Öncelikle çöpü; yani tüketimi azaltmak, tamir edip kullanmak, israfı önlemek yapılacak ilk iş. Sonrasında da atıkları gruplarına ayırmak kalıyor. Şimdilik bizden beklenen çöplerimizi bir ıslak bir de kuru diye ayrıştırmak
Sıfır Atık Yönetmeliği yayımlandı. Yönetmelik takvimine uyulursa, 1 Ocak 2021’e kadar 37 milyon kişi, sıfır atık kapsamı içinde olacak. Uyulursa diyorum zira, yönetmeliklerin kağıt üstünde kalmasına alışığız. Mesela yine atık yönetimi için, 2014 yılında il ve ilçelerde Atık Getirme Merkezleri’nin kurulması zorunlu hale getirilmişti. Ancak yasal zorunluluğa rağmen tüm Türkiye’de yeterli sayıda merkez kurulamadı.
Bu tabloyla 2.5 yılda tüm Türkiye’de çöpü kaynağında ayrıştırmayı hedefliyoruz. Ayrıştırmak elbette çok önemli ama sonrasında o atıkları teslim edebileceğimiz yerlerin de kentlerde yaygın olması gerekiyor. Evinde plastik, metal, cam, giysi ve elektronik atığını ayrı ayrı depolayan bir kişiyi düşünün. Belli bir seviyeye geldiğinde, evine yakın bir noktada ayrıştırmalı atık kumbarası olmazsa, çöpünü kilometrelerce uzağa götürmek zorunda kalacak. Büyükşehirlerde bu büyük bir külfet. Sistem zaten gönüllülük esasına dayalıyken bu külfeti üstlenen kaç kişi çıkar? Haliyle her çöp aynı kutuya gitmeye devam eder. İş yine ‘kağıt toplayıcısı’ dediğimiz geri dönüşüm emekçilerine kalır.
Aslında yeni yönetmelikle bu durum kısıtlı bir çözüm de içeriyor. Artık sıfır atık sistemi zorunlu hale geldiğinde, belediyeler çöpü en az 2 ayrı kategoride toplamak zorunda. Geri dönüştürülebilir atıklar (kağıt, plastik, cam, metal) için mavi çöp kutusu, diğer atıklar için ise koyu gri çöp kutusu cadde ve sokaklara yerleştirilmiş olacak. Pil, elektronik eşya, bitkisel yağ ve büyük hacimli atıklar ile atık ilaçlar için de ayrı bir sistemin kurulması öngörülüyor. Tabii bu düzenlemelerin temelinde insan var. Zaten en düşündürücü kısım da o. Çünkü toplum olarak çöple sınavımız oldukça kötü. Maalesef sağa sola attığımız çöpleri turistlerin topladığı bir coğrafyadayız. Hal böyleyken, evlerde çöp ayrıştırmayı gönüllülük esasına tabi kılmak ne kadar işler, yaşayarak göreceğiz. Nihayetinde bazı Avrupa ülkelerinde çöpü ayrıştırmadan atmak cezaya tabi.
Hacmini azaltarak çöpe atmak
Peki gönüllü olanlar evlerindeki çöpü nasıl yönetecek? Öncelikle çöpü; yani tüketimi azaltmak, tamir edip kullanmak, israfı önlemek yapılacak ilk iş. Sonrasında da atıkları gruplarına ayırmak kalıyor. Şimdilik bizden beklenen çöplerimizi bir ıslak bir de kuru diye ayrıştırmak. Her türlü ambalaj atığını, kağıt, karton, metal, cam, plastik gibi kuru çöpleri ayrı biriktirip, belediyelerin yerleştireceği ‘mavi çöp kutusu’na atacağız. Diğer evsel atıkları ise ayrı biriktirip koyu gri çöp kutusuna atmakla mükellefiz. Dikkat edilmesi gereken nokta, mavi kutuya atacağımız geri dönüşüm değeri olan ambalaj atıklarının ıslak çöplerle bulaşık olmaması. Örneğin, yağ veya sos bulaşmış kartonun geri dönüşümü zorlaşıyor. Bir diğer nokta da atıkları hacmini azaltarak çöpe atmak. Kartonu parçalayarak, plastik ve metali sıkıştırarak atmak, depolama hacmi açısından büyük yarar sağlıyor. Bununla birlikte, bitkisel yağ, pil, elektronik eşya, tıbbi atık, ilaç ve tekstil atıklarını ayrı depolayarak bunlar için özel yapılmış atık kumbalarına ulaştırmak gerekiyor. Ayrıca bulunduğunuz bölgeye ilçe belediyesinden başlayarak ayrıştırma ünitesi talep edebilirsiniz. Bu talebinizden yanıt alamazsanız bir sonraki adres il belediyesi.