Aziz Kocaoğlu’nun, “KİK’i bırak, İzmir’in avukatlığını yap” suçlaması ile iptal edilen metro ihalesinde boy hedefi yaptığı AK Parti İzmir İl Başkanı Ömür Kabak’a benim de bir-iki sorum var.
Bendenizi “Üçüncü Şahıs” yapan uzun konuşmamızda Ömür Bey, iptal gerekçesiyle ilgili olarak, Ankara İdare Mahkemesi’nce 2008 yılında alınan ve 2009 Şubat’ında Danıştay’ın onayladığı bir emsal kararı örnek vermişti.
Bu karar şuydu:
Karayolları Genel Müdürlüğü, İzmir’deki gibi 21/b’ye göre, yani pazarlık usulüyle bir ihale yapmış, dosya verilmediği gerekçesiyle itiraz olmuş, Kamu İhale Kurumu da reddetmişti.
Şikayetçi de “rekabet engelleniyor” gerekçesiyle İdare Mahkemesi’ne giderek, ihaleyi durdurmuştu. Danıştay da şikayetçinin lehine karar almıştı.
Kamu İhale Kurumu, İzmir’deki metro ihalesini işte bu emsal karara göre iptal etmişti.
Ömür Kabak Bey’in savunması buydu.
Şimdi ben ne yapacağım?
Şeker hastasıyım. İnsilüne bağımlıyım. Tansiyon ilacı da kullanmam gerekiyor.
Bir de akut allerjim var.
Emekli bir SGK’lı olarak, heyet raporlarıyla ilaçlarımı her ay düzenli alıyordum.
Sadece ben değil ki; binlerce, onbinlerce, belki de milyonlarca insan aynı şekilde...
Kimi kalp hastası, kimi böbrek, kimi karaciğer...
Kimi akciğer, kimi mide...
Ekrem Pakdemirli...
Profesör doktor; Özal’ın ekonomi kurmayı ve prenslerinden...
24 Ocak kararlarının beyni.
Başbakan eski Yardımcısı, Ulaştırma, Maliye ve Gümrük eski Bakanı: Eski DPT ve Hazine Dış Ticaret Müsteşarı.
Şimdi yerleştiği İzmir Torbalı’da çiftçilik yapıyor.
Ve Türk ekonomisinin bir dönem beyni olan Pakdemirli, bugünkü iktidarın tarım politikalarına, daha doğrusu tarıma verilen kredilerdeki kesinti ve uygulamalara isyan ediyor.
O, “yandı bu millet” diyorsa, gerisini siz düşünün...
NASIL bir adalet?
Ya da adaletli dağıtım bu böyle?
Gültepe’de bir mahalle...
Mahallede üç katlı evi olan, üstelik de bir ilçe belediyesinde çalışan adamın evine 60 torba kömür indiriliyor.
Aynı mahallede komşusu, önce eşi işsiz kalan, ardından da kendisi işten çıkartılan aileye bir çuval kömür verilmiyor?
Dağıtımı yapan mahalle muhtarı...
Kömürü bedava veren ise Konak Kaymakamlığı, Sosyal Yardımlaşma Vakfı...
HERŞEY rahmetli Turgut Özal ile başladı.
Unutturuldu. Biz de unuttuk...
Oysa eminim ki çoğunuzun o günlerle ilgili bir anısı vardır.
“Yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı” der, dersliklerde, okul koridorlarında bu nakaratı tekrarlaya tekrarlaya sağa-sola koşardık.
80’li, 90’lı yıllarda belki yine de kutlayanlar vardı.
Son yıllarda ne yazık ki hiç bir haklı nedene dayanmadan, böyle bir haftanın adını bile anmaz olduk.
Neden?
GAZETECİ haber yazar.
Haber olmaz...
En azından bu benim meslek anlayışım.
Ne var ki, bu kez kabak benim başıma patladı.
Haber yapmak isterken, benim dışımda gelişen olaylar nedeniyle haber oldum.
Politikacıların, zora düştüklerinde ne diyeceklerini, nasıl hareket edeceklerini çok uzun yıllardır iç içe olduğumdan, iyi bilirim.
Şaşırmadım...
OLAY bu kadar büyümeseydi, suskunluğumu sonuna kadar korumaya kararlıydım.
Ama iş çığrından çıktı...
Karşılıklı restleşmeye, suçlamaya, vicdan sahibi olup olmamaya kadar vardırıldı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile AK Parti İl Başkanı Ömür Kabak arasında tartışılan herkesin arayıp sorduğu o “Üçüncü Şahıs” benim!..
Hiç istemeden de olsa, kendimi Hamdi Türkmen olarak İzmir’deki metro tartışmasının göbeğinde buluverdim.
Niçin bu açıklamayı yapma gereğini duydum?
Gazeteler manşetlerine, bazı yazar arkadaşlarım köşelerine taşıdı ve bir anda İzmir’de herkes bu “Üçüncü Şahsı” merak etmeye başladı.
GECİKEN adalet adalet değildir!..
Bazılarımıza çok klasik bir söylem gibi gelebilir ama, “adalete” ihtiyacı olan kişiler için önemli bir tesbittir.
Suçludur, suçsuzdur...
Ceza alacaktır ya da beraat edecektir.
Böyle bir karar verilebilmesi için kişinin öncelikle mahkemede hakim karşısına çıkıp yargılanması gerekir.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı geçen yıl İzmir’i kasıp kavurdu.
Belediye başkanları, meclis üyeleri, bürokratlar, müteahhitler, işadamları yataklarından kaldırılıp cezaevine kondu.