Necmettin Erbakan Hoca, Türk siyasi yaşamının “dört eğilimi”nden birini yaratmış bir liderdi. Son nefesine kadar da “Milli Görüş” olarak isimlendirdiği bu akımın başında kaldı. Kısa bir süre önce Numan Kurtulmuş’a emanet ettiği Saadet Partisi liderliğini, 85 yaşında geri alıp seçimlere hazırlayacak kadar tutkulu bir liderdi.
Erbakan Hoca, bugün “Siyasal İslam” diye de tanımlanan, dini referansları esas alan siyasi akıma Türk siyasetinde yer açan; bu yolda yılmadan mücadele eden, kurduğu partiler dört kez kapatılmış olmasına karşın, her defasında ilk günkü heyecanı ve idealleriyle sıfırdan başlayan; vazgeçmek, yorulmak nedir bilmeyen bir siyaset adamıydı.
Türk siyaseti, merhum Turgut Özal’ın “dört eğilim” diye tanımladığı ve ANAP’ta birleştirmeye çalıştığı üçüncü akımın liderini de kaybetti. Milliyetçi akımın lideri Alparslan Türkeş, merkez sol akımın lideri Bülent Ecevit’ten sonra, din ve dince kutsal sayılan değerlere dayanarak yükselen “Milli Görüş” akımının lideri Necmettin Erbakan’ı da son yolculuğuna uğurluyor.
Erbakan’ın beyefendiliği
Erbakan Hoca, beyefendi, nazik bir kişiliğe sahipti. Konuklarını mutlaka ayakta karşılar, ayakta uğurlar, en iyi şekilde ağırlardı. Her zaman muhataplarına beyefendi ve hanımefendi diye hitap eder; devlet adamlığı terbiyesini hissettirirdi.
Hangi gazeteden olursa olsun bütün basın mensuplarına da aynı nezaketi gösterirdi. Muhalif gazeteciler ve yazarları ikna etmek için yemekler düzenlerdi. “Mantı günleri” bu yemeklerin en ünlüsüydü. O yemeklere Uğur Mumcu, Örsan Öymen, Bedri Koraman gibi ünlü yazar ve çizerleri çağırdığı gibi bizim kuşaktan genç muhabirleri de davet ederdi. Yemek boyunca esprili çok hoş sohbetler yapar; “Milli Görüş”ü anlatır, bizleri de ikna etmeye çalışır; yemeklerin çoğu, siyasi simge haline getirdiği bir tepsi -altı da üstü de kızarmış- kadayıfla biterdi.
Balgat’ta son yemek
Bir ay kadar önce bu yemeklerin sonuncusuna Balgat’ta Saadet Partisi’nin genel merkezinde katıldım. Hoca, Saadet Partisi Genel Başkanlığı’na yeniden seçildikten sonra gazetelerin Ankara temsilcilerini öğle yemeğine davet etmişti.
Hoca aynı Hoca’ydı. Yapacağı konuşmaya çok iyi hazırlanmış; parti başkanlığına ilk kez seçilmiş genç bir siyasetçinin heyecanıyla Saadet Partisi’nin sadece Türkiye için değil, bütün insanlık için nasıl bir umut olduğunu anlatıyordu. İşe 5000 yıl öncesinden alarak bir dünya tahliliyle başladı ve önümüzdeki seçimlerde Saadet’in nasıl iktidar olacağıyla bitirdi.
28 Şubat ve Hoca’nın çabası
Erbakan Hoca, 28 Şubat’ın yıldönümünden bir gün önce hayata gözlerini yumdu. Son günlerde 28 Şubat sürecinde yeterince sert tepki göstermemekle, direnmemekle eleştirildi. 27 Nisan bildirisi karşısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği tepkiyi vermemekle suçlanıyordu.
Erbakan Hoca, kendi siyaset anlayışı ve üslubu içinde 28 Şubat’tan kurtulmaya çalıştı. Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997’de yapılan toplantısında alınan kararlar üzerine istifasını vermedi. O günün koşullarında hükümeti yürütmeye çalıştı. Nitekim 28 Şubat’tan 5 ay sonra istifa etmek zorunda kaldı.
Ayrıca Erbakan Hoca tek başına iktidar değildi; çok uyumlu olmayan bir koalisyonun başbakanıydı. Meclis’te çoğunluğu yoktu.
Erbakan Hoca’nın 28 Şubat sürecinden kurtulmak için gösterdiği gayreti en yakından bilenlerin başında, o zaman Devlet Bakanı olan bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gelir.
Hoca, 28 Şubat bildirisine yanıtı “erken seçim”le vermeyi düşünüyordu. Siyasi koşullar ve Meclis’teki sandalye sayısı uygun olsa, erken seçim kararı aldıracak ve seçimlere de başbakan olarak girecekti. Ancak parçalı parlamentoda Erbakan’ın seçim kararına evet diyecek başka siyasi parti grubu yoktu.
Erbakan’ın çıkış yolu olarak gördüğü, mümkün olan en kısa zamanda erken seçim talebini, o zaman Erbakan’a en yakın isimlerin başında gelen Devlet Bakanı Abdullah Gül, 28 Şubat’tan bir hafta sonra yaptığım bir söyleşide dile getirmişti. Ancak bu talep, diğer partilerden destek görmedi. Hoca’nın cevabı ve planı seçime ulaşmaktı.
Türk siyaseti, en önemli ve en renkli liderlerinden birini daha kaybetti. Erbakan Hoca’ya Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.