Zehirli parlaklık mı?

1 Mart 2020

Meyvelerin göz alıcı parlaklığı, aslında sağlıksız olduklarının bir işareti mi? LÖSEV Başkanı Üstün Ezer’in mandalina analizine bakılırsa öyle

Kaçıranlar için kısaca özetleyelim: Dr. Ezer, önce sosyal medya hesabından cilalanmış kadar parlak görünen birkaç mandalinanın fotoğrafını paylaştı. Ardından da bu mandalinaları analiz ettirdiğini belirterek sonuçları yayınladı. “Bile bile kanser oluyoruz” yorumuyla yaptığı duyuruda, o mandalinaların özünde zehirli etilen oksit ve parafin bulunduğunu açıkladı. Tabii haliyle bu paylaşım epey patırtı kopardı. Demek ki meyvelerin cam gibi parlamasının nedeni bu iki kimyasaldı! Biz de yedikçe bu kimyasallara maruz kalıyorduk! Peki gerçekten öyle mi?

Doğal olabilir

Hemen işin uzmanı Prof. Dr. Mustafa Erkan’ı aradım. Mustafa hoca, meyve-sebzenin başkenti Antalya’da, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde hasat sonrası fizyolojisi çalışıyor. Sonuçlara o da şaşırdı ve şüpheli bulduğunu da bildirdi. Analizi hangi laboratuvarın, nasıl yaptığının belirsiz olduğuna dikkati

Yazının Devamı

Temiz fındık ezmesinin öyküsü

23 Şubat 2020

Kansere yakalanıp şekere veda edince, özlemini duyduğu anneannesinin fındık ezmesini organik fındık ve hurmayla üretip marka yarattı

Aslında hikaye biraz kötü başlıyor. İstanbul Üniversitesi’nde işletme okuyan Damla Yılmaz, dil eğitimi için ABD’deyken kansere yakalandığını öğreniyor. Ve tedavi için hemen Türkiye’ye dönüyor. Zorlu bir sürecin ardından hastalığı yeniyor. Tabii bu süreçte beslenme şeklini de değiştiriyor. Çünkü, özellikle şekerden uzak durması gerekiyor. Bu da onun için, anneannesinin evde pudra şekeriyle yaptığı fındık ezmesine veda etmesi anlamına geliyor.

Hal böyle olunca, bir süre uzak kalacağı fındık ezmesini, “nasıl daha sağlıklı kılarım” sorusu takılıyor aklına Damla’nın. Ve çözümü, yüksek şeker oranına rağmen düşük glisemik indekse sahip hurmada buluyor. Hurmayla tatlandırılan fındık ezmesi, genç kadının yakın çevresi tarafından da çok beğeniliyor. Zamanla tadı ve ünü arkadaş ortamına yayılınca ortaya “Mavi Fındık Ezmesi” markası

Yazının Devamı

Oscar’a vegan damgası

16 Şubat 2020

Gerçekten buzağılardan çalacağımız süt için hayvanları sürekli gebe mi bırakıyoruz?

Oscar ödül töreninde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Joaquin Phoenix’in konuşması sarsıcıydı: “Feryatlarını duymamak imkansızken, bir ineği yapay olarak dölleyip yavrusunu çalma hakkını kendimizde görüyoruz. Sonra yavrusu için ürettiği sütü alıp kahvemize koyuyoruz.”

Sütünü, yemyeşil kırlarda otlayan mutlu ineklerin resmedildiği kutulardan içenler için rahatsız edici tabii bu sözler. Oysa Phoenix ve diğer veganlara göre, hayvancılığın perde arkası hiç de öyle yeşil değil. Peki gerçekten buzağılardan çalacağımız süt için hayvanları sürekli gebe mi bırakıyoruz? Aslında bu sorunun basit yanıtı “Evet”. Ancak “ama”sı da var. Bugün endüstriyel hayvancılıkta, süt verimi için ineklerin her yıl gebe kalması temel hedef. Ve bunun doğal yolla olması, çiftlik koşullarında pek mümkün değil. O yüzden inekler, kızışma dönemlerinde

Yazının Devamı

Her yönüyle dut pekmezi

9 Şubat 2020

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla gündeme gelen dut pekmezi, bağışıklık sisteminin güçlü kalması için âdeta bir süper besinBir anda herkes dut pekmezini konuşmaya başladı. Tabii bunun nedeni, virüslere karşı önlemi sorulan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, vücut direncini artırmak için her sabah bir kaşık dut pekmezi yediğini açıklamasıydı. Özellikle koronavirüs endişesi de gündemdeyken bu açıklama haliyle büyük ilgi gördü. Haberlerden anladığımız kadarıyla bu ilgi, dut pekmezi satışlarına da yansımış.

Aslında bu köşede dutun “süper gıda” olarak anıldığından söz etmiştik. Özellikle antioksidan ve fenolik madde içeriği sayesinde dut, fonksiyonel gıdalardan biri olarak biliniyor. Zaten sağlık açısından Anadolu’da kadim bir kullanımı var. Yıllarca; tam olgunlaşmadan önceki hali kan şekeri için yenilmiş. Şurubu, faranjit ve ağızdaki yaraları iyileştirmek için içilmiş, pekmezi mide ağrılarına karşı kullanılmış. Adet düzensizliğine karşı da dalı kaynatılmış.

Yazının Devamı

Zehirsiz beslenmek için

2 Şubat 2020

Kış aylarında satın alınan yaz sebzelerinde en az üç kat tarımsal ilaç kalıntısına rastlanıyor; bu durumda zehre maruz kalmamak için en iyisi ekim ayından sonra domates salatalık yememekBu köşede pek çok kez dile getirdik. Modern dünyanın en ciddi tehdidi kimyasal kirliliğidir diye. Havamızdan suyumuza, toprağımızdan gıdamıza kimyasallar hemen her yerde. Özellikle gıda yoluyla aldığımız pestisitler (tarım kimyasalları) en hayati tehdit.

Çünkü başta kanser olmak üzere, alerjik reaksiyon, hormonal sistem ve nörolojik fonksiyonlarda bozukluğa neden olabileceklerini biliyoruz. Bilmediğimiz ya da emin olamadığımız nokta ise pestisitlere ne oranda maruz kaldığımız. İşte buna dair önemli bir araştırma açıklandı geçtiğimiz günlerde. Greenpeace Akdeniz’in pestisit araştırması.




Yazının Devamı

Sebzelerin geçmişine yolculuk

19 Ocak 2020

Neşe, acı, zevk, afrodizyak kaynağı sebzelerin geçmişten günümüze ilginç bir tarihi varGünümüzde sağlıklı ve nitelikli beslenmede bütün yollar sebzeye çıkıyor. Oysa çok değil birkaç yüzyıl önce sebzeler yemekten bile sayılmazmış. Sebzeyle beslenmek fakirliğe işaret edermiş. Et ise zenginliğin sembolüymüş. Hatta oburlar, ağız ve diş temizleyicisi olarak görürmüş sebzeleri. Gastronomide de uzun yıllar dekor diye et-balığı süslemişler. Ancak zamanla tıbbi değerleri anlaşıldıkça, hak ettiği asalete kavuşmuş sebze.
Hatta fazlasına bile!

Mesela biber. Tüm dünyayı etkisi altına alan bu acı dalganın aynı zamanda bir antioksidan ve C vitamini deposu olduğu zamanla anlaşıldı. Ama çok önceden farkına varılan başka özellikleri de vardı. Evelyne Bloch-Dano’nun kaleme aldığı “Sebzelerin Efsanevi Tarihi”, biberin bazı coğrafyalarda neşe kaynağı olarak görüldüğünü söylüyor bize. Bunu, biberin içerdiği “capsaicine”in acı verici reaksiyonuna, beynin endorfin hormonuyla yanıt

Yazının Devamı

Hangi tavuk!

12 Ocak 2020

Tavuk ve ürünleri konusunda tartışmalar bitmiyor. Ama kafessiz ortamda yetiştirilen gezen ve organik beslenen tavuk öne çıkmış durumda. Çünkü onların da doğal hakları var! Tavuk konusunda diken üstündeyiz. Hormon var mı? GDO’lu mu? Antibiyotik var mı? Kafesteki mi iyi yoksa gezen mi? Organik mi sağlıklı, endüstriyel mi? Sorular, sorular... Kafalar karışık. Bir de ‘meşhur’ kardiyologlarımız var tabii! Biri, ‘Tavuk sağlıksız yemeyin’ diyor (Canan Karatay), diğeri “Çok sağlıklı yiyin” (Bingür Sönmez)... Kime, neye inanacağımızı şaşırmış durumdayız. Gelin tavuk mevzusuna şöyle sakin kafayla bakalım.

Öncelikle tavuk etinde hormon olma ihtimalinin çok düşük olduğunu söyleyelim. Çünkü efektif değil. 1 miligram hormon, tavuğun kendisinden çok daha pahalı. Tavuklar, hormonla büyütüldüğü için değil, hızlı büyüyen ırktan çoğaltıldıkları için 42 günde kesim boyutuna geliyor.

Yemlerde antibiyotik

Ancak tavuğun büyümesi için yemlerine antibiyotik

Yazının Devamı

Kadın üreticilerin yükselişi

5 Ocak 2020

Kooperatif çatısı altında örgütlenen girişimci kadın üreticiler, çok özel ürünlerle başarıdan başarıya koşuyor

Soframızdaki kadın eli tartışılmaz. Tarladaki kadın eli de öyle. Eriştesinden tarhanasına, reçelinden zeytinyağına; bugün şehre hangi ürün geliyorsa üzerinde ciddi oranda kadın emeği olduğu kesin. O ürünün katma değerinden kadına giden pay ise tartışmalı. Suyun başında hep erkekleri görüyoruz. Ancak kırsal bölgelerde başarılı kadınlar bu durumu tersine çevirmeye başladı. Özellikle kadın kooperatifleri çok başarılı işlere imza atıyor. Belki de Anadolu’daki kadın devrimine tanıklık ediyoruz.  Mesela Amasya Merzifonlu kadınların kurduğu Amesia Kooperatifi. Yaklaşık on kadınla 8 yıl önce başlayan bu kooperatif serüveni, ünlü marka ve restoranların tedarikçiliğine kadar uzanmış. Peynirden tereyağına, baldan tarhanaya onlarca çeşit ürün, 16 köyün mutfağından çıkıp tüm Türkiye’ye yayılıyor. Kabaklı pancar pekmezi, taş fırında kızaran erişte, tarihi biberli katmer peyniri

Yazının Devamı