CHP’NİN “ikinci adamı” Genel Sekreter Önder Sav, bir geldi; iki gün kaldı ve gitti.
Sav’a İzmir’de gösterilen ilgi, daha doğrusu, bazı belediye başkanlarının, “yağcılık” ölçüsüne varan, buram buram “gösteriş” kokan davranışları ilginçti.
Neden mi?
Öyle ya, yakınlarda ne yerel ne de genel seçim var...
Ortada seçim olmayınca aday adayları da yok...
Peki, bu ilgi neden bu kadar abartılıydı?
Neden herkes Genel Sekreter Önder Sav’ın gözüne girmeye çalıştı.?
Bazı belediye başkanlarını anlayabiliyorum; örneğin Çiğli, Gaziemir..
Ensari Bulut ve Halil İbrahim Şenol, bugün o koltuklarda oturuyorlarsa, bunu doğrudan Önder Sav’a borçlular.
Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’ü zaten saymıyorum.
O Genel Sekreter Önder Sav’ın prenslerinden..
Eski İl Başkanı Kemal Karataş’ın aday olmalarında doğrudan etkili olduğu Buca, Bornova, Bayraklı’da da Önder Bey’e ilgi vardı ama aşırı çoşku eksikti.
Önder Sav, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nu hiç yanından ayırmadı, fırsatını buldukça isim vererek övdü.
CHP’de siyaset yapanlara bu bir “işaret” olmalı.
Sav ve ekibinin, şayet dengeler üç-beş ay içinde değişmezse, İzmir İl Kongresi’nde Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile çok uyumlu bir yönetim sergileyen Rıfat Nalbantoğlu’nu destekleyeceklerini söylemek yanlış olmaz.
Tabii il kongresi kapıya dayanıp, sandığa gitme vakti gelinceye kadar, Alaattin Yüksel, affedilip tekrar CHP’ye dönmezse...
Ya da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu göreve tekrar Kemal Karataş’ı aday göstermezse...
* * *
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, partisinin Türkiye’de en çok oy aldığı bir kente geldi ama, ziyaret ettiği belediyelerde, başkanlara“ders” verir gibi konuşmalar yaptı, nasihatlerde bulundu.
Belli ki birileri CHP’nin “ikinci adamı”na;
“İzmir’de seçilen belediye başkanlarının çoğu, aldıkları oylara bakarak, birer kasıntı olup çıktılar. Hizmet yerine, iç kavgalarla boğuşuyorlar. Vatandaş 100 günde çoğundan yaka silkmeye, verdiği oy için kendi kendine kızmaya başladı” mesajını vermiş.
Önder Sav’ın, esprilerle süslediği konuşmalarından pasajlar şöyle:
“İzmir’de alınan oylar çok önemlidir. Bu oy oranında adayların oyunun yanı sıra partimizin oyları da bulunmaktadır.
Örgütlerimizin çalışmaları, alınan sonuçta fayda sağlamıştır. Kimse partiden üstün değildir. Kimse kendisini partinin üzerinde görmemelidir..”
Bu sözler, İzmir’de sizlerin de çok iyi bildiği (!) bazı belediye başkanlarına “tokat” gibi bir yanıttı.
Sav, üstü kapalı şunu demek istiyordu:
“Ayağınızı denk alın, kendinizi toplayın, koltuklarınızda paşa paşa oturun, il ve ilçe başkanlarıyla uğraşmayın, iş ve hizmet üretin. Yani kendi işinize bakın..”
* * *
CHP Genel Sekreteri, başka bir belediye başkanı ziyaretinde de şöyle diyordu:
“Unutmayın, bizler partimiz olduğu sürece varız. İzmir’de, tarihinde görülmedik bir oy alarak çıtayı yükselttik. Şimdi hedefimiz, genel seçimlerde de aldığımız bu oy oranını en azından korumak, hatta üzerine çıkmaktır.”
İzmir’de birilerinin bu sözleri çok iyi dinlemesi gerekiyor.
Çünkü biz aylardır yazıyor, çiziyoruz ama bir kulaklarından girip, diğerinden çıkıp gidiyor...
Durun bitmedi...
“İzmir’de seçilen yerel yöneticilerimizin sorumluluğu en geç 2011’de yapılacak genel seçimlere kadar sıkı çalışmaktır.
Başarıyı kazanmak önemlidir, ancak onu elde tutmak daha da önemlidir.
Başarıyı elde tutmak için herkes kendi payına düşeni yapmak zorundadır. Size oy verenlere yukarıdan bakmayın, onlarla birlikte olun..”
Ağzına sağlık Önder Bey..
İzmir’de seçilmiş bazı yerel yöneticiler için bu “çıkış” şarttı.
Çünkü çoğu, İzmirli seçmenin kendilerinin “kara kaşına, kara gözüne” oy verdiğini sanıyor.
İzmir’deki 94 yerel seçim sonuçlarını anımsattığımızda “gülüp geçiyorlar..”
“Beş yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer” diye uyarıda bulunulduğunda ise, “Bu kent AKP’ye asla oy vermez” diye geçiştiriyorlar.
Burası İzmir beyler, İzmir...
29 Mart’ta “korktuğuna” değil, “kızdığına” oy verdi..
Kızdırmayı sürdürürseniz, “Anasını satayım, korkunun ecele faydası yok diye, bir de kızdığından intikam için, korktuğuna oy verirse ne yapacaksınız?”