Davutoğlu “sıfır sorun”da ısrarlı

20 Eylül 2011

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” politikasının mimarı sayılır. Davutoğlu’nun bu tezinden hareketle komşu ülkelerle ilişkileri yoğunlaştıran Ankara, Suriye ve Irak’la ortak bakanlar konseyi kuracak kadar yakınlaştı. Vizenin kalkmasından sınırların da fiilen kalkmasına varan bir anlayış sergiledi. Çok sayıda bakan Bağdat’a, Şam’a ziyaretler yaptı.
Ancak Arap Baharı, Ankara’nın sıkı işbirliğine girdiği yönetimleri devirmeye başladı. Şimdi Beşar Esad halkına karşı zor kullanarak iktidarda kalmaya çalışıyor.
Bu süreçte Türkiye-Suriye ilişkileri gerildi, İsrail’le ilişkiler kopma noktasına geldi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la petrol-gaz arama nedeniyle kriz kapıda, İran’la bir iyi bir kötü olmaya başladık.
Sıfır sorun bir yana komşularla çok yönlü sorunlar yaşamaya başladık.

“Sıfır sorun geçerli”
Bu gelişmelerden hareketle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na CNN-Türk’te, “sıfır sorun politikasına karşın yaşadığımız sorunları” sorduğunda, bu politikada ısrarlı olduklarını ve bir sorun görmediklerini söyledi.

Yazının Devamı

Davutoğlu: Hem terör hem müzakere olmaz

19 Eylül 2011

Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, uzun bir süreden sonra ilk kez CNN-Türk’te iki saatlik bir canlı yayına çıkarak sıcak gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı. CNN-Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın yönettiği “Ufuk Turu” programına Star gazetesinden meslektaşım Nasuhi Güngör ile birlikte katıldık.

“Görüşmeleri terör kesti”
Gündemdeki en sıcak konulardan biri MİT-PKK görüşmeleriydi. Bu görüşmelerden birine ait olan kayıtların yayımlanması gündemde önemli yer tuttu. Bir yandan gizli yürütülen görüşmelerin deşifre edilmesi ilişkin soru işaretleri, diğer yandan müzakerelerin neden kesildiği ve yeniden silahlı mücadele dönemine girildiğine ilişkin sorular gündemdeydi.
Davutoğlu’na “ne oldu da görüşmeler kesildi ve yeniden 90’ların havasına dörüldü” sorusunu yöneltiğimde, müzakereyi kesen faktörün PKK’nın teröre başvurması olduğu yanıtını verdi.
Davutoğlu, “hem terör hem müzakere olmaz” diyerek, süreci kesen eylemlerden örnekler verdi. Örneğin, “Bir taraftan görüşme yürütüyorsunuz ama adamlar bir taraftan ensesinden sokak ortasında asker, polis vuruyor! Bu şartlarda nasıl görüşme yürütülür? Teröre başvurulduğundea müzekere ortamı ortadan kalkar” diyerek,

Yazının Devamı

Esneme payı nedir?

18 Eylül 2011

MİT-PKK görüşmesine ilişkin kayıtların yayımlanmasıyla PKK-Kürt sorununda devreye yeni bir aracın daha girdiği anlaşıldı.
Terörle mücadele ve Kürt sorunu konusunda bugüne kadar kullanılan araçlar, silahlı mücadele, ekonomik, sosyal, kültürel, hukuki araçlardı. Artık bir de doğrudan “müzakere” aracı devreye girmiş bulunuyor.
İlk denemenin başarısızlıkla sonuçlanmış olması, bu yöntemin bundan sonra denenmeyeceği anlamına gelmiyor. Ana muhalefet partisi olarak CHP de “neden görüştünüz demiyoruz” dediğine göre, bu araç farklı siyasal iktidarlar tarafından kullanılabilir görünüyor.
Kayıtların yayımlanması toplumda bir infiale de yol açmadığına göre, kamuoyu terörün sonlandırılması sağlanacaksa bu yolun da kullanılmasını reddetmiyor.
Bu halde Türk ve Kürt siyasetinin yeni bir aracı oldu, diyebiliriz.

Masaya oturtan güç

Yazının Devamı

Oslo sürecinden 90’ların havasına nasıl gelindi?

17 Eylül 2011

MİT-PKK görüşmesine ilişkin kayıtların yayımlanması sürecin değişik yönleriyle sorgulanmasını gerektiriyor.
Yanıt aranması gereken temel soru, “Oslo süreci” diyebileceğimiz müzakere sürecinden, silahlı mücadeleyi önceleyen 90’ların havasına nasıl gelindiğidir.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Tunus yolunda, “Artık Habur anlayışı bitti, hoşgörü ve anlayış beklemesinler” diyerek, Oslo sürecinin kesildiğini de ilan etmiş oldu.
Görüşmelerin kesilmesine ve Başbakan’ın sertleşmesine neden olan faktörlerin bilinmesi önümüzdeki dönem açısından da önem taşıyor.

Açılım ve Habur
Erdoğan’ın 2009’da başlattığı ve kararlılıkla arkasında durduğu açılım sürecinin, PKK’nın eylemsizlik kararının, seçim sonrasına ertelenen vaat imalarının, yeni anayasa vaadinin; bütün bu gelişmelerin Oslo’da PKK’yla başlatılan görüşmelerle ilgili olduğu bugün ortaya çıktı.

Yazının Devamı

MİT-PKK görüşmesi

16 Eylül 2011

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), hükümetin verdiği direktifler doğrultusunda Abdullah Öcalan’la ve PKK’yla görüşmeler yaptığı bilinen bir “sır”dı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, devletin ilgili kurumları görüşebilir, diyerek dolaylı biçimde görüşmelerin varlığını ifade etmişti.
Terör örgütleriyle bu tür görüşmeleri ilk kez Türkiye yapıyor değil. İngiltere’nin IRA’yla, İspanya’nın da ETA’yla benzeri görüşmeler yaptığı, sonrasında müzakere aşamasına geçildiği biliniyor. Bu bakımdan Türkiye’nin de aynı yöntemi kullanması şaşırtıcı değil.

Gizlilik ilkesi
Terör örgütleriyle yürütülen müzakerelerin temel ilkesi gizliliktir. Demokratik ülkelerde terör örgütüyle müzakere yürütmek iktidarlar açısından siyasi riski çok yüksek bir yoldur. Gizlilik hem bu açıdan hem sürecin bir sonuca varabilmesi için gerekli görülür.
Bu görüşmelerin en zayıf noktası kamuoyuna sızdırılmasıdır ki, bugün Türkiye’de bu yaşanmaktadır.

Yazının Devamı

Erdoğan’ın laik rejim önerisi

15 Eylül 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da verdiği mesajlara devam edelim. Erdoğan, Mısır’da demokrasiye geçiş çağrısının yanı sıra laik anayasa önerisinde de bulundu.
Türkiye’nin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşadığı deneyimin Arap ülkeleri için örnek oluşturabileceği üzerinde durmuştum.
Başbakan Erdoğan’ın “laik anayasaya dayalı devlet” önerisi bu açıdan önem taşıyor. Eğer “Arap Baharı” demokrasiyi hedefleyen bir hareketse, bunun yolu önce laiklikten geçiyor. Laik bir rejim kurulmadıkça, Arap Baharı’nın gerçek bir demokrasiye ulaşması da mümkün değil.

“Ateizm değildir”
Başbakan Erdoğan, “kendisinin laik olmadığını, ancak laik bir ülkenin başbakanı” olduğunu vurgulayarak verdiği Türkiye örneği Arap halkları tarafından dikkate alınmalı:
“Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.”

Yazının Devamı

Arap Baharı’na ve Filistin davasına liderlik

14 Eylül 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’ın başkenti Kahire’de Arap Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda dikkati çeken, etkileyici bir konuşma yaptı. Erdoğan’ın, Arap Baharı olarak anlatılan halk hareketlerini sonuna kadar destekleyen ve Filistin davasını yeniden canlandıran konuşması, Arap halkları tarafından memnuniyetle karşılanacaktır.

Tüm Filistinliler
Başbakan Erdoğan’ın, Ortadoğu’daki çatışmanın temelinde Filistin sorununun bulunduğunu üstüne basarak söylemesi doğru bir vurguydu.
Erdoğan, sorunun çözümünde ilk adımın Filistin devletini tanımak olduğunu belirtirken, sadece Gazze ile sınırlı kalmadı. Filistin dışında yaşamak zorunda kalan tüm Filistinlileri kapsayan bir konuşma yaparak, Ankara’nın sadece Hamas’ı değil, bir bütün olarak Filistin davasını desteklediği mesajı vermiş oldu.

Lokomotif işlevi

Yazının Devamı

Türkiye’nin ‘Arap Baharı’ndan önalma girişimi

13 Eylül 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Arap Baharı”nın yaşandığı Mısır, Tunus ve Libya’yı kapsayan bir geziye çıktı. Erdoğan’ın, “Davos çıkışı”yla Arap ülkelerinde artan popülaritesi, “Gazze tepkisi”nden sonra zirve yapmış durumda. Bu itibarla Başbakan Erdoğan’ın üç ülkede halk tarafından büyük sevgi gösterileriyle karşılanacağına şüphe yok.

Arap Baharı’na destek
Türkiye, “Arap Baharı” olarak adlandırılan ve Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da dikta yönetimlerini deviren, Suriye’de iktidarı sallayan hareketleri en çok destekleyen ülkelerden biri.
Bu halk hareketleri başlamadan önce söz konusu dört ülkenin yönetimleriyle çok yakın işbirliği içinde olan Ankara, hızlı bir manevra ile muhalefet safına geçti. Rejim karşıtı hareketlere destek vermeye başladı.
Suriye’de Beşar Esad yönetimiyle ortak bakanlar konseyi kuracak kadar yakınlaşan Ankara, şimdi Suriye liderinin karşısında.
Erdoğan’ın üç ülkeye yapacağı ziyaret, Türkiye açısından “Arap Baharı”nın getireceği yeni yönetimlerle ilişkilerde ön alma girişimi olarak görülebilir.

Yazının Devamı