Yeni anayasa ne kadar zaman alır?

8 Ekim 2011

Yeni anayasanın ne kadar süre içinde hazırlanacağına ilişkin bir tartışma sürüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, başlangıçta dokuz ayda hazırlanabileceğini, bunu hedeflediklerini söylemişti. Son olarak Güney Afrika gezisinden dönerken gazetecilerin sorusu üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Eğer TBMM bir yılda anayasa yapamıyorsa, Arap baharının estiği yerlerde anayasa filan bekleyemeyiz. 2-3 ayda anayasa hazırlayanlar var. Bir yılda bir değil, birkaç anayasa hazırlanabilir.”

Geniş tabanlı uzlaşma
Anayasalar toplumsal sözleşmeler niteliğinde oldukları için mümkün olan en geniş tabanlı siyasal ve toplumsal uzlaşmaya dayanması gereken metinlerdir. Kısa süre içinde bir anayasa elbette hazırlanabilir ancak önemli olan toplumun çok büyük çoğunluğu tarafından onaylanacak bir anayasa hazırlamaktır.
Türkiye’nin bu kez yapacağı anayasanın temel özelliği ilk kez normal bir dönemde, sivil seçilmişler tarafından hazırlanacak olmasıdır. Bu anayasa askeri dönem anayasası olmayacaktır. Bu nedenle geniş tabanlı bir uzlaşmaya dayalı olarak 2-3 ay içinde yeni bir anayasa hazırlamak pek kolay olmayacaktır.
İktidar partisinin daha önce anayasa taslakları hazırlattığı biliniyor. Bu

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: ‘Çık açıkla’

7 Ekim 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Güney Afrika’dan dönerken, CHP’li belediyelerin yabancı vakıflardan aldıkları paraları PKK’ya aktardıkları yönündeki iddiasını sürdürdü.
Erdoğan’ın bu konudaki sözleri şöyle:
“Kim, hangi kuruluştan nasıl bir kredi almış, hangi vakıftan ne almış? Bunlar bellidir. Ana muhalefet partisinin genel başkanı da belediyelerini arasın. Siz nereden ne aldınız ne almadınız soruştursun. Bu ortaya çıkacaktır. Bu kurum ve kuruluşlar aynı zamanda istikamet belirliyorlar. Bunu hangi müteahhit firmaya vereceksin, ondan sonra bu işin muvazaa kısmı başlıyor. CHP kendisine çeki-düzen versin. Gidişleri iyi değil.”

“Açıkça çık, açıkla”
Başbakan Erdoğan’ın bu değerlendirmesini dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sordum. Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Bizim kendimize çeki-düzen vermeyi gerektirecek bir sıkıntımız yok. Ama Başbakan Erdoğan’ın bir sıkıntısı var. O sıkıntı da bizim beklediğimiz cevabı verememiş olmasıdır. Alman vakıflarından alınan paraları CHP’li belediyelerin PKK’ya aktardığını iddia ediyor. Bu ağır ve ciddi bir suçlamadır. Ben de kendisine şu çağrıyı yapıyorum: Bu hangi belediye ise açıkça çık, açıkla!”

Yazının Devamı

Bir millet altı devlet

6 Ekim 2011

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Türk devletleri, 1990’ların başında önce Turgut Özal’ı sonra da Süleyman Demirel’i cumhurbaşkanı olarak, “bir millet iki devlet” sloganıyla karşılarlardı. Bu slogan, salonlarda dakikalarca alkışlanırdı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarının 20. yıldönümü nedeniyle Ankara’da düzenlenen toplantıda sloganı toparladı: “Bir millet altı devlet.”
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’ı aynı milletin parçaları olan altı ayrı devlet olarak tanımladı. Bu ülkeler arasındaki ilişkinin, işbirliğinin, dayanışmanın bu anlayışla daha da geliştirilmesini istedi.

Adriyatik’ten Çin Seddi’ne
Cumhurbaşkanlığı döneminde Süleyman Demirel, bu devletlerin yer aldığı coğrafyayı, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” kadar uzanan Türk coğrafyası olarak tanımlardı.
Benzeri bir tanımı dün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da yaptı. Davutoğlu, “Saraybosna’dan Kırgızistan’a kadar” diyerek, bu coğrafyadaki Türk dünyasının, tarihi, kültürel, ekonomik ve politik açılardan stratejik önemini, dünya ekonomisi ve siyasetini

Yazının Devamı

Muhalefet sert başladı

5 Ekim 2011

Muhalefet partileri, yeni dönemin ilk grup toplantılarını yaptılar. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli, başta MİT-PKK görüşmesi olmak üzere gündemdeki konular üzerinden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sert bir dille eleştirdiler.

PKK ve Kürt meselesi
CHP lideri Kılıçdaroğlu, MİT-PKK görüşmesi kamuoyuna ilk yansıdığında, görüşmeye değil, halka doğruların söylenmemesine tepki göstermişti.
Yeni dönemin ilk grup toplantısında ise görüşmenin içeriğini eleştirdi. Başbakan adına yetkili olarak PKK’yla görüşenlerin, CHP’yi PKK’ya şikâyet ettikleri üzerinde durdu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a, bu görüşmenin içeriğiyle ilgili olarak açıklama yapması çağrısında bulundu.
CHP liderinin üzerinde durduğu, yayımlanan kayıtlarda devlet adına görüşenlerin, “yüzde 95 anlaşma sağlandığı” biçimindeki sözleriydi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a, “çık onu anlat” diyerek seslendi.

Yazının Devamı

Anayasa’nın ilk 3 maddesi değişir mi?

4 Ekim 2011

TBMM, yeni döneme yeni anayasa çalışmasıyla başlıyor. Siyasi partiler yeni bir anayasa yapılması konusunda hemfikirler. TBMM’de uzlaşma komisyonu kurulacak ve çalışmalar başlayacak.
Yeni anayasa tartışmaları yeni değil. Birçok kurum ve kuruluş bu arada iktidar partisi de yeni anayasa taslakları hazırladılar. Bazıları kamuoyunda tartışıldı.

İlk 3 madde
Bu tartışmaların odağında Anayasa’nın ilk 3 maddesi vardı. 4. madde ise bu 3 maddenin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükmünü taşıyor. İlk 3 maddenin özel koruma altına alınmış olmasının nedeni, taşıdıkları hükümlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve temel ilkelerini belirliyor olması.

Kürt sorunu ve 3 madde

Yazının Devamı

Gül yeni anayasanın çerçevesini çizdi

2 Ekim 2011

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis’in açılış gününde yapacağı konuşma merak uyandırıyordu. Cumhurbaşkanı, beklendiği gibi konuşmasının büyük bölümünü yeni anayasa; terör ve Kürt sorununa ayırdı. Bu konularda olduğu gibi ekonomi ve dış politikada da önemli açıklamalar yaptı.

İyi bir konuşma
Cumhurbaşkanı Gül’ün, bulunduğu makama uygun, iyi bir konuşma yaptığını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin hemen hemen her sorununu kapsayan, yol gösterici ve özellikle yeni anayasanın dayanması gereken ilkeler; yargı bağımsızlığı, tutukluluk süreleri ve basın özgürlüğü açılarından önem taşıyan bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı’nın konuşması, genel olarak muhalefet partileri tarafından da olumlu bulundu. Özellikle yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, özgürlükçü, eşit vatandaşlığa dayanan anayasa önerileri, CHP ve MHP sözcüleri tarafından da beğenildi.

Tutuklu milletvekilleri

Yazının Devamı

Yeni anayasa süreci

1 Ekim 2011

TBMM bugün açılıyor. BDP’nin de dönmesiyle Meclis normal çalışma düzenine geçmiş olacak.
Seçim sonrasında yaşanan boykot süreci, ardından PKK’nın terörü tırmandırması, toplumsal ve siyasal tansiyonun yükselmesine neden oldu. PKK, kanlı saldırılarını sürdürüyor.
Böyle bir ortamda dahi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP’nin Meclis’e gelmesi için çağrılarını sürdürdüler ve BDP de bu yönde karar aldı.

Demokratik olgunluk
Her gün şehit haberlerinin geldiği, canice saldırıların yapıldığı, bebeklerin, kadınların, çocukların öldürüldüğü bir ortamda, sadece devletin zirvesinin değil, muhalefet partilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının de BDP’yi Meclis’e davet etmeleri, demokratik olgunluk göstergesidir.
PKK’nın yarattığı vahşete karşı Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının tepki vermesi de BDP üzerinde önemli bir baskı oluşturdu.

Yazının Devamı

PKK’nın hedefi öğretmenler

30 Eylül 2011

PKK, 1990’lı yıllarda olduğu gibi yine öğretmenleri hedef almaya başladı. Terör örgütü son 9 gün içinde 12 öğretmeni kaçırdı. Öğretmen lojmanlarına saldırdı. Sırf eşi öğretmen diye bir genç mühendisi sokak ortasında arkasından 7 kurşunla öldürdü.

Neden öğretmenler?
Terör örgütü, öğretmenlere saldırmasının nedenini de saklamıyor. Saldırıları, “Kürtçe eğitim” için yaptığını açıkladı. Saldırıların mesajı belli: Öğretmenleri bölgeden kaçırmak; Türkçe eğitimi fiilen yapılamaz hale getirmek. PKK, “bu bölgede devlet benim, size eğitim yaptırmam” diyor.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, terör örgütünün öğretmenlere saldırmasının bir amacının da bölgedeki yandaşlarının ücretli öğretmen olarak görevlendirilmesini sağlamak olduğunu belirtti. Koncuk, devletin işin bu yönünü de görmesi gerektiğini vurguladı. Mevcut öğretmenlerin bölgeden kaçırılması; atama bekleyen öğretmenlerin bölgeye gitmekten vazgeçmeleri ve boş öğretmen kadrolarına ücretli yandaş öğretmen atanmasının sağlanması; böylece fiilen Türkçe eğitime son verilmesi...
PKK aynı taktiği 1990’lı yıllarda uygulamış, öğretmenleri öldürmüş, kaçırmış, okullara saldırmıştı. O dönemde asker ve polis dışında hiçbir

Yazının Devamı