Jandarma Er Metin Çevik’in babası Recep Çevik, oğluyla yaptığı son telefon konuşmasını anlatıyor:
“Bayrama yetişip yetişemeyeceğini sordum. Bana gelmesinin zor olduğunu ve yolların mayınla dolu olduğunu söyledi. Baskın olacağını bana söyledi. Biliyormuş. Baskın olacağı konusunda bildiri vermişler. Baskın olacağını biliyorlardı.”
Şehit Metin “er” haliyle baskın olacağını biliyordu da, ya komutanları, yüzbaşıları, albayları, generalleri; onların haberi yok muydu olacaklardan?
Gitti gene aslanlar.
Harbuz, Citrullus vulgaris, Watermelon, Pasteque... Hepsi aynı şey. Biz “Karpuz” diyoruz adına.
“Karpuz” denince da önce Adana ve Diyarbakır geliyor akla.
Sonra bizim buralardan “Selçuk karpuzu” ve son dönemde atağa kalkan Atça’nın karpuzu.
Ve de yaz mevsiminin müjdecisi olarak piyasaya ilk çıkan İran karpuzu.
Kimileri karpuz çeşitlerini, özellikleriyle beraber şöyle sıralıyor...
Yerel seçimlerde “İzmir’de ne olacağına” İzmir’den bakmak başka, İstanbul’dan bakmak başka.
Her yerin manzarası başka.
İzmir’den bakıldığında hemen herkes, Ak Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayının Binali Yıldırım olacağına inanıyor.
Ya İstanbul’dan bakılınca görünen ne? Örnekse...
Londra Olimpiyatları’nın açılış töreninde ülkeler sırayla sahaya çıkarken, tribünlerden yansıyan görüntüler hafızama kazındı.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar veya ABD Başkanı Obama’nın eşi ya da İspanya Kraliçesi heyecanla selamlıyordu kendi ülkelerinin sporcularını.
Hele kalabalık kafileler ve madalya kazanma umudu fazla olanlar, daha büyük bir coşkuyla karşılandı.
Çünkü yapılacak işin adı “oyun” da olsa, ucunda “iddia” vardı.
Kimler en güçlü?
Terör örgütüne üye olmaktan çok daha utanç verici bir suçlama ne olabilir?
İnsanın aklına bazı ihtimaller geliyor ama “çocuk ve hayvan pornosuna müptela” biri olarak damgalanmak, herhalde başta gelir.
Çünkü bunun adına özetle “sapıklık” denir!
Gerçekten feci bir durum.
Gelen geçen bakışlardaki aşağılayıcı ifadeyi bir hayal edin.
Hatta daha da ileri gidip, insanın suratına tükürenler bile çıkabilir:
“Seni gidi sapık seni!”
Yurtbank, Egebank, İnterbank, İktisat Bankası, Etibank, Toprakbank, EGS Bank, Bank Ekspres, Esbank, Bank Kapital, Pamukbank, Demirbank, Ulusal Bank, Türk Ticaret Bankası, Yaşarbank, Sitebank, Tarişbank, Kentbank, Sümerbank, Bayındırbank, Marmara Bank, İmpexbank, TYT Bank, İmar Bankası...
Çoğu kişi için hepsi birer kâbustu. Küçük tasarruflardan büyük servet sahiplerine, kısa zamanda çok para kazanmak isteyenlerin fena halde canı yandı bu bankalar yüzünden.
Bazıları için de ele geçen bir sihirli değnekti aynı bankalar.
Gerçi o değnek bir yerlerine battı sonra!
Ne derler?
Sen de kalbini bozma!
Onlar da bozmadılar zaten.
Çeşme’de belediye hoparlörlerinden, Emniyet Müdürlüğü’nün anonsları duyuluyor bazen.
Gerçekten duyuluyor mu?
Zira...
Çeşme kalabalık.
Çeşme gürültülü.
O nedenle Çeşme Emniyet Müdürü Mahmut Muçlu’ya “aslında tüm emniyet birimlerine tercüman olduğu” için de, özellikle kulak vermek gerekiyor.
Şöyle diyor:
Denizaltında görevli askerin kafası, torpidolar fırlatıldığında içeri suyun nasıl olup da girmediğini, bir türlü almıyormuş.
Dayanamamış ve sonunda komutanına gidip, kendisini merakta bırakan olayın sebebini sormuş.
Komutan durumu, askerin anlayabileceği bir şekilde cevaplamış:
“Oğlum, sen denize giriyor musun?”
“Evet, komutanım.”