BOŞUNA, “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” denmemiş...
CHP İzmir İl Yönetimi de, Buca’da “doğru söyleyen”, daha doğrusu “doğruları” söylemeye çalışan seçilmiş bir belediye meclis üyesi, Dr. Levent Köstem’i, “Sen neden doğruları böyle ulu orta, açıkça söylüyorsun” diye önce disiplin kuruluna gönderdi, ardından da “kınama” cezası verdi.
Ne oldu şimdi?
Olan şu:
CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı’nın sızlanmalarına dayanamayıp, “yanlış yapanı” değil de, “doğruları söyleyeni” cezalandırdı.
Ama; Buca Belediyesi’ni gırtlağa kadar borca batırılmış durumda aldım diye bas bas bağıran Ercan Tatı’nın, ilk icraat olarak, kimine göre 80 milyon, kimine göre, mobilyaları, döşemeleri ve yeni tavan, duvar tadilatlarıyla 200 milyon lirayı bulan “özel makam odası” yapması gerçeğini değiştirebildi mi?
Aslına bakarsanız, CHP Buca Belediye Meclis Üyesi Dr. Köstem’e “kınama cezası” verenleri
CHP’NİN “ikinci adamı” Genel Sekreter Önder Sav, bir geldi; iki gün kaldı ve gitti.
Sav’a İzmir’de gösterilen ilgi, daha doğrusu, bazı belediye başkanlarının, “yağcılık” ölçüsüne varan, buram buram “gösteriş” kokan davranışları ilginçti.
Neden mi?
Öyle ya, yakınlarda ne yerel ne de genel seçim var...
Ortada seçim olmayınca aday adayları da yok...
Peki, bu ilgi neden bu kadar abartılıydı?
Neden herkes Genel Sekreter Önder Sav’ın gözüne girmeye çalıştı.?
SON üç -beş gündür, İzmir ve çevresindeki sıcaklık dayanılacak gibi değil.
Çoğumuz, klimanın 24 saat aralıksız çalıştığı soğutulmuş odalardan dışarı çıkmak istemiyoruz.
Biliyorum, çoğu insan, yemek için bile dışarı çıkmak istemiyor.
Geride bıraktığımız hafta sonu ise tam anlamıyla “felaketti...”
İnsan hiç hareket etmediği halde, oturduğu yerde sırılsıklam terden ıslanır mı?
Yapılacak tek şey, bol bol su içmek...
Su içmek deyince, aklıma hemen, sokaklarda yaşayan köpek-kedi gibi hayvanlar geliyor.
NEREYE gitsem, kiminle sohbet etsem, nerede konuşma yapsam; hep aynı soruyla karşı karşıya kalıyorum...
Metro ne zaman bitecek?
Politik davranıp; “Vallahi ben de bilmiyorum” desem de inandıramıyorum...
Büyükşehir Belediyesi, yüklenici firma Bozoğlu’na, 31 Aralık 2009’a kadar süre verdi.
Biter mi?
Bitmez...
Bana göre 2010’da da bitmez, 2011’de, 2012’de de bitmez...
SİZE birkaç cep telefonu mesajı aktarmak istiyorum:
“CHP Genel Sekreteri Sayın Önder Sav 24.07.09 Cuma günü saat 10’da İzmir Adnan Menderes Havaalanı’na inecektir. Karşılama için araçlar saat 08.00’de mahallelerden ve CHP ilçe binası önünden kalkacaktır. Araçlarda kahvaltı servisi (!) yapılacaktır.
Çiğli Belediye Başkanı Ensari Bulut..”
..........
“24.07.09 Cuma günü saat 09.30 da Genel Sekreterimiz Sn. Önder Sav’ı havaalanında karşılıyoruz. Araçlarınızla katılmanızı rica ederiz.
CHP Konak İlçe Başkanlığı..”
...........
BAŞKAN masası 4 bin 100 lira...
Başkan masası arka konsolu, 3 bin 700 lira...
Başkan masası sehpası 750 lira...
Camlı duvar gömme dolabı bin 150 lira...
Toplantı masası, ahşap pervaz, giriş kapısı, kalorifer peteği, o, bu, şu...
Tam 18 parça mobilya... KDV dahil toplam 32 bin 25 lira. Eski parayla 32 milyar lira...
Fatura numarası 6087, kesildiği tarih 30 Haziran 2009...
BUGÜNLERDE hiç bir emekliyle sohbet ettiniz mi?
Kapalı yerde sigara içemiyorsunuz ya; Pasaport’a oturmuştum, şöyle demli bir çayla sigara tüttürmek için, önce kulak misafiri oldum, sonra da “tanrı misafiri..”
Beş kişiydiler. Sandalyeyi çekip yanlarına oturdum. Beşi de emekliydi. İçlerinden biri Ege TV’deki programlarımdan, diğeri de Milliyet EGE’deki yazılarımdan tanıdı.
Uzun konuşmamız bittiğinde, çay paralarını ben ödemek istedim, ufak -tefek itirazlar geldi ama ısrar edince, ses çıkartmadılar.
En yaşlı olanının elini öperken, çekinerek kulağıma fısıldadı:
“Bizim sana çay ısmarlamamız lazımdı evlat... Ama, günlük 16 kuruş zamla, kendimiz bile bir bardak çay içemez hale geldik.
Ismarlamayı, ikram etmeyi çoktan, ama çoktan unuttuk!..”
KULAKLARIMLA duymasam; yani biri anlatsa, güler geçer, inanmazdım...
Ama başıma geldi.
Karşımdaki görevliye telefonda ne söyleyeceğimi şaşırdım, teşekkür edip kapatmak zorunda kaldım.
Yaklaşık bir haftadır Çeşme’de yanmayan iki sokak lambası için uğraşıyorum.
TEDAŞ müdürünü aramak, araya insanlar koymak istemedim.
Bir vatandaş olarak aradım.
Tamam dediler, iki gün geçti, ne gelen var ne giden!..