PKK, 1990’lı yıllarda olduğu gibi yine öğretmenleri hedef almaya başladı. Terör örgütü son 9 gün içinde 12 öğretmeni kaçırdı. Öğretmen lojmanlarına saldırdı. Sırf eşi öğretmen diye bir genç mühendisi sokak ortasında arkasından 7 kurşunla öldürdü.
Neden öğretmenler?
Terör örgütü, öğretmenlere saldırmasının nedenini de saklamıyor. Saldırıları, “Kürtçe eğitim” için yaptığını açıkladı. Saldırıların mesajı belli: Öğretmenleri bölgeden kaçırmak; Türkçe eğitimi fiilen yapılamaz hale getirmek. PKK, “bu bölgede devlet benim, size eğitim yaptırmam” diyor.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, terör örgütünün öğretmenlere saldırmasının bir amacının da bölgedeki yandaşlarının ücretli öğretmen olarak görevlendirilmesini sağlamak olduğunu belirtti. Koncuk, devletin işin bu yönünü de görmesi gerektiğini vurguladı. Mevcut öğretmenlerin bölgeden kaçırılması; atama bekleyen öğretmenlerin bölgeye gitmekten vazgeçmeleri ve boş öğretmen kadrolarına ücretli yandaş öğretmen atanmasının sağlanması; böylece fiilen Türkçe eğitime son verilmesi...
PKK aynı taktiği 1990’lı yıllarda uygulamış, öğretmenleri öldürmüş, kaçırmış, okullara saldırmıştı. O dönemde asker ve polis dışında hiçbir sivil kamu görevlisi işini yapamaz hale getirilmiş; DSİ’nin, Karayolları’nın bu kurumlardan iş alan yüklenicilerin şantiyeleri basılmış, iş makineleri yakılmış, işadamları, çalışanları öldürülmüştü, bazıları da haraca bağlanmıştı. PKK, bölgede devlet otoritesini böyle sarsmaya çalışmıştı.
Devletin sorumluluğu
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, öğretmenlerin kaçırılmasıyla ilgili olarak, “öğretmenlerimizle dimdik ayaktayız” dedi. Öğretmenlerimize moral verdi. Ancak bunun yeterli olmayacağı açık.
Devletin, köyde, mezrada, yokluk ve yoksunluk içinde görev yapmaya çalışan öğretmenlerin can güvenliğini sağlaması temel görevidir. Bu öğretmenlerimizin nasıl bir özveriyle çalıştıkları hakkında fikir sahibi olmak için görev yaptıkları yerleri görmek gerekir. Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in ilk işlerinden biri bu öğretmenleri görev yaptıkları okullarda ziyaret etmek, çalışma koşullarını yerinde görmek, güvenlikleri için gerekli tüm önlemlerin alınmasını bir an önce sağlamak olmalıdır.
Öğretmene saygı
Terör örgütünden öğretmene saygı beklemek elbette boşunadır. Öğretmenlere niye saldırdığını ilan eden kadın, çocuk, bebek, anne karnında bebek demeden öldüren, yaşam hakkına saygısı olmayan bir terör örgütünden öğretmene saygı bekleyen de yoktur.
Ama kendini sadece Kürtlerin, PKK tabanının değil; emeğin ve emekçilerin, tüm ezilenlerin partisi diye tanımlayan ve bu amaçla, “Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku” kurduğunu ve bunu bir çatı partiye dönüştürmek istediklerini söyleyen, BDP’nin ve bu blok içinde kendini “sosyalist” diye ifade eden milletvekillerinin emekçi öğretmene saygısı ve öğretmenlere yapılan saldırıya tepkisi olmalı...