Kış aylarında satın alınan yaz sebzelerinde en az üç kat tarımsal ilaç kalıntısına rastlanıyor; bu durumda zehre maruz kalmamak için en iyisi ekim ayından sonra domates salatalık yememek
Bu köşede pek çok kez dile getirdik. Modern dünyanın en ciddi tehdidi kimyasal kirliliğidir diye. Havamızdan suyumuza, toprağımızdan gıdamıza kimyasallar hemen her yerde. Özellikle gıda yoluyla aldığımız pestisitler (tarım kimyasalları) en hayati tehdit.
Çünkü başta kanser olmak üzere, alerjik reaksiyon, hormonal sistem ve nörolojik fonksiyonlarda bozukluğa neden olabileceklerini biliyoruz. Bilmediğimiz ya da emin olamadığımız nokta ise pestisitlere ne oranda maruz kaldığımız. İşte buna dair önemli bir araştırma açıklandı geçtiğimiz günlerde. Greenpeace Akdeniz’in pestisit araştırması.
Geleneksel tarımdan uzaklaşınca Çalışma, 5 market zinciri ile 1 semt pazarından satın alınan 90 adet domates, salatalık ve biber üzerinde yapılmış. Sebzeler ağustos, ekim ve kasım aylarında aynı noktalardan alınıp analiz edilmiş. Çok ilginç sonuçlar var. En çarpıcı olanı sonuçlarda ortaya çıkan mevsimsel farklar. Kasım ayında satın alınan sebzelerde pestisit kalıntı miktarı zirve yapmış. Ağustos ayında tezgâha ulaşan domates, biber ve salatalıkta 1 birim tarım zehri kalıntısı varsa kasım ayında bu 3 birime çıkıyor. Ağustosta sadece 2 örnekte uygunsuzluk tespit edilirken, kasım ayında 8 örnekte limit üstü kalıntı saptanmış. Bunun nedeni muhtemelen sera etkisi. Çünkü 3 sebze de yaz sebzesi. Yaz sonrası üretimin, açık tarlalardan kapalı seralara taşınmasıyla pestisit kalıntısında artış yaşandığını görebiliyoruz. Tabii yılın 12 ayı domates, biber ve salatalık yememizin bedeli bu. Oysa geleneksel tarımda her şey mevsiminde soframıza geliyordu. Böylelikle hem ucuz oluyordu hem de karbon ayak izi daha azdı. Ancak biz geleneksel tarımdan uzaklaşıp “yeşil devrim”i seçtik. Sonucuna da katlanıyoruz. Katlanmak istemeyenler için en doğru tercih; ekim ayından sonra domates-salatalık gibi yaz sebzelerini yememek.
Listedeki zehirlerAraştırmanın bir diğer çarpıcı sonucu ise 90 sebzenin 14’ünde kullanımı yasak kimyasallara rastlanması. Sebzemizde bu pestisitlerin çıkıyor olması büyük tehlikeye işaret ediyor. Çünkü bu tip kimyasallar, genellikle hormonal sistemi bozduğu veya kanserojen etki yaptıkları için yasaklanıyor. Bugüne kadar onlarca etken madde, bu gerekçelerle yasak kapsamına alındı. Türkiye de son 10 yılda, AB ile eş zamanlı 185 aktif maddeyi yasakladı. Şimdi Tarım ve Orman Bakanlığı, 41 aktif maddeyi daha buna ekleme hazırlığında. Bakanlık, geçen ay bu aktif maddelerin listesini üniversitelerin ziraat fakültelerine göndererek, görüşlerini sordu. O listede yer alan zehirlerden Dimethoate, Greenpeace araştırmasındaki yeşil biberde çıkmış mesela. Fenamidone ise salatalıkta saptanmış. Triadimenol’ün de her 3 sebze türünde yaygın olarak kullanıldığını araştırmadan anlıyoruz. Ve işin korkutucu yanı; bu 3 kimyasal da hormon bozucu sınıfında. Umarım Bakanlık, yasaklama sürecini hızla tamamlayarak riskli kimyasalları tarlalarımızdan tamamen uzaklaştırır.
Glifosat yasaklanıyor mu?Tabii Bakanlığın “yasak listesi”nde son yılların en çok tartışılan zehri; glifosat da var. Glifosat, ot öldüren bir kimyasal ve üreticisi meşhur Monsanto. Çiftçiler, bu ürünün kansere neden olduğu gerekçesiyle şirkete yüklü tazminat davaları açtı. Avrupa da bu maddeyi çok tartıştı ama 2022’ye kadar kullanım izni verdi. Sadece Avusturya yasakladı. Türkiye’de glifosatın yasaklanması bu bakımdan ileri bir adım olacak.