Merak ettim, web sitesine girdim.
THY’ye ait sitenin, “Vizyon ve Misyon” başlıklı bölümde şunlar yazılı:
Vizyon:
Sektör ortalamalarının üstündeki büyüme trendinin sürdürülmesi,
Sıfırlanmış kaza ve kırımı,
Dünyada parmakla gösterilen hizmet anlayışı,
Düşük maliyetli taşıyıcılara denk birim maliyetleri,
İki gündür canım çok sıkkın...
Hele cumartesi sabahı tepemin tası iyice attı.
O kanal, bu kanal, karşımda hep aynı haber. Atlıyorum, değiştiriyorum, yine aynı haber.
Hele, yanı başımda oturan Sevgili Eşim Meltem Hanım’ın o kinayeli bakışları yok mu, kahrediyor adamı.
“Yeter beee; sıkıldım artık” diye fırladığımı ve kendimi buz gibi havada incecik bir yün ceket ile sokakta bulduğumu hatırlıyorum.
Efendim olay şu:
İşçiye, memura, emekliye yüzde 4 ...
Kadifekale’yi görmüştüm.
Homeros Vadisi, İzmir Kuş Cenneti ve Sasalı Doğal Yaşam Parkı’na gidememiştim.
Aziz Bey’in bu üç projesi ile Ege Üniversitesi-Bornova Evka-3 arasında yeni inşa edilen 2.3 kilometrelik metro hattı ve istasyonlarına ilk kez gittim.
Söylenecek pek bir şey yok.
Gezdikçe, yapılanları yerinde gördükçe, bu kentte yaşayan bir yurttaş olarak gurur duydum.
Gidenlerin de benim gibi düşündüklerini sanıyorum.
Gitmeyenlere tavsiyem şu:
Doktorlar dün, bir günlüğüne işi bıraktı.
Doktorun işi bırakması; sağlık kurum ve kuruluşlarında hasta bakmaması demektir.
Nitekim 24 saatliğine sadece “acil”ler hizmet verdi.
Peki hiç merak ettiniz mi; bu doktorlar ne istiyor?
Neden iş bırakıyor?
Niçin eylem yapma gereğini duyuyor?
Acaba bu eylemin gerekçesi, kişisel çıkar için mi?
Önerim şu:
Çöp vergisini ödemeyelim.
Nasıl mı?
İZSU faturalarına, yani su paralarına eklenen çöp vergisine karşı direnelim.
Böyle bir direniş ve protesto, Anayasal hakkımız.
Çünkü hiç kimse, bir bakanlığın yönetmeliğiyle, vatandaşa “haksız ve insafsızca” yüklenen bir vergiyi, insan hayatının “olmazsa olmazı”, yokluğu halinde yaşamını ve sağlığını tehdit eden bir temel ihtiyaç maddesi olan suya yansıtamaz.
Bu haksızlıktır...
Hatice:
Ekim 2010: İtalya’da deniz kirliliğinden dolayı denize girecek sahil kalmadı.
Kasım 2010: İspanya ve Portekiz’de grevler ve krizden dolayı oteller teker teker kapanıyor.
Kasım 2010: Kızıldeniz’de köpekbalığı saldırısı.
Kasım 2010: İsrail’de orman yangınları turistik tesisleri de vurdu.
Aralık 2010: Yunanistan, adalardan sonra otelleri de satışa çıkardı. Hizmet sektörü grevde.
Aralık 2010: İskenderiye’de kiliseye bomba. Onlarca ölü.
Afedersiniz ama sokak ağzıyla:
Ohaaaaaaaaaaaaaaaaaa... demek istiyorum ve ekliyorum:
Tümünüzü; ister kızın, ister küsün, ister gönül koyun, protesto ediyor ve halkın oylarıyla seçilip, halkı soyan kurumların “başı” olarak ilan ediyorum.
* * *
Belediye Başkanları:
“Bizimle alakalı değil. Bizim suçumuz değil, Çevre ve Orman Bakanlığı uygun görmüş” diye bu işin içinden sıyrılamazsınız.
Dolaylı vergi toplamaktan vatandaşın imanını gevreten hükümetin yeni bir icadı olan ve İZSU’nun su faturalarına kasım ayından itibaren yansıtılan, halk arasında “çöp vergisi” olarak tanımlanan Katı Atık Ücreti, vergi falan değil, resmen bir haraç...
Çin versiyonu:
Karınca bütün yaz çalışır evini, yiyeceklerini hazır eder.
Ağustos Böceği de yan gelir yatar ve karıncayla alay eder, vur patlasın çal oynasın yazı geçirir.
Ve kış gelir...
Karınca sıcacık yuvasında karnı tok bir şekilde kışı geçirirken, Ağustos Böceği açlık ve soğuktan iki gün sonra ölür.
Fransa versiyonu:
Karınca bütün yaz çalışır evini, yiyeceklerini hazır eder.