SAKIZ VE ŞEKERDEKİ TEHLİKE!

18 Ağustos 2019

Özellikle şekerleme, sakız gibi daha çok çocukların tükettiği ürünlerde yaygın olarak kullanılan titanyum dioksitin gıdalara katılmasının nedeni beyazlatıcı etkisi ve nem tutucu özelliği

Kodu, E171. Adı, Titanyum dioksit. Gıda katkı maddesi. Ama 4 ay sonra Fransa’da gıdada kullanımı yasak. Bizde ise herhangi bir yasak söz konusu değil. Özellikle de şekerleme, sakız gibi daha çok çocukların tükettiği ürünlerde yaygın olarak kullanılıyor. Gıdalara katılmasının nedeni, beyazlatıcı etkisi ve nem tutucu özelliği. Beyaz şeker ve sakızlar, bazı peynir çeşitleri, pastalar ve diş macunlarında titanyum dioksit bulunma oranı oldukça yüksek.

Fransa’da yasak geliyor

Peki bu madde Fransa’da neden yasaklanıyor? Çünkü kesin kanıtlanmasa da insan sağlığına zarar veriyor. Temel şüphe, titanyum dioksitin vücutta parçalanmayarak biriktiği ve yerleştiği bölgelerde hastalık yaratıcı etki yarattığı yönünde. Nem tutucu özelliği nedeniyle bu maddenin beyin veya eklemlerdeki sıvıyı tükettiği sanılıyor. Bunun en hafif sonucu da

Yazının Devamı

Badem bayramı

11 Ağustos 2019

Hayrabolu’da yıllar önce ikinci el bir otomobil fiyatına satın aldıkları yüzlerce dönümlük araziyi badem fidanlarıyla buluşturan İnceten ailesi doğru üretimin karşılığını bulduğunu söylüyor

Şili cevizi, Amerikan bademi! Maalesef ceviz ve bademin anavatanıyız ama kuruyemiş çarşılarında tablo bu. Her iki üründe de ithalatçıyız. Cevizde yüzde 72, bademde de yüzde 80’e varan dışa bağımlılık söz konusu. Ve bu ürünlere her yıl milyonlarca dolar ödüyoruz. Diğer yandan da işsizliği, göçü, ekilemeyen tarım alanlarını ve çiftçinin zararını konuşuyoruz. Oysa, belki de tek yapmamız gereken; toprağa sadık yar olmak. Altını, toprağın altında değil, üstünde aramak. Zira, bunu yapanlara doğa mükafatını, fazlasıyla veriyor.

15 ton organik badem

Mesela, Hayrabolu’da yıllar önce ikinci el bir otomobil fiyatına satın aldıkları yüzlerce dönümlük araziyi badem fidanlarıyla buluşturan İnceten ailesi. İç bademin kilosunun 100 liraya kadar ulaştığı günümüzde her yıl 15 ton organik badem hasat

Yazının Devamı

Propolis tuzağı

4 Ağustos 2019

Eğer satın aldığınız propolis, fenolik bileşen ve flavonoidler açısından yetersizse en iyi ihtimalle sadece plasebo etkisi görürsünüz. Diğer ihtimal ise daha kötü. Propolise benzetmek için yapılan kimyasal katkılar, sağlığınızı bozabilir

İronik ama gerçek; sağlığımızı, sağlıklı yaşamı kovalarken yitiriyor olabiliriz. Zira, takviye gıda olarak geçen bazı bitkisel ürünler, yarardan çok zarara neden olacak türden. Mesela propolis. Aslında günümüzün doğal antibiyotiği. Barındırdığı fenolik bileşenlerden dolayı nardan 150 kat daha fazla antioksidan içeriyor. Antimikrobiyal etkiyle bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve kanser oluşumunu baskılıyor. Ancak bu yararlı etkilerin görülmesi, propolisin içeriğine bağlı.

Eğer satın aldığınız propolis, fenolik bileşen ve flavonoidler açısından yetersizse en iyi ihtimalle sadece plasebo etkisi görürsünüz. Diğer ihtimal ise daha kötü. Propolise benzetmek için yapılan kimyasal katkılar, sağlığınızı bozabilir.

Yapılan bir araştırma bu riskin Türkiye’de epey

Yazının Devamı

Tarımda yeni trend; müdahalesiz tarım

28 Temmuz 2019

Kimi “müdahalesiz”, kimi “işlemesiz tarım” diyor. Sistem, toprağın hiç işlenmemesini veya en az düzeyde işlenmesini içeriyor.

Hangi çiftçiye dokunsanız aynı ahı işitiyorsunuz epeydir; mazota, gübreye, pestisite yetişemiyoruz.. Özellikle döviz kuru artışı sonrası bu yakınma, daha da arttı. Gelir-gider dengesizliği nedeniyle zarar eden üreticiler var. ‘Çiftçi gübre alıp arazisini ekemedi, bahçesine ilaç (pestisit) atamadı’ haberleri de cabası. Tarladaki durum aşağı yukarı böyle. Peki bu kader mi?

Hayır değil! Aslında çözüm, bir şey yapmayı gerektirmeyecek kadar basit; toprağı kendi haline bırakmak... Evet bugün dünyada yeni trend bu. “Korumalı tarım sistemi” olarak anılıyor. Kimi “müdahalesiz”, kimi “işlemesiz tarım” diyor. Sistem, toprağın hiç işlenmemesini veya en az düzeyde işlenmesini içeriyor. Ve hızla yayılıyor. ‘70’li yıllarda 2.8 milyon hektar alanda uygulanırken, günümüzde 160 milyon hektarı aştı. İlginin nedeni salt,

Yazının Devamı

Çöpü nasıl yönetmeli?

21 Temmuz 2019

Öncelikle çöpü; yani tüketimi azaltmak, tamir edip kullanmak, israfı önlemek yapılacak ilk iş. Sonrasında da atıkları gruplarına ayırmak kalıyor. Şimdilik bizden beklenen çöplerimizi bir ıslak bir de kuru diye ayrıştırmak

Sıfır Atık Yönetmeliği yayımlandı. Yönetmelik takvimine uyulursa, 1 Ocak 2021’e kadar 37 milyon kişi, sıfır atık kapsamı içinde olacak. Uyulursa diyorum zira, yönetmeliklerin kağıt üstünde kalmasına alışığız. Mesela yine atık yönetimi için, 2014 yılında il ve ilçelerde Atık Getirme Merkezleri’nin kurulması zorunlu hale getirilmişti. Ancak yasal zorunluluğa rağmen tüm Türkiye’de yeterli sayıda merkez kurulamadı.

Bu tabloyla 2.5 yılda tüm Türkiye’de çöpü kaynağında ayrıştırmayı hedefliyoruz. Ayrıştırmak elbette çok önemli ama sonrasında o atıkları teslim edebileceğimiz yerlerin de kentlerde yaygın olması gerekiyor. Evinde plastik, metal, cam, giysi ve elektronik atığını ayrı ayrı depolayan bir kişiyi düşünün. Belli bir seviyeye geldiğinde, evine yakın bir noktada ayrıştırmalı atık

Yazının Devamı

‘Lityazol Cemil’in yarım kalan öyküsü

14 Temmuz 2019

Türkiye’nin patentli ilk yerli ilaçlarından biri olan “Lityazol Cemil” 25 yıl öncesine kadar Anadolu’da böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesi için kullanılıyordu.

Tıbbi ve aromatik bitki potansiyeli açısından çok şanslıyız. Yaklaşık 11 bin bitki türümüz var ve bu bitkilerin çoğu coğrafyamıza özgü moleküller içeriyor. Gelgelelim bu molekülleri ilaca çevirmekte mahir değiliz. Bu yüzden ilaçta büyük oranda dışa bağımlıyız. Oysa ki ne cevherler var bu topraklarda. Mesela papatyagillerden ‘Şevketi bostan’la yapılan ‘Lityazol Cemil’...

Yaşı geçkinler dışında pek hatırlayanı çıkmaz bu ilacın ama böbrek ağrısı çekenler, uzun yıllar taşlarını “Lityazol Cemil”le düşürmüş. Bir bardak suya 20 damla damlatarak ağrıları dinen pek çok insan olmuş. Keşfedilme öyküsü de bir hayli ilginç. 1920’li yılların sonunda Manisa’da askeri tabip olarak görev yapan Dr. Cemil Şener, sağlık taraması yaptığı bir bölgede böbrek hastalığı şikayetinin hiç olmadığını fark ediyor. “Herkes taş ocağı gibiyken, sizde hiç yakınma yok” dediğinde de köylüler, “Biz Şevketi bostan yeriz, kaynatır suyunu içeriz” yanıtını veriyor. Tıbbi bitkilerin ilaç olarak kullanımına meraklı olan Dr. Cemil Bey, bu bilginin peşine düşüp 3

Yazının Devamı

Tatil köyü değil köy tatili

7 Temmuz 2019

Kurşunlu’da köylüler evlerini konuklara açıyor, köy meydanında büyük sofralar kuruyor, ekmek fırınlarını ardı sıra yakıyorlar. Gelen konuklarla birlikte dalından kiraz toplayıp, kiraz ağaçlarının altında şenlik düzenliyorlar

Bilecik’te çiftçilik yapan Bedriye Berber Engin, bir gün hayvanlarını otlatırken bir kitap okur. O kitap, Afrika’daki yoksul bir köyün turizmle değişen kaderini anlatıyordur. Turistleri köye çeken her şey, aslında kendi köyünde de vardır. Ve Bedriye hanım o gün kararını verir. Köyünü turizme açacaktır.

Bugün o köy; yani Kurşunlu, 10 bine yakın turiste ev sahipliği yapan bir “ekoköy”e dönüşmüş durumda. Türkiye’nin her yerinden hatta dünyanın çeşitli ülkelerinden konuk ağırlıyorlar. Bu mevsim o derece yoğun ki, rezervasyonlara yetişemiyorlar. Geçen hafta 65 turisti konaklamalı misafir etmiş köy. Evlerini konuklara açıyor, köy meydanında büyük sofralar kuruyor, ekmek fırınlarını ardı sıra yakıyorlar böyle dönemlerde. Büyük bir koşuşturmaca yaşanıyor yani. Hemen hemen her köylü de sürecin içinde. Kimi yemekleri hazırlayıp gözlemeyi yapıyor, kimi konukları karşılıyor, kimi de gruba eşlik edip rehberlik yapıyor. Bu dönem kiraz hasadı mevsimi. Gelen konuklarla birlikte

Yazının Devamı

Bir hafta organik beslenince

30 Haziran 2019

Her öğünde ciddi bir pestisit kokteyline maruz kaldığımız ortada. Ama hangi oranda olduğu ancak gıda denetimleriyle anlaşılabiliyor

Günlük besinlerimizin tamamını organik ürünlerden seçersek sadece 1 haftada vücudumuzu yüzde 60 oranında böcek zehrinden arındırmış oluyoruz. Bu çarpıcı veri; ABD’de yapılan bir araştırmaya dayanıyor(1). Araştırma, 4 Amerikan ailesi üzerinde gerçekleşmiş. Önce aile üyelerinin kan ve idrar örneklerinde, 14 tip pestisit (tarım zehri) kalıntısının hangi oranda bulunduğu saptanmış. Ardından da aileler 6 gün boyunca tamamen organik ürünlerle beslenmiş. Ve yeniden kan ve idrar örneklerine bakılmış. Sonuç oldukça çarpıcı. Bünyelerindeki kimyasal seviyelerinde yüzde 95 oranında düşüş yaşanan bileşikler var. Mesela organik beslenen ailelerin vücudundaki malathion zehri, yediklerine bağlı olarak yüzde 95 oranında azalmış. Malathion, tarım zararlılarının sinir sistemini tahribata uğratan bir kimyasal. Sebzeden meyveye geniş ölçekli bir kullanım alanı olduğu için günlük diyetle vücudumuzda birikmesi muhtemel. Malathion’un Türkiye’de de mısırdan domatese, üzümden fasulyeye çok sayıda sebze ve meyvede kullanıldığını da hatırlatalım.

Kimyasal savaş ajanı

Araştırmanın

Yazının Devamı