi şu:
Pazar günü Silivri’de tutukluluk süreci 1004 günü bulacak olan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın, yargısız infaz olarak nitelendirilen özgürlüğünün kısıtlanması ile;
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve CHP’li Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yönelik yapılan 2. Dalga Operasyonu protesto etmek...
2 Mayıs’ta ilk, 21 Kasım’da da ikinci operasyon yapıldı...
İlkinde de ikincisinde de; siyaset ve siyasetçiler benzer yorumu yaptılar.
Ama son operasyon, nitelik olarak daha çok tartışıldı.
Bunda da gözaltılar ve sonrasındaki adli süreçte yaşananlar etkin oldu.
Özetlersek;
Son operasyonda 44 kişi gözaltına alındı.
Operasyonun yargı sürecindeki ilk 48 saat, dosyaya bakan hakim İsmail Şahin’di...
Bay Lucien Arkas gibi resim sanatından anlayan biri değilim...
Yanlış da anlaşılmasın efendiler; dikkat edin resimden anlamam demiyorum; sanat kısmına birazcık ilgisizim.
Ama sergi gezmeyi severim.
Tablolara uzun uzun bakar; fırça darbelerine, renklerin uyumuna, görselliğine kendimce not veririm.
Örneğin dünyaca ünlü bir ressamın, hani o kolleksiyonerlerin milyonlarca dolar ödeyerek satın aldığı tablolara, bakarım ama neden o kadar çok parasal değeri olduğuna bir türlü akıl erdiremem.
Çoğu kez, adı-sanı olmayan bir sanatçının eserinden daha çok etkilendiğim olmuştur.
Kamu vicdanı, Aziz Bey’in Büyükşehir’ine yapılan polis operasyonu ve sonrasındaki yargılama ve tutuklamaları “haksızlık” olarak görüyor.
Bunu nereden anlıyoruz; İzmirlinin değerlendirmelerinden...
* * *
Bırakın onbir kişinin tutuklanarak (dün saat 18.00 itibariyle) cezaevine konulmasını, bu sayı 100 kişi de olsa, Aziz Kocaoğlu yaka paça alınıp cezaevine atılsa da, farketmeyecek.
Çünkü;
Büyükşehir’e ilk operasyon 2 Mayıs’ta yapıldı.
İkinci dalga 22 Kasım’da geldi...
Kopan bunca kıyamet, sabaha karşı baskınlar, gözaltılar, tutuklamalar, Aziz Bey’in apar topar Paris’ten geri dönmesi...
Hepsi hepsi, yılda 4 katrilyonu aşkın bütçesi olan ve bu kente bu parayı yatırım ve cari harcama için kullanan Büyükşehir Belediyesi’nin, son üç yıllık hesaplarında yaklaşık 44 milyon liralık bir kamu zararı yaratıldığı iddiasıyla yaşanıyor.
Dikkat edin; iddia diyorum...
Çünkü kanıtlanmış, ispatlanmış, henüz kesinleşmiş bir kamu zararı söz konusu değil...
* * *
Son operasyonda gözaltılar, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin atadığı “bilirkişilerce” hazırlanan raporlara dayanılarak yapıldı.
Bilirkişi raporları, işlendiği iddia edilen bir suçun sabit olduğunun ne göstergesidir ne de delili.
Büyükşehir’deki ikinci dalga operasyonun gidişatı o yönde;
Özel Yetkili Savcı, her an polisten Aziz Kocaoğlu’nun, emniyete davet edilerek “ifade”sinin alınmasını isteyebilir.
Çünkü;
Operasyonun bu seferki kapsama alanı, ESHOT ve belediye şirketleri.
En yumuşak karın da ESHOT...
Halen eski ve yeni genel müdürlerin yanı sıra encümende görev yapan CHP’li üç Belediye Meclis üyesi gözaltında.
ESHOT bu işe nasıl bulaştırıldı?