BÜYÜKŞEHİR Belediyesi, son kararını verdi.
İptal edilen metro ihalesi için mahkemeye gidecek.
İzmir hakkını Kamu İhale Kurumu’na karşı yargıda arayacak.
Günlerdir, içini - dışını yazdık.
İzmir için gerçekten sıkıntılı bir süreç başladı.
Çünkü, Hatay - Üçkuyular arasındaki tünel çalışmaları 2006 yılından buyana devam ediyor.
Bayındır’dı, Bozoğlu idi, gecikmeler, iptaller, yeni ihaleler derken 4 yıl geçti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun metro olayında önünde iki seçenek var.
Ya kamu İhale Kurumu Başkanı’nın, “vakit kaybetme yeniden aynı maddeye göre ihaleye çık” önerisine uyacak...
Ya da “yargıya giderek” hakkını arayacak...
Kocaoğlu’nun tercihi ikincisi oldu.
KİK’in iptal kararını yargıya taşıyacak.
Kesin kararlı...
Gerekçeli iptal kararını bekliyor. Gelir gelmez Ankara İdare Mahkemesi’ne “yürütmeyi durdurma” için başvurulacak.
AKIN KAZANÇOĞLU, “İzmir dünyada Barselona ve Hamburg gibi anılan bir kent olmalı” demiş.
Kazançoğlu, işadamı ve İzmir Ticaret Odası’nda da Ekrem Demirtaş’ın başkanvekilidir.
Yeni öğrendim, Kazançoğlu aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Yerleşimler Kurulu’nun da üyesiymiş.
Dönüşüm; son yıllarda gelişmesini tamamlayamamış kentler için önerilen bir kavram.
Günümüzde, önemli bir ayrıntı, daha doğrusu dünyada kentlere yüklenen bir rol.
Çünkü büyük bir yarış var.
Yenilenen ve canlandırılan kentler ön plana çıkıyor.
BEN DE, siz de, İzmirliyim diyen herkes; ne olduğumuzu gayet iyi biliyoruz.
İzmir’i, faşist ilan edebilmek için, ya tümüyle cahil ya da süzme salak olmak gerekiyor.
Oysa esas faşist olanlar, etnik veya dini kimliği bizlere dayatanlardır.
Herkes bilmeli ki, İzmir ne bu faşist dayatmayı kabul eder ne de giydirilmek istenen dini kimliği...
* * *
İzmirliyim diyen, kente gelip sadece bir kesimi dinleyerek İzmir’i yazanların dolduruşlarına aldırmayın.
Bu yeni yetmelerin amacı biraz “aykırı” olmak ve ünlenmek.
HER kafadan bir ses.
O bunu dedi, hayır o öyle değildi böyleydi...
Bu böyle olmalıydı...
Yok bıçak kemiğe dayandı...
Aman efendim, haksızlığa uğradık.
Alınan karar İzmir düşmanlığıdır.
Olaylar saptırılıyor, yargısız infaz yapılıyor...
BÜTÜN karışıklık ve kavga, metro ile ilgili itirazı inceleyen Kamu İhale Kurumu’nun (KİK), olayı 5 Ekim yerine 5 Kasım olarak değerlendirmesinden kaynaklanıyor.
Oysa, 5 Ekim düğümü çözecek tarih.
KİK ise bu tarihi 5 Kasım olarak değerlendirdiği için de iptal kararı alıyor.
Yani, gözden kaçan küçücük bir ayrıntı, 66.9 milyonluk dev bir projeyi çıkmaza sokuyor.
5 Ekim’in önemi ne?
5 Ekim, Büyükşehir Belediyesi’nin metro ihalesini yapacağı gün.
İtirazı yapan Makro Yapı ise, KİK’e, “Ben dosya almak için 2 Ekim’de Büyükşehire gittim. Bana dosya vermediler” iddiasıyla başvuruyor.
İhaleyi, imzasız bir dilekçe ile iptal ederek İzmir’deki metro inşaatını durduran Kamu İhale Kurumu’nun, o ortalığı ayağa kaldıran gerekçeli kararı elimde.
Baştan aşağı, hatalar ve yanlışlarla dolu.
Amaçlı, maksatlı ve hiç incelenmeden verilmiş bir karar olduğu o kadar açık ki!
Tam bir suçüstü!..
Kamu İhale Kurumu’nun kararında, itirazı yapan Makro İnşaat’ın, 2 Ekim 2009’da katılım için Büyükşehir Belediyesi’ne başvurduğu yazılı.
Oysa Makro İnşaat’ın, dosya talebiyle Büyükşehir’e geldiği tarih 2 Kasım 2009..
Yine KİK kakarında Büyükşehir Belediyesi’nin metro ihalesini 5 Kasım 2009’da yapacağı yazılı, oysa ihale 5 Ekim 2009’da yapılmış.
GAZETELERDE dün okuyunca kafama takıldı.
Bizim için, iyi bir haber değil ama, dünyada demokrasinin beşiği olarak adlandırılan İsviçre, din özgürlüğünü darbe niteliğinde bir karar aldı.
İsviçre’de cami minaresi inşa etmek yasaklandı.
Bu kararı hükümet, halka sordu, referandum yaptı.
Çıkan sonuç bu. Kararı tartışmak istemiyorum ama külliyen yanlış ve bizlere yapılan çok büyük bir haksızlık.
Üzerinde durmak istediğim konu, İsviçre Hükümeti’nin hassas konularda karar almadan önce izlediği yöntem.
Demokratik ülkelerde iktidarlar seçim öncesi uygulayacakları siyasi, sosyal, ekonomik politikalar ile demokratik haklar konusundaki açılımlarını bir “beyanname” olarak ilan ederler.