Kopan bunca kıyamet, sabaha karşı baskınlar, gözaltılar, tutuklamalar, Aziz Bey’in apar topar Paris’ten geri dönmesi...
Hepsi hepsi, yılda 4 katrilyonu aşkın bütçesi olan ve bu kente bu parayı yatırım ve cari harcama için kullanan Büyükşehir Belediyesi’nin, son üç yıllık hesaplarında yaklaşık 44 milyon liralık bir kamu zararı yaratıldığı iddiasıyla yaşanıyor.
Dikkat edin; iddia diyorum...
Çünkü kanıtlanmış, ispatlanmış, henüz kesinleşmiş bir kamu zararı söz konusu değil...
* * *
Son operasyonda gözaltılar, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin atadığı “bilirkişilerce” hazırlanan raporlara dayanılarak yapıldı.
Bilirkişi raporları, işlendiği iddia edilen bir suçun sabit olduğunun ne göstergesidir ne de delili.
Bir bilirkişinin “suç işlenmiştir” dediği aynı dosya ile ilgili farklı bir ikinci bilirkişi, “kamu zararı oluşmamıştır, suç unsuruna rastlanmamıştır” diyebilir...
Örnek olarak bu konuda onbinlerce dava yaşanmıştır, yaşanacaktır da...
* * *
Şimdi gelelim; operasyonun şifrelerine...
CHP seçim bürolarına Grand Plaza tarafından dağıtıldığı iddia edilen sandviç ve meyve suyu, belediye şirketinde kalan işçi ve otopark ihaleleri, Danıştay’ın usul yönünden bozduğu ESHOT’taki otobüs durakları ihalesi, Sezen Aksu başta olmak üzere düzenlenen üç-beş konser ve hükümetle ortak yapılan İZBAN Projesi için yaptırılan tanıtım filmi, amatör sporculara dağıtılmak üzere alınan spor malzemesi ile yine başarılı sporculara dağıtılan çeyrek altınlar...
Sizce bunlar, “kamu zararı vardır” sonucundan hareketle onca insanın gözaltına alınması, cezaevine konulması için yeterli mi?
* * *
Evet, yeterli diyorsanız; o zaman ben de şunu sorma gereğini duyarım:
Benzer müfettiş ya da bilirkişileri, Türkiye’de rastgele seçeceğiniz herhangi bir belediyeye gönderin, sonuç aynı olacaktır.
Daha da öteye gidelim.
Arkadaşımız Dilek Gappi bugünkü köşesinde yazdı; okuyabilirsiniz...
İzmir eski Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura ile görüşmüş.
Özfatura’da, niteliği aynı olmasa bile benzer iddialarla hakkında 300’ün üzerinde dava açıldığını ve çoğundan yargılandığını, sonuçta hepsinden beraat ettiğini söylüyor.
Rahmetli Osman Kibar, İhsan Alyanak, Ahmet Piriştina...
Bugün hayatta olan Yüksel Çakmur; hepsi için durum aynı.
Ama, o dönemlerde bugünkü gibi bürokratların operasyonla sabaha karşı evlerinden alıp sorgulandığını, tutuklandığını, gören-duyan-bileniniz var mı?
* * *
Yanlış anlaşılmasını istemiyorum.
Suç varsa tabi ki cezasız kalmamalı.
Ama, bilerek ya da bilmeyerek işlenen idari suçlarda, böyle bir uygulama, bana da, benim gibi düşünen binlerce onbinlerce kişiye de, pek doğru gibi gelmiyor.
Savcıların, hakimlerin, mahkemelerin, polisin kararlarını sorgulamak haddime değil.
Sadece ve sadece yaşananlarla ilgili kişisel görüşlerimi; hukuka saygılı bir yurttaş olarak insani yönden yazıyorum.
Ve ekliyorum:
İyi ki, geçmişteki Büyükşehir Belediye Başkanlarımız ve o dönem görev yapan bürokratlar, bu son operasyona neden olan İzmir’deki bu bilirkişilerin eline düşmemişler...