Türkiye’nin patentli ilk yerli ilaçlarından biri olan “Lityazol Cemil” 25 yıl öncesine kadar Anadolu’da böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesi için kullanılıyordu.
Tıbbi ve aromatik bitki potansiyeli açısından çok şanslıyız. Yaklaşık 11 bin bitki türümüz var ve bu bitkilerin çoğu coğrafyamıza özgü moleküller içeriyor. Gelgelelim bu molekülleri ilaca çevirmekte mahir değiliz. Bu yüzden ilaçta büyük oranda dışa bağımlıyız. Oysa ki ne cevherler var bu topraklarda. Mesela papatyagillerden ‘Şevketi bostan’la yapılan ‘Lityazol Cemil’...
Yaşı geçkinler dışında pek hatırlayanı çıkmaz bu ilacın ama böbrek ağrısı çekenler, uzun yıllar taşlarını “Lityazol Cemil”le düşürmüş. Bir bardak suya 20 damla damlatarak ağrıları dinen pek çok insan olmuş. Keşfedilme öyküsü de bir hayli ilginç. 1920’li yılların sonunda Manisa’da askeri tabip olarak görev yapan Dr. Cemil Şener, sağlık taraması yaptığı bir bölgede böbrek hastalığı şikayetinin hiç olmadığını fark ediyor. “Herkes taş ocağı gibiyken, sizde hiç yakınma yok” dediğinde de köylüler, “Biz Şevketi bostan yeriz, kaynatır suyunu içeriz” yanıtını veriyor. Tıbbi bitkilerin ilaç olarak kullanımına meraklı olan Dr. Cemil Bey, bu bilginin peşine düşüp 3 yıl boyunca şevketi bostanı araştırıyor. Sonunda da bitkinin köklerinden elde ettiği preparatı ilaca dönüştürüp, Sağlık Bakanlığı’na ruhsat başvurusunda bulunuyor. Sene 1931.
Yeterli kök bulunamıyor
Bakanlık başvuruyu inceliyor. Bilimsel mütalaa için dosya Dr. Akil Muhtar’a gidiyor. Dr. Muhtar, ilacı böbrek taşlarından muzdarip hastalara veriyor. Ve görüyor ki, ilacı alanın ağrıları diniyor, küçük taşları düşürüyor. Bu durumu dönemin Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’a rapor ediyor. Rapor sonrası, 9 Ekim 1934 günü ilaca ruhsat çıkıyor. O dönem ilaçlar bulan kişinin adıyla anıldığı için bakanlık ilaca, “Lityazol Cemil” ismini layık görüyor. Türkiye’nin patentli ilk yerli ilaçlarından biri olan “Lityazol Cemil” böyle doğuyor. O günden sonra yıllarca Anadolu’da böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesi için kullanılıyor bu yerli ilaç. Ta ki 1994 yılına kadar. Dr. Şener’in ölümünün ardından eşinin sürdürdüğü üretim, oğlu tarafından ancak 1994’ e kadar devam ettiriliyor. Bunun en önemli nedeni de hammadde eksikliği. Artık yeteri kadar şevketi bostan ekimi yapılmadığı için ilacın üretimine yeterli kök bulunamıyor.
İlaç ruhsatını elinde bulunduran Dr. Cemil Şener’in torunu Esra Esma Karaosmanoğlu, aile olarak ilacın üretimini devam ettirmek istediklerini söylüyor: “Biz ilacın yaşamasını istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, faydalı bir ilaç. Ve bize ait. Hâlâ Ege bölgesinde ilacın akıbetini soran mailler alıyoruz. Fırsat bulsak üretimi sürdüreceğiz ama yeterli hammadde yok. Çiftçi randıman düşüklüğü ve ekonomik bulmadığı için şevketi bostan ekmiyor. Çok narin bir bitki. İki senede bir ürün alınıyor. Yeterli hammadde için geniş arazilerde ekim yapmamız gerekiyor. Böyle bir imkanımız yok. Diğer taraftan etken maddenin sentetiğini üretmek için de ciddi bir ARGE çalışmasına ihtiyaç var. Bu da ancak büyük firmaların yapabileceği bir şey.”
Ender yerli ilaçlarımızdan biri olan ‘Lityazol Cemil’i bugün üretemiyor olmak çok acı. Tarım, sanayi ve bilim entegre çalışsaydı, nice ‘Lityazol Cemil’lerimiz olurdu. Diğer yandan şevketi bostan gibi nice bitkimiz de ekonomik değer kazanır, köylü için geçim kaynağına dönüşürdü. Zira bugün tıbbi bitkilerin ticaret hacmi 2.5 milyar dolar. Türkiye gibi 3 binden fazla endemik bitkisi olan bir ülkenin bu ticaretten pay alamaması büyük kayıp.