İşgalden bağımsızlığa

23 Nisan 2015

Osmanlı İmparator-luğu’nun İtilaf Devletleri ile Mondros Mütarekesi‘ni imzalamasının ardından, 1915 yılında Çanakkale’den geçirmemek için yüzlerle şehit verdiğimiz müttefik kuvvetler 7 Kasım 1918‘de Çanakkale Boğazı’ndan geçerek İstanbul’a ulaştı. 13 Kasım 1918’de müttefiklerin 55 parça gemisinden İstanbul’a 3500 asker çıkarıldı. Müttefiklerin gemileri Boğaz’ı, askerleri İstanbul’u kontrol altına aldı.
4 Mart 1920’de Londra Konferansı’nda İstanbul’un işgal edilmesine karar verildi. 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edildi. İşgal kuvvetleri bazı milletvekillerini tutukladı. 18 Mart 1920’de “Meclis-i Mebusan” kapanış toplantısı yaptı.
Mustafa Kemal, işgalden üç gün sonra, 19 Mart 1920’de yayımladığı bildiride, olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara’da toplanacağını, 15 gün içinde yapılacak seçimlerle üyelerin nasıl belirleneceğini duyurdu.

23 Nisan önemli gün
23 Nisan 1920’de, 115 milletvekili Ankara’da Meclis salonunda toplandı. Meclis, 24 Nisan’da yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa’yı başkanlığa seçti. 2 Mayıs’ta Bakanlar Kurulu’nun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. “Meclis Hükümeti”, 5 Mayıs’ta Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın

Yazının Devamı

Milletvekillerine iş kalmayacak!

22 Nisan 2015

AKP’nin 2013 Nisan ayında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu taslakta yer alan esaslar doğrultusunda anayasa değişikliği gerçekleşir ve başkanlık sistemi getirilirse, ülke yönetiminde büyük değişiklikler olacak.
- Siyasi partilerin, seçim mücadelelerinin, iktidar mücadelelerinin önemi kalmayacak. Partilerin siyasi mücadelelerinin hedefi hükümet olmaktır. Hükümeti tek başına kurmak veya koalisyona ortak olmaktır.
- Başkanlık sistemiyle hükümet ortadan kalkıyor. Başbakanlık, Bakanlar Kurulu yok oluyor. Siyasi partinin seçim mücadelesi sadece TBMM’ye daha fazla milletvekili göndermekle sınırlanıyor. O nedenle “İktidara gelirsek şunu yapacağız, bunu yapacağız” diyerek programlar hazırlamalarına lüzum kalmıyor.
- Her siyasi partide başbakan olmak, bakan olmak yarışı vardır. Hükümet kurulunca, Bakanlar Kurulu hükümet programı hazırlar. Güvenoyu alır. Milletvekilleri hükümeti denetler. Başkanlık sisteminde milletvekili sadece TBMM üyesi olarak görev yapacak. Başkan, bakanların yerini alacak. Devlet sekreterlerini TBMM dışından atayacak. Milletvekillerinin devlet sekreterliğine atanma şansları olmayacak.

Başkanın yetkileri geniş
- TBMM’nin bir görev ve

Yazının Devamı

CHP bir yerden almalı ki dağıtsın

21 Nisan 2015

CHP, seçim beyan-namesiyle kimlere ne vereceğini sıralıyor da kimlerden ne alacağını anlatmıyor.
Anadolu’da bir söz vardır. “Almadan vermek Allah’a mahsustur” derler.
CHP, “vermede” AKP’nin önüne geçme arayışında ama, unutulan, AKP’nin bugün verdiklerinin bir kaynağının olduğudur.
AKP, (1) Özelleştirme kaynağını kullandı. (2) Dünyada paranın bol olduğu dönemde sıcak döviz girişine kapı açtı. (3) Döviz kredileriyle borçlanmayı teşvik etti. (4) Kamu arsalarına dayalı olarak rant yarattı. (5) İthalata dayalı olarak patlayan iç talep artışını vergileyerek vergi gelirlerini artırdı. Böylece “dağıtacağı paralara kaynak yarattı”.
AKP iktidarı döneminde, Merkez Bankası ve Maliye kaynağını kullanmadı. (1) Para bastırarak dağıtmadı. (2) Bütçe açığını büyüterek para dağıtmadı.
Unutmayalım. Paranın ana kaynağı üretimdir. Üretim artarsa, para artar. Üretim artarsa, artan üretim nedeniyle geliri artanlardan Devlet daha çok vergi toplar. Üretim artışına dayalı vergi artışından elde edilen paralar birilerine daha çok vermeye imkân sağlar.
Özetle, almadan verilemez. Birilerinden alınacak ki birilerine verilebilsin.

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyzem ‘başkanlığı’ sordu

20 Nisan 2015

Üniv Anayasa değiştirilecek. Başkanlık sistemi gelecek... İyi de, nedir bu başkanlık sistemi denilen şey? Ayşe Hanım Teyzem, ‘Ne yararı olacak? Ülkeye ne getirecek?” diye sordu.
Bu işi en iyi anlatacak olanlar üniversitelerin anayasa kürsülerinde ders veren ‘Anayasa Profesörleri’. Ama ‘Koskoca Hocalar’dan ses yok. ‘Acaba sesi çıkmayan kaç anayasa hocası var’ diyerek YÖK’e başvurdum. Bu konuda YÖK’te de bilgi yokmuş. “70 devlet ve vakıf üniversitesinde birer hukuk fakültesi olduğuna göre 70 üniversite anayasa kürsüsü vardır. Bu fakültelerde 1.307 öğretim üyesi olduğuna göre epeyce anayasa hocası vardır” şeklinde bir yanıt aldım.
Acaba bu üniversitelerin hukuk fakültelerinin dekanları, anayasa kürsülerinin hocaları “dut mu yediler” ki, bize neyin ne olduğunu anlatmıyorlar.
İş başa düştü. Araştırdım. AKP’nin 2013 Nisan ayında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu taslağı buldum. Bu taslakta, Sayın Erdoğan’ın nasıl bir Başkanlık Sistemi beklentisi içinde olduğu anlatılıyor. AKP’nin TBMM’ye sunduğu taslağa dayalı olarak nasıl bir başkanlık sistemi istendiğini özetleyeceğim. Bu arada sesleri çıkmayan üniversitelerin “Koskoca” anayasa hocalarından belki bir gün bir ses çıkar.

Yazının Devamı

Aydın Üzerine Tezler

19 Nisan 2015

Üniversitesi, Türkiye’nin önde gelen vakıf üniversitesi. 368 akademik personeli, 3.426 lisans, 926 lisans üstü öğrencisi var. Bugüne kadar 7.480 mezun verdi. Kütüphanesinde 114 bin kitap var. 2014’te kütüphaneden 115 bin kitap ödünç alınmış.
Sanatçı Meriç Algün Ringborg, Sabancı Üniversitesi kurulduğundan bu yana kimsenin ödünç almadığı 650 kitabı, ödünç almış, bunları bir rafa dizmiş. “Ödünç Alınmamış Kitaplar” rafı, Sakıp Sabancı Müzesi’nde öğrencilerin seçme eserlerinin yer aldığı “Buluşma... Reunion” sergisinde yer alan dikkat çeken çalışmalardan biri.

İlgi görmeyen kitaplar
“Ödünç Alınmamış Kitaplar” arasında Rauf Orbay’ın Siyasi Düşünceler’i, Hüseyin Cahit Yalçın’ın İttihatçı Liderlerin Gizli Mektupları, Charles Texier’nin Küçük Asya Tarihi, Prof. Dr. Hamza Eroğlu’nun Devrim Tarihi, Rauf Orbay’ın Siyasi Hatıralar’ı da var ama benim ilgimi çeken dostum Yalçın Küçük’ün Aydın Üzerine Tezler kitabı oldu.
1982’de yayımlanan kitap Küçük’ün 5’inci kitabı. (İlk kitabı 1971 tarihli Plan, Kalkınma ve Türkiye isimli araştırmadır.) Şimdilerde 62’nci kitabı olan Çıkış’ı okuyorum. Yalçın Küçük Çıkış’ta “Karşı-Devrim”i anlatıyor. (Tekin Yayınevi, 30 TL)
“Aydın Üzerine

Yazının Devamı

Dolar bizde neden daha çok artıyor?

17 Nisan 2015

Dolar dünyada değer kazandığı için Türkiye’de de fiyatı artıyor. Ama bizde dolar fiyatı bize benzer durumdaki ülkelerden daha fazla artıyor.
Bunun nedenleri var:
Ekonomimiz dolara normalin ötesinde bağımlı. 400 milyar dolar döviz borcumuz var. Bu borcun yıl içinde vadesi gelenlerinin ve ödenecek faizlerinin miktarı 180 milyar dolar dolayında.
Biz bu 180 milyar doları yıl içinde ödeyerek hesabı kapatmıyoruz. Borcu döndürüyoruz. Biraz ödüyoruz, tamamına yakınını yeniliyoruz. Basit anlatımla, öder gibi yapıyoruz. Ama tekrar borçlanıyoruz.
Burada sorun, alacaklıların tekrar borçlanma kapısını kapatması riski.
Olağan döviz giderlerimiz ile gelirlerimiz arasında 40 milyar dolar açık var. Buna cari açık deniliyor. Bu açığın kapatılması için her ay ülkeye sermaye hareketiyle net 3.5-4.0 milyar döviz girişi gerekiyor.
Sermaye hareketiyle gelen döviz, para kazanmak için gelen dövizdir. Türkiye’ye döviz gönderen 1.70 TL’den bozdurduğu dövizi çıkarken 2.60 TL’den alırsa büyük zarara uğrar. Son zamanlarda dolar fiyatının devamlı artışı sermaye hareketi ile döviz girişini yavaşlattı.

Yazının Devamı

100 gencimizin 20’si işsiz kaldı

16 Nisan 2015

Aralık-ocak-şubat aylarını kapsayan 3 aylık işgücü istatistiklerinin orta ayı olan ocakta işsizliğin yüzde 11.3 oranına yükseldiği açıklandı.
2014 yılı ocak ayında işsizlik yüzde 10.3 idi.
Demek ki bir yılda işsizlikte artış oldu.
İşsizlikteki artışın nedeni hızlı nüfus artışı. Çalışmak isteyenlerin sayısının artışı.
Son 1 yılda çalışmak isteyen kadın ve erkek sayısı 1 milyon 450 bin arttı.
Ekonominin yavaşlamasına rağmen iş piyasasına giren bu 1.5 milyona yakın kadın ve erkeğin 1 milyonuna iş imkânı bulundu. Kalan 450 bini işsizler ordusuna eklendi.
2014 Ocak ayından 2015 Ocak ayına iş bulabilen 1 milyonun 560 bini kadın, 440 bini erkek. Son 1 yılda kadınlar daha kolay iş bulabildi.

Yazının Devamı

Yıkılmadık ayaktayız

15 Nisan 2015

BİZİM DIŞIMIZDAKİ ETKENLER
1) Türkiye’de dolar fiyatının artmasının ana nedeni, dünyada doların değer kazanmasıdır. Doların değer kazanıp kazanmadığı dolar endeksinden izlenir. Dolar endeksi doların 6 önemli para biriminden oluşan sepete göre değer değişimimi gösterir. Sepette euro’nun ağırlığı yüzde 57.6 dır. Japon Yeni’ninki yüzde 13.6’dır. Euro değer kaybettikçe dolar değer kazanıyor.
2) Önceleri 1 euro veren 1.36 dolar alabiliyordu. Şimdilerde 1 euro veren 1.05 dolar alıyor. Euro’nun değeri eridi. Bu ilişkiye çapraz kur deniliyor.
3) Dolar endeksi 2014 yılı ağustos ayına kadar 80-81’lerde dolanıyordu. 2015 yılbaşında 92 oldu. Şimdilerde 99.92 dolayında. İşte doların dünyada değer artışının göstergesi bu.
4) Dünyada yüzer gezer bolca döviz var. ABD ve AB merkez bankaları piyasaya bolca döviz saldı. Bu dövizler üretime, tüketime gitmedi. Finansal kuruluşların kasalarında. Finansal kuruluşlar bu dövizlerle para kazanmak istiyorlar. Para kazanmanın en sağlam yolu parayı faize yatırmak. ABD’de bugün reel faiz var, Avrupa’da yok.
ABD’de 10 yıllık devlet kâğıdının faizi yüzde 1.9’larda. Daha da artması bekleniyor. Almanya’da 10 yıllık devlet kâğıdının faizi yüzde 0.15

Yazının Devamı