Son yıllarda yurt dışında tanınmış birçok restoran Türkiye’de şubelerini açtı. Özellikle pandemiden sonra yabancılar markaların gözdesi Türkiye oldu. Uluslararası birçok marka Bodrum ve İstanbul’da hizmet vermeye devam ediyor. Bu markaların aralarında daha önceki yıllarda Türkiye’ye gelenler de var, Nobu Bodrum’a geldi ve kapandı. Baran Süzer Nobu’yu yeniden Türkiye’ye getirdi. Hem İstanbul’da hem de Bodrum’da mekanı açtı.
Geçtiğimiz Cuma akşamı da Cipriani yeniden İstanbul’a “Merhaba” dedi. Cipriani yıllar öncede İstanbul’a çok havalı bir giriş yaptıysa da ömrü o kadar uzun olmamıştı. Ani bir kararla da kapanmıştı. Cipriani’yi yıllar sonra bu kez Nusret getirdi, Nişantaşı’ndaki kendi otelinin içinde açtı.
Cipirani’nin ikinci İstanbul çıkarmasında bu kez arkasında Nusret gibi fenomen var. Lokosyan olarak İstanbul’un en iyi yerinde açıldı. Bu kez başarılı olacağını düşünüyorum.
Baş döndüren etkinlik
Bu ayın başından itibaren Kültür ve
Kavgalar, saldırılar sonunda olan oldu ve yok yere, pisi pisine bir baba, evine gitmek yerine mezara gitti. Tam 22 yıldır, bu sektörün içindeyim, gitmediğim görmediğim yer kalmadı.
En kıyıda köşede kalmış yerlere gittim. En lüks yerleri de kritik ettim. Bir tabak yemek için binlerce kilometre yol katettik. Lezzet peşinde koşmak, yemek sevdalısı olmak başka bir şey. Bir bu işin eğlence tarafı var. Gece kulüpleri, canlı müzik mekanları gece yarısından sonra da hizmet vermeye devam eden yerler.
Bugün rahatlıkla şunları söyleyebilirim;
Geceye dönük her yerde saat 02.00’den sonra kontrol elden gidiyor. Mekanda çalışanından, sahibine kadar herkes için gergin saatler başlıyor. Neden mi? Eğlencenin zirve yaptığı saatler, herkes alkolünde etkisiyle aşırı rahat davranıyor. Aşırı öz güven zirveye ulaşıyor. O saatten sonra insanlarla göz göze gelmeye çekiniyorsunuz. Özellikle çok ilgi gören gece kulüplerinde tüm ekip resmen dua ediyor. Kazasız belasız gece bitsin diye...
Bu yaşanan elim olaydan sonra, kimse kusura bakmasın! “Eğlenmeye karşı
Gar restoranlarının kendine has stilleri var. Kemikleşmiş bir müşteri kitlesi, neredeyse haftanın her günü uğrarlar mekana. Yiyip içmeseler de gelirler bir gözükürler. Siz deyin ayak alışkanlığı, ben diyeyim iş çıkışı kafa dağıtma molası. Eve iş yükünden biraz olsun sıyrılıp rahatlayarak gitme çabası. Bir nevi terapi.
Bostancı garının hemen dibindeki Maziden de böyle tat ve dokuda bir restoran. Bir tarafı gara, bir tarafı sokağa bakıyor. Seviyorum böyle sokağa yayılan mahalle restoranlarını. Hem sıcak oluyorlar hem de samimi... Geçtiğimiz cuma akşamı Maziden’e uğradık ortalık ana baba günü öyle çat kapı gidince yer bulamazsınız. Biz de bir süre bekledikten sonra oturabildik. İyi ki beklemişiz, masaya öyle özenle hazırlanmış mezeler gel ki hiçbiri geri dönmedi. O gece Maziden’i biz kapattık. Müziklerine de bayıldık. Buraya sık sık gideceğim. Çat kapı gideceğim ve neresi uygunsa oraya oturacağım.
Rezervasyon yoksa başınıza ne gelir?
Özellikle hafta sonları aniden dışarıda yemek yemeye karar verirseniz, şunlara hazırlıklı olun.
*Mekana
Eylül de bittiğine göre yazı rafa kaldırabiliriz. Akşamları serin oluyor, üzerimize mont almazsak üşüyoruz. Her yaz başlangıcı bir umut... Bir sürü plan yapılır yaz için... Sizde durum neydi? Nasıl geçti yazınız?
Bodrum ve Çeşme’dekilerin arasında varmışsınız. Yoksa hiç tatile gidemediniz mi? Ya da buraları tercih etmediniz...
Eylülün son gününde gelin Türkiye’nin en lüks tatil beldelerinde neler yaşandı bir hatırlayalım...
Bu yaz uçaklarda hiç yer yoktu. Uçakla gitmek isteyen mecburen tarih değişikliği yaptı.
Son dakika tatil yapmak isteyenler bu yaz hiç son dakika tatil yapamadı.
Çeşme’de gündüz beach’lerdeki partiler gerçekten müzik festivali tadındaydı. Akşamüzeri başlayan partiler gece yarısına kadar devam etti. Çeşme’deki beach’ler içinde bu yaz Momo Dalyan liste başına yerleşti. Binlerce kişi buraya hücum etti.
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı bilmeyenler için söylüyorum aynı zamanda Galataport’taki Vandal’ı işletiyorum. Ablam aradı; “Sakin bir yere geçer misin?” dedi. Bir an telefonu kapatmak istedim. Az sonra duyacaklarımı, duymaya hazır değildim. Gerçeklerden kaçamıyor insan. 48 yaşındayım, ailemden kimseye kaybetmemiştim. Çocukken hep korkardım, ailemden birini kaybetmekten. Duymak istemediğim gerçek yüz yüze kaldım, ablam; “Babam solunumunu kaybetmiş” dedi. Ne gariptir ki, hiç ümidim yoktu. Babamı kaybetmiştik.
Havada asılı kaldım resmen, öyle bir boşluk duygusu ki, tüm uzuvlarınız uyuşuyor.
Malum işim gereği yıllardır insanları eğlendirmeye çalışıyoruz. İnsanların özel hayatlarında birkaç saatliğine olsa keyif almaları için mücadele ediyoruz. Etrafınızdaki herkesin motivasyonu eğlence olunca, böylesi acı bir haber alınca bir an hiç tepki veremiyorsunuz. Kalakalıyorsunuz.
En büyük tecrübe
Bir an işyerinden ışınladım teras katından kendimi mekanın dışında buldum. Ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Ben
Hikaye Gaziantep’te başlıyor. 30 metrekarelik bir dükkanda üç kişi, tam 110 yıl önce Develi’yi kuruyor. Arif Develi 1966 yılında Develi’yi İstanbul Samatya’ya taşıyor. İstanbul’daki ilk Develi’nin ardından bugün tam 12 şubesi var. Arif Develi, uzun süren çalışma hayatından, oğulları Ali ve Nuri Develi’ye bırakıyor tüm dükkanlarını. Üç kişiyle başlayan Develi’de bugün bin kişi çalışıyor. Nuri Develi, bayrağı öyle bir yere koydu ki. Uzun süredir takip ediyorum. Develi bugün gerek dekorasyonuyla, ambiansı ve servis kalitesiyle kebapçının çok ötesinde bir fine dining restoran gibi işletiyor. Genç kuşak patron Nuri Develi’nin başarısının sırrı ne? Ekibine öyle bir sahip çıkıyor ki, bin kişilik bir aile olmuş durumdalar. Böyle olunca da bugün parmakla gösterilen restoranlar arasına girmiş durumda. Fırsat bularsınız bir uğrayın. Benim favorim Nişantaşı Develi.
Tarih kokan restoran
Bostancı Gar’ının hemen karşında 1967 yılından bu yana hizmet veren Hatay Restoran var. Dışarıdan çok
Hafta sonu Haliç’te Tersane’de Contemporary Istanbul başladı. 22 Eylül’e kadar devam edecek. 558 sanatçının toplam bin 476 eserinin sergilendiği Contemporary, resmen sosyal medyanın gözdesi oldu. Sanırım perşembe gününe kadar da bu akım devam edecek. Özellikle ünlü isimler Comtenporary’i ziyaret ederek bizlere sanata ne kadar yakın olduklarının mesajını sosyal medya üzerinden veriyorlar. Sadece ünlüler değil, herkes görev edinmişçesine bu modern fuarı ziyaret ediyor. Hoşuma gitmiyor değil, ne güzel sosyal medya bugünlerde sanat dolu. İçimiz açılıyor. Bu furyaya yarın ben de katılacağım. İstanbul’daysanız siz de uğrayın derim. Hazır gitmişken sadece Instagram’a kendinizi koymak için değil. Binlerce eserin yer aldığı bu fuarı biraz olsun içinize sindirin. Çok hoşuna giden eserleri biraz daha detaylı inceleyin, sanat ruhunuz sadece sosyal medyalık olmasın.
Gaziantep’ten bir festival daha
Gaziantep yemekte öyle bir atak yapıyor ki, festival üzerine festival düzenliyor. Antep öyle bir şehir oldu ki Tüm
Geçtiğimiz pazartesi akşamı Yıldız’daki Bahçeşehir Üniversitesi’nin Gastroart’ında ilginç bir yemeğe katıldım. İlginç diyorum çünkü; Burada Uygulamalı Bilimliler Yüksekokulu Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü varmış. Yalan değil ilk kez duydum. Bölümün Dekanı Doç. Dr. Dilistan Shipman, direktörü ise David Shipman. Baya baya üniversiteli şefler yetiştiriyorlar. O akşam İsviçre Konsolosluğu’yla birlikte İsviçre Günleri’nin başlangıç yemeğini öğrencilerle birlikte hazırlamışlar. Yetmemiş bir de Michelin Yıldızlı şef Jean-Marc Soldati’yi de mutfağa sokmaya başarmışlar. Üniversitenin BAUGastroart adını verdikleri halkla açık restoranında önce levrek, ardından tavuk yedik. Bu mönüyü burada eğitim gören şef adaylarıyla birlikte gözümüzün önünde hazırladılar. Öğrencilerin heyecanı görülmeye değerdi. İsviçre Konsolosu Julien Thöni de o gece oradaydı. Yaklaşık 30 yakın davetli David Shipman ve Soldati’nin