GECİKEN adalet adalet değildir!..
Bazılarımıza çok klasik bir söylem gibi gelebilir ama, “adalete” ihtiyacı olan kişiler için önemli bir tesbittir.
Suçludur, suçsuzdur...
Ceza alacaktır ya da beraat edecektir.
Böyle bir karar verilebilmesi için kişinin öncelikle mahkemede hakim karşısına çıkıp yargılanması gerekir.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı geçen yıl İzmir’i kasıp kavurdu.
Belediye başkanları, meclis üyeleri, bürokratlar, müteahhitler, işadamları yataklarından kaldırılıp cezaevine kondu.
Sonra pek çoğu ya ilk duruşmalarında ya da yargılama sürecinde serbest kaldılar.
Büyük yaygaralarla tutuklanan bazıları ise beraat etti, hapis yattıklarıyla, onurlarının, aile şereflerinin ayaklar altına alınmasıyla, çoluk-çocuk yaşadıkları ağır deprasyonla kaldılar.
İşini kaybeden oldu. İflas eden ise çoğunluktaydı.
Ve çoğu bugün, kanıtlanamamış, iddia aşamasında kalan suçlamalar nedeniyle insan içine çıkamaz durumdalar.
Tüm bunların nedeni işte o geciken adalet...
* * *
Neredeyse bir yıla yaklaştı, bunu kesin olarak, tutuklanarak Buca Kırıklar Cezaevi’ne konulan Güzelbahçe eski Belediye Başkanı Ertan Avkıran ve arkadaşları biliyor.
Bizler için bir yıl, 365 gün denilip geçilecek bir süre.
Bir de gelin o cezaevinde yatan o insanlara sorun!..
İlginç olan şu; insan bir yıl da yatabilir; iki, üç, beş, on yıl da... Hatta yirmi yıl da!..
Ama suçunu bilir.
Ya da “İşlediğim suçun cezasını yatıyorum” der, gün sayar...
Ertan Avkıran ve arkadaşları tam bir yıldır cezaevinde yatıyorlar ama daha yargılanmalarına bile başlanılmadı.
340 gündür cezaevinde yatan bu insanlar, neyle suçlandıklarını bile kesin olarak bilmiyorlar...
Onu da bırakın, kendilerini hangi mahkemenin yargılayacağından da bilgileri yok.
Böyle bir adalet olabilir mi?
* * *
Diyelim Avkıran ve arkadaşları kendilerini yargılayacak bir mahkeme buldular.
Hakim karşısına çıktılar.
Olur ya; suçsuz bulundular...
O zaman ne olacak?
Bu insanları bu kadar süre cezaevinde tutan adalet yara almayacak mı?
Kısacası, hukuka ve adalete inanıyorsak, onun en seri ve adil biçimde işlediğini de görmek istiyoruz.
Geciken adaletin adalet olmadığını ve toplumda kapanması olanaksız derin yaralar açtığını, bir kez anımsatmak istiyorum.