Şimdi ben ne yapacağım?
Şeker hastasıyım. İnsilüne bağımlıyım. Tansiyon ilacı da kullanmam gerekiyor.
Bir de akut allerjim var.
Emekli bir SGK’lı olarak, heyet raporlarıyla ilaçlarımı her ay düzenli alıyordum.
Sadece ben değil ki; binlerce, onbinlerce, belki de milyonlarca insan aynı şekilde...
Kimi kalp hastası, kimi böbrek, kimi karaciğer...
Kimi akciğer, kimi mide...
Ocak ayından itibaren eczaneler ilaçlarımızı vermeyecek.
Ya ne yapacağız?
Peşin para ödeyeceğiz.
Paramız yoksa, eve dönüp ölümü...
Ya da şeker komasına girip hastaneye kaldırılmayı bekleyeceğiz...
Yetiştirirlerse kurtulacak, 112 biraz gecikirse, hastane yolunda “by-by” yapıp, Allahın rahmetine kavuşacağız.
Böyle bir rezillik, böyle bir kepazelik olur mu?
Yirmibirinci Asır’da, sosyal olduğunu iddia eden bir devlet vatandaşını böyle ölüme terkeder mi?
* * *
Hükümet mi, eczacılar mı haklı?
Biri birilerine rest çekiyor. Birileri de bu resti görüyor.
Burası poker masası mı beyler?
Çektiğiniz rest, kim haklı olursa olsun, bu ülkede yaşayan 7’den 70’e milyonlarca insanı doğrudan ilgilendiriyor.
Sağlıkla, insan yaşamıyla Rus Ruleti oynanır mı?
* * *
SGK, tüm eczanelerle ilaç sözleşmesini feshetti.
Eczacılara tek-tek gelin, yeni sözleşme imzalayın diyor.
Eczacıların meslek örgütü Türk Eczacılar Birliği, direniyor.
Hükümet eczacılara aba altından sopa gösteriyor:
Örgütlenmeyeceksiniz.
Eczacı odalarının izinden gitmeyeceksiniz.
Grevdi, direnişti; duymak bile istemiyoruz...
* * *
Eczacı pes edecek mi?
Edenler ya da etmeye kalkan eczacılar, “dönek” olacak.
Direnen ise; yüzde 30’lara varan ilaç indiriminin şokunu mu?
Banka kredileri faizlerini nasıl ödeyeceğini mi?
Günlük değiştirilen uygulama tebliğlerini mi?
Hastaların dertlerine çözüm için ettiği yemini mi?
Sözleşmesinin tek taraflı feshedilmesiyle, bundan sonra ne yapacağını mı?
Neyi düşüneceğini şaşırmış durumda..
Eczacı, vereceği karar ne olursa olsun, ölmeye, yok olmaya mahkum ediliyor.
Sadece soruyorlar:
Kırk katır mı, kırk satır mı!..