İhracat gelirimiz şubat ayında yüzde 3.1 artışla 10 milyar 790 milyon dolar oldu.
Gelirimiz arttı ama bu geliri (Türkiye İhracatçılar Meclisi açıklamasına göre) kilo olarak yüzde 26 daha çok mal satarak elde ettik.
Açık anlatımla, şubatta ihracat gelirimizin artmasının arkasında, daha çok malı daha ucuza satmamız var.
Daha çok malı daha ucuza satarak ihracat gelirini devamlı olarak artırmak mümkün olamaz. Üretici buna dayanamaz. Ülke ekonomisi bundan büyük zarar görür
Şubatta en fazla ihracatı 1.9 milyar dolarla motorlu taşıt araçları ve yan sanayi gerçekleştirdi. Daha sonra 1.4 milyar dolarla hazır giyim ve konfeksiyon, 1.1 milyar dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri sektörleri geliyor.
Şöyle veya böyle ihracat gelirlerinin 14 ayın ardından ilk kez artışa geçmesi önemlidir.
- Ocakta ihracatın yüzde 22 gerilemesi moral bozmuştu.
Başkanlık seçimine Cumhuriyetçi aday olarak katılabilmek için “Amerika’yı gene güçlü ülke yapacağım” (Make America Great Again) sloganıyla yarışan Donald Trump, beklenenin üzerinde ilgi görüyor. Başkan adaylığı için yarışan diğer iki aday Marco Rubio ve Ted Cruz’un önünde koşuyor.
Şimdilerde aklı başında Amerikalılar, hatta aklı başında Cumhuriyetçiler bile şaşırmış durumda. Ya Trump Cumhuriyetçilerin adayı olarak seçime girer ve başkan olursa, “Ne olur bu Amerika’nın hali?”
Amerika’nın halinin ne olacağı Amerikalıları ilgilendir. Ne olur dünyanın hali? Trump’ın söylemleri de bugüne kadarki hayatı gibi çılgın!
Donald Trump Alman asıllı Amerikalı işadamı Frederick Trump’ın torunu. Emlak işiyle uğraşan, küçük aileler için konut inşa eden Fred Trump’ın 5 çocuğundan biri.
Nasıl ünlendi?
1960’lı yılların başında liseyi kötü hal ve gidişi yüzünden terk etmek zorunda kaldı. Ardından askeri akademide okudu ve 1968’den sonra Pennsylvania’daki Wharton Institute’de işletme bilimleri eğitimi gördü. Bir süre babasının işinde çalıştı.
İnşaat işlerinin durduğu bir dönemde sağladığı vergi indirimi ve inşaat arazisinin kendisine ucuza bırakılması gibi değişik teşviklerle New York’ta 1973’te
New York’ta Central Park’a bakan, caddeler üzerindeki yüksek katlı binalarda 3 odalı 150 m2’lik bir dairenin fiyatı 6 milyon ila 8 milyon dolardan başlıyor. Bu gibi dairelerin mülk sahibince ödenen aylık masrafı 2-3 bin dolar. Kiraları 10-15 bin dolar.
Manhattan adasında ilgi gören semtlerdeki apartmanlarda büyük daireler de var. Örneğin Lincoln Center‘de 500 m2 brüt 6 odalı konutun fiyatı 25 milyon dolar. Aylık aidatı ve vergisi 18 bin dolar.
Bir başka büyük dairenin 390 m2 kullanım alanında 3 yatak odası, 3 banyo var. Satış fiyatı 15 milyon dolar.
New York’ta şehrin canlı semtlerinde 1 veya 2 yatak odalı 100 m2 alanı olan bir dairenin en ucuz fiyatı 1.5 - 2 milyon dolar. Bu tür dairenin aylık aidatı 2 bin dolar dolayında. Aylık kira 5-8 bin dolar.
Washington’da Potomac Nehri kıyısındaki apartmanların, George Town mahallesindeki bahçeli evlerin fiyatları da bu fiyatlara yakın.
Merkezler pahalı
Peggy Siegal New York’ta yaşıyor. ABD’nin en tanınmış kadınlarından biri. Adres defterinde 30 bin kişinin adı, telefonu, özellikleri yazılı. Bu 30 bin kişiye istediğinde ulaşabiliyor. Bir yere davet ettiğinde, onlar da Peggy’i kırmamak için “elleri hamurda bile olsa” davete icabet ediyorlar.
Peggy Siegal, günümüzün en önemli mesleğinin “kraliçesi”. Profesyonel buluşturucu. İsteyeni, istedikleriyle buluşturuyor. Aşk buluşması değil, iş buluşması ayarlayıcısı. Buna İngilizce “event planner” deniliyor.
Peggy, New Jersey’de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hollywood’da bir PR (halkla ilişkiler) şirketinde çalışırken, kendi firmasını kurarak, Hollywood filmcilerinin halkla ilişkiler yöneticisi olarak 30 yıl önce New York’a yerleşti. Şimdilerde 68 yaşında. Yakınlarda bir estetik ameliyatı geçirdi. Yüzünü ve boynunu düzelttirdi. Fıstık gibi olmasa da etkili bir görünümü var. Hiç evlenmemiş. New York’ta 2 odalı bir evde yaşıyor. Çok para kazanıyor ama kazandığını nam için, şan için harcıyor.
New York’un La Grenouille ve Kappo Masa gibi en pahalı lokantalarında her gece birilerini birileriyle buluşturmak için yemekler düzenliyor. İsteyeni istediği kimsenin yanına
Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey Amcam pahalılıktan yakınıyor, çocuklarına iş bulamamaktan yakınıyor, ondan yakınıyor, bundan yakınıyor... Ben de onların dertlerini dile getirmek için bu sütunda yazılar yazıyorum. Sonra devletin istatistik kurumunun memurları kapılarını çaldığında onlara “Ne kadar mutlu ve gelecekten ne kadar umutlu” olduklarını söylüyorlar...
Oldum mu “mosmor”! Devletin istatistik kurumu tüm halkımıza soruyor: “2015 yılı geçti gitti. Bu ülkede yaşıyorsunuz. Hayat devam ediyor. Ekonomi, iç politika, dış politika, terör, asayiş, eğitim. Bunlar sizin hayatınızı etkiliyor. Acaba bütün bunların rüzgârında mutlu musunuz?” Her 100 kişinin 56’sı ‘çok mutluyum’, 32’si ‘orta karar mutluyum’ diyor. Yüz kişinin sadece 11’i ‘mutsuz’ olduğunu söylüyor.
Evliler çok mutlu
Türkiye İstatistik Kurumu her yıl “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” yapıyor. Bu araştırmada halkımızın mutluluk durumu belirleniyor.
Et fiyatları daha da artacak. Hazır olalım. Çünkü et tüketimi artıyor. Buna karşılık sığır varlığı (sayısı) azalıyor. Etlik sığırların sayısını artıracak yerde, mevcutları keserek yiyoruz.
Sığır üretimi artmadan et fiyatları ucuzlayamaz. Yükselmeye devam eder. Süt ve et sığırları sayısı (Dikkat buyurunuz: Süt sığırları ile et sığırlarının toplamı) 2013 yılında 14.4 milyon baştı. 2014 yılında 14.2 milyona, 2015 yılında 13.9 milyon başa geriledi.
Buna karşılık sığır eti kesimi 2013 yılında 889 bin ton iken, 2014 yılında 881 bin ton oldu. 2015 yılında 1 milyon 14 bin tona yükseldi.
Görülüyor ki kesim hayvan sayısı artışına bağlı olarak artmıyor. Kesilen hayvanların yerine yenisi yetiştirilemiyor.
Nüfus her yıl 1 milyondan fazla artış gösteriyor. Şöyle veya böyle insanlar daha fazla kırmızı et tüketmek istiyor. İyi de sığır sayısı azalırken biz bu insanlara nereden et bulacağız? Düzenli olarak et ithalatına mı başlayacağız?
Geçmişte olan biteni unutalım. Önümüze bakalım. Ne yapmamız gerektiğini bilelim.
Evet, geçmişte (1) Meraları yok ettik. Meralara fabrika ve konut diktik. (2) Doğuda terör nedeniyle hayvancılık yok oldu. (3) İkide bir ithal et kapısını açarak, sığır
New York
New York’ta her köşe başında iki polis var. Yolun başında da polis arabası. Kavşaklarda düzenli yanıp sönen trafik ışıklarıyla yetinilmiyor. Bir trafik polisi trafiği düzenliyor. Devriyedeki araçların tepelerindeki ışıklar devamlı yanıp sönmüyor. Sadece olay yerine gidenler siren çalıp ışıklarını yakarak öncelik istiyor. Devriye gezen araçlar trafik ışıklarına uyarak diğer araçlarla aynı hızda seyrediyor. Bunlar New York için normal. Bizim için özlenen bir durum.
İstanbul’da, Ankara’da polis görünmez oldu. Polis otomobilleri önemli kişilerin araçlarının önünde arkasında gidiyor. Her polis aracının tepesindeki mavi ve yeşil lambalar devamlı olarak yanıp sönüyor. Ve de polis araçları trafik kaidelerini hiçe sayarak, araçları sollayarak, kırmızı ışıklara uymadan koşuşturup duruyor.
Trafiğin yoğun olduğu kavşaklarda, kalabalık cadde ve sokaklarda üniformalı polise rastlanmıyor. Köşede duran, yaya olarak devriye gezen polisler yok oldu.
Polis güvenlik demek
New York bir zamanlar “dünyada suç oranı en yüksek” şehir olarak ün yapmıştı. 1993’te belediye başkanlığını kazanan ve 2 dönem başkanlık yapan Rudolph Guiuliani, 8 yılda New York’u ABD’nin en “emin şehri” haline getirdi.Giuli
Ömer Koç (beklendiği gibi) Koç Topluluğu’nun tepe yönetimine getirildi.
Kurucusu Vehbi Koç, Koç Topluluğu’nu, Atatürk Türkiye’sinin öncü ve örnek sermaye grubu olarak geliştirmekle kalmadı, kurumsallaşmasını sağladı. Koç Topluluğu sermaye temsilcileri ve profesyonel kadro ile bütünleşmiş bir yönetim düzenine, bir kurum kültürüne sahip çağdaş bir sermaye grubu oldu.
Vehbi Koç, hayatta iken, Koç Topluluğu’nun yönetimini 1984 yılında oğlu Rahmi Koç’a devretti. Rahmi Koç da, sağlığı ve gücü yerindeyken, yönetimi 2003 yılında Mustafa Koç’a devretmeye karar verdi. Mustafa Koç 12 yıl Koç Topluluğu’nu kardeşleri Ömer Koç ve Ali Koç ile birlikte yönetti.
Mustafa Koç’un erken ölümünden sonra, Anadolu ailelerinin ”büyük evlat” geleneğine bağlı olarak tepe yönetim sorumluğu Ömer Koç’a verildi. Ömer Koç bundan sonra Koç Topluluğu’nu kardeşi Ali Koç ile birlikte yönetecek.
Ömer Koç ve Ali Koç, Koç Topluluğu’nda ağabeyleri Mustafa Koç’un tepe yönetiminde değişik sorumlulukları paylaşırken, ‘Kurum Kültürü’nün güçlendirilmesine katkıda bulundular. Dedeleri ve babaları gibi onlar da profesyonel kadroları öne çıkarmaya özen gösterdiler.
Kurumsallaşma...
Daha önce de yazmıştım. Rahmetli Vehbi Koç “Duvara