Tunus’ta başlayan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya yansıyan değişim rüzgârının ne yöne evrileceği tartışılırken Türkiye örnek gösteriliyor. Demokrasiyle tanışmamış bu ülkelerdeki liderler, Türkiye’yi model olarak gördüklerini açıklıyorlar. Bazı Batılı gazeteci ve yazarlar da Türkiye’nin bu niteliklerine dikkat çekerek, ilham kaynağı olabileceğini yazıp çiziyorlar.
Türkiye’nin demokrasi, hukuk devleti, insan hakları gibi evrensel değerler açısından örnek görülmesi, bölgedeki ve dünyadaki yeri açısından olumlu bir durum. Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bölge ülkelerinde yaşananları değerlendirirken demokrasi, hukuk insan hakları vurgusu yapmaları ve bu yönde değişim taleplerini destekleyen bir tutum almaları, Türkiye’nin model olarak alınmasını hak ettiği düşüncesini güçlendiriyor.
Basın özgürlüğü
Türkiye’nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da demokrasiye ulaşamamış ülkeler açısından örnek gösterilmesi bu alandaki sorumluluğunu daha artırıyor. Türkiye, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti konusunda dünyaya çok daha ileri bir görüntü vermesi gerekirken, bu konularda soru işaretleri uyandıran uygulamalara sahne olursa, ortaya ciddi bir çelişki çıkar.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biri basındır. Basın her ülkede vardır. Ancak sadece demokratik ülkelerde özgürdür ve özgürlük anayasal güvence altındadır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin iyi bir örnek oluşturduğunu söylemek çok zor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) dün açıkladığı bilgiler, basın özgürlüğü bakımından hiç de iyi bir tablo çizmiyor. TGC’nin bilgilerine göre, Türkiye’de 60 gazeteci tutuklu, 2 bin gazeteci yargılanıyor, 4 bin gazeteci hakkında soruşturma yürüyor, birçok gazeteciye de ölüm tehdidi devam ediyor.
Bu tablo, Türkiye’nin demokrasi çıtasını yükselten bir tablo değil.
Hukuk devleti
Demokrasinin bir diğer ölçütü de hukuk devleti niteliğidir. Hukukun üstünlüğü ve yargı güvencesi yoksa o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün olmaz.
Hukuk güvencesini sağlayan araçlardan biri usul hukuku kurallarıdır. Hukukta usul esası korumak için vardır. Kişi hak ve özgürlüğünü sakınan da bu kurallardır. Hukuk devleti niteliği bu kuralların özenle uygulamasını gerektirir.
Bu açıdan bakıldığında da Türkiye’nin iyi bir sınav verdiği söylenemez.
Feyzioğlu’nun açıklaması
Türkiye’de dün, aralarında Milliyet’ten Nedim Şener’in de bulunduğu, çoğunluğu gazeteci olan yeni bir gözaltı dalgası yaşandı.
Ankara Barosu Başkanı, Ankara Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, gözaltıları değerlendirirken usul kurallarının önemine dikkati çeken bir açıklama yaptı. Arama ve gözaltı koşullarını anlatırken, mutlaka suçlamayla ilgili bir fiilin tarif edilmesi, neyin arandığının açıkça belirtilmesi gerektiği üzerinde durdu. Terör örgütüne üyelik iddiasının ise soyut olduğunu, hangi fiil veya fiiller üzerine bu suçlamanın yapıldığının savcılık kararında açıkça yazılması gerektiğini belirtti.
Feyzioğlu’nun yaptığı bu açıklama, hukuk devletinin taşıması gereken ölçü ve gösterilmesi gereken özen bakımından önem taşıyordu.
Gazetecilere yapılan muamele
Nedim Şener, Milliyet’te yetişmiş, araştırmacılığıyla tanınan bir gazeteci. Yaptığı haberler, araştırmalara dayanan diziler, yazdığı kitaplar nedeniyle ulusal ve uluslararası birçok basın ödülü aldı. Bunlardan sonuncusu Basın Özgürlüğü ödülüydü.
Gazetecilerin artık cezaya dönüşmüş olan uzun tutukluluk süreleri, cezaevinde birlikte kalan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın ayrı ayrı hücrelere konulması ve nihayet dün gördüğümüz manzara Türkiye’nin demokratik hukuk devleti iddiasıyla bağdaşmıyor.