TBMM bugün açılıyor. BDP’nin de dönmesiyle Meclis normal çalışma düzenine geçmiş olacak.
Seçim sonrasında yaşanan boykot süreci, ardından PKK’nın terörü tırmandırması, toplumsal ve siyasal tansiyonun yükselmesine neden oldu. PKK, kanlı saldırılarını sürdürüyor.
Böyle bir ortamda dahi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BDP’nin Meclis’e gelmesi için çağrılarını sürdürdüler ve BDP de bu yönde karar aldı.
Demokratik olgunluk
Her gün şehit haberlerinin geldiği, canice saldırıların yapıldığı, bebeklerin, kadınların, çocukların öldürüldüğü bir ortamda, sadece devletin zirvesinin değil, muhalefet partilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının de BDP’yi Meclis’e davet etmeleri, demokratik olgunluk göstergesidir.
PKK’nın yarattığı vahşete karşı Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının tepki vermesi de BDP üzerinde önemli bir baskı oluşturdu.
Siyasette ve toplumda gösterilen bu demokratik olgunluğa BDP de aynı olgunlukla karşılık verebilmeyi başarabilmelidir.
Çiçek’ten PKK ve BDP’ye
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis’in normal koşullarda açılmasını sağlamak üzere önemli çaba gösterdi. BDP’nin Meclis’e geleceğini açıklamasından sonra bu partiyi de ziyaret etti.
Meclis dışındaki partileri de ziyaret eden Çiçek, kucaklayıcı bir tutum sergiledi. Ziyaretler sonrasında yaptığı açıklama ise PKK ve BDP’ye çağrı ve uyarı niteliğindeydi.
Çiçek, kimin söyleyeceği ne varsa, ne tür bir talebi varsa bunun yeri TBMM’dir, terör değildir, diyerek, BDP’ye demokratik yolu gösterdi, demokratik kurum ve kuralları anımsattı.
Silah zoruyla anayasa
Türkiye, bugünden itibaren yeni anayasa yapma sürecine girecek. TBMM Başkanı Çiçek, bir-iki gün içinde siyasi partilere yazı yazarak uzlaşma komisyonuna üye vermelerini isteyecek.
İktidar partisi, CHP ve MHP’yi ziyaret etti; BDP’nin grup kurması halinde bu partiye de ziyarette bulunacak. Böylece uzlaşma komisyonu kurulması yönünde ilk adımlar atılmış olacak.
BDP’ye düşen sorumluluk, bu süreçte taleplerini demokratik yoldan gündeme getirmesi ve demokratik yoldan savunmasıdır. Bunu PKK’nın silahlı gücüne ve terör eylemlerine yaslayarak yürütmeye çalışması yapabileceği en büyük hata olur. PKK’nın silah zoruyla yeni anayasa yazdırması mümkün değildir. BDP’nin böyle bir tehdide dayanarak taleplerini aynen kabul ettirmesi olasılık dışıdır.
Adı üzerinde yeni anayasa geniş tabanlı bir “uzlaşma”ya dayanacaksa, burada dayatmaya, zora yer yoktur.
Tartışmanın ekseni
Türkiye’de siyasi partiler yeni bir anayasa konusunda görüş birliğine vardılar. Bu konuda uzlaşmalarının temeli, partilerin demokratik, özgürlükçü, çağdaş, sivil bir anayasaya sahip olmak konusundaki ortak iradeleridir.
Bu itibarla birey hak ve özgürlüklerini genişleten ve bunları güvence altına alan; demokratik kurumları güçlendiren, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan, merkezine insanı koyan bir anayasa konusunda partiler arasında uzlaşmanın kolay sağlanacağı şimdiden görülüyor.
Buna karşın sürecin tartışmalı boyutunu yine Kürt meselesinin oluşturacağı da anlaşılıyor. PKK-BDP cephesinin gündeme getirdiği talepler, yeni anayasa tartışmalarının merkezine oturacaktır.
Bunun nedeni gündeme getirilen taleplerin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleriyle çelişir talepler olmasıdır. Tartışma bu noktalarda çıkacaktır.
PKK-BDP cephesinin tutumu, diğer partilerin tutumunu da belirleyecektir. Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen anayasanın ilk üç maddesinin korunması konusunda AKP, CHP ve MHP görüş birliği içinde olduğuna göre, BDP’nin bu konudaki tutumu daha geniş uzlaşma açısından önem taşıyacak; hatta diğer partilerin tutumunu da belirleyecektir.