Ersin Süzer

Kuruçeşme’deki Korto’da Büke Adıbelli, geçtiğimiz cuma akşamı doğum gününü kutlamaya karar verir. Annesi, kızı için pasta yollar Korto’ya. Mekandakiler “Tamam biz servis edeceğiz” der. Amma velakin, tam doğum günü kutlayacaklar ortada pasta yok. Hem Korto için hem de doğum gününü olan için kriz anı. Sonuç Pasta nerede dağa kaçtı, dağ nerede yandı bitti kül oldu. Büke Adıbelli’yle biz güzellik yapalım. Annesinin gönderdiği pastayı buraya koyalım. Bir de; “İyi ki doğdun Büke” diyelim.

Çingene Palamut’un tam zamanı

Av yasağı kalktı, İstanbul’daki balıkçılar da tezgâhlarının başına geçti. Mevsimin ilk balığı Çingene Palamutu’nun tam zamanı. Mevsimi çok kısa olduğu için bir hatırlatayım dedim. Palamutu balıkçınıza kelebek açtırın, atın ızgaraya. Hatırlatması benden, yemesi sizden.

Gittiğiniz restorana ne kadar güveniyorsunuz? Beyan ettikleri her şey doğru mu acaba?

Sicilyalı şef Ciccio Sultano, iki Michelin yıldızlı Duamo’nun yaratıcısı, öyle bir orta yaptık ki amiyane tabirle ‘topu doksana attı.’ Şef kendi mutfağı için “Dürüst olan her şey” diyor.

Yemekte dürüst olmak ne anlama geliyor?

Temiz ve iyi yetiştirilmiş malzemeyi kullanmak.

Hangi malzemeyi kullandığı dürüstçe söylemek.

Bu dürüst yemek işi aklıma deli sorular getirdi… Her restorana gittiğimizde şu sözleri hep duyarız. Acaba doğru mu, değil mi?

Etlerimiz bilmem kimin çiftliğinde bize özel üretiliyor.

Kendi bahçemiz var sebzelerimiz oradan.

Son yılların otelcilikteki en olumlu trendi ‘Art Hotel’ stili. Sanatla, konaklamanın birleştiği oteller. Türkiye’de de sayıları gün geçtikçe artıyor. Sanata kucak açan oteller, bazıları bunu göstermelik bile yapsa da sanata verdikleri katkıdan dolayı tebriği hak ediyorlar. Ama içlerinde bir otel var ki gerçekten helal olsun dedirtiyor kendine. Daha otele girer girmez, modern bir müzeye ziyarete gelmiş gibi oldum. Her köşesinde ayrı bir sanatçının eseri, kafamı nereye çevirsem başka bir sanat eseriyle karşıma çıkıyor. Resmen bir sanat galerisi gezer gibi tam iki saat boyunca oteldeki eserleri seyre daldık.

Gez gez bitmedi

Öyle başarılı eserleri bir araya getirmişler ki, bize son zamanların en keyifli anlarını yaşattı. Four Seasons Bosphorus Hotel. Sanata, sanatçıya bu kadar kucak açtığı için kendilerini ayakta alkışlıyorum. Resmen hayran kaldık. Burada kalmasanız bile, mutlaka Four Seasons bir uğrayın, ruhunuzu dinlendirin derim. İlk fırsatta yeniden ziyaret gideceğimi de şimdiden beyan ediyorum.

Şaşkınbakkal’daki Günaydın

Geçenler Güna

Klasik balık restoranlarının çok uzağında... Mostra var, ama mezesi çok az. Öyle önceden meze tabağı gelmiyor. Şimdilik sayıları bir elin parmağı geçmiyor. Ama geliyorlar, balık restoranlarında çağ atlatacaklar. Onlar kendilerine ‘Deniz Ürünleri Restoranı’ diyorlar. Daha globallerle, suşi de servis ediyorlar, levrek carpaccio da… Sadece deniz ürünlerinin servis edildiği fine dining bir restoran diyebiliriz. Mezeleri kendilerini göre yorumluyor. Farklı bir lezzet sunuyorlar. Ne seçerseniz seçin, hepsi uzun uzun çalışmış tabaklar... Tam şehre dönüşün başladığı şu günlerde, Four Seasons Bosphorus’taki Aqua’dayım. Gelin bu yeni nesil balık restoranları bir çırpıda size özetleyeyim.

Müzik stilleri dünya müziği.

Balık mostrasından istediğiniz balığı seçiyorsunuz.

Mönüsü öyle kalabalık değil.

Tüm mönü tamamıyla deniz ürünleri ağırlıklı.

Suşi de var, deniz levreği de.

Servis tam bir fine dining. Üst düzeyde.

2000’lerden itibaren Bodrum, İstanbullular’ın tabir-i caizse resmen hücumuna uğradı. Aradan yıllar geçtikçe Bodrum küçük İstanbul oldu. Peki siz Bodrum’u nasıl yaşayanlardansınız? Herkesin bir Bodrum’u var? Nasıl mı?

*Yalıkavaklılar lüksü sever, bölgenin en lüks yerleri buradadır. Asıl gece hayatıyla öne çıkar,

eğlencenin kalbinin attığı bölgedir.

*Türkbükü’nde kendi içinde bohem olmuştur artık, burası İstanbul’un Bebek’i gibidir. En lüks markayı da bulabilirsin, en salaş mekanı da... Eğlencesi en eski olandır. Hem gündüzü hem gecesiyle popülerdir.

*En bozulmamışı Gölköy’dür; gece hayatı olmayan tek yeridir. Gölköylüler eğlenceyi değil, sohbeti sever. Masalar kurulur uzun sohbetler başlar. Bodrum’un doğası bozulmamış en ender yerlerinden biridir.

*En yeni lüks Torba ve Cennet Koyu arasında kalan bölge. Türkiye’nin en lüks otelleri, evleri, beach’leri ve restoranları burada konuşlanmış durumda. Bodrum’a gelen zengin yabancı turistlerin en gözde

Sabahları dalga sesiyle uyanmak isteyenlere sesleniyorum. Son birkaç gündür her sabah kıyıya vuran dalganın sesiyle güne başlıyoruz. Eski bir köy evindeyim, deniz resmen evin içinden geçiyor, minik bir terası var, hemen dibinde de deniz... Böyle bir bünyede şu etkileri yapıyor:

Gün doğumuyla güne başlıyorsunuz.

Uyanır uyanmaz kendinizi denize atıyorsunuz.

Anlık tüm dertleri unutmanızı sağlıyor.

Resmen huzur veriyor dalga sesi.

Gölköy’deyim 2000’li yılların gençliği bugünlerin holding patronlarının çok iyi bildiği esfane Havana Beach’in olduğu yerdeyim. O zamanlar bu eski köy evinin farkında bile değildik. İrfan Kuriş ve oğlu Can Kuriş burayı Flamm yapmasa halen de bilemiyorduk. Baba-oğul burayı alıp hem otel hem beach hem de restorana dönüştürdüler. İyi ki de dönüştürmüşler, iddia ediyorum Türkiye’de bu kadar denizin içinde hissedeceğiniz başka bir yer yok. Öyle aşırı lüks mü? Değil, doğal mı doğal ben hayran kaldım. Kendinizi şımarmak istiyorsanız ne yapın edin bu köy evinde birgün

Sahnede bir Panda var, az sonra sahneye çıkacak grubun simgesiymiş. Swiss Otel’inin içindeki Chalet’in bahçesindeyiz. Mash-up larıyla gündeme gelen Pandemi grubu perşembe günleri burada çıkıyor. Sahnedeki enerjilerini sevdim. Chalet menüsü tam da bahçeye uygun rahat piknikte gibi hissediyorsunuz.

Alabildiğine Dolmabahçe....

Chalet’den sonra otelin rooftop’ındaki 16 Roof’ta geceye devam ettik. Buradaki manzarası görülmeye değer. Seyre doyamıyor insan. Yemek burada asya üzerine kurulmuş. Gece ise kulübe dönüyor. Gece kulübü olmasına rağmen üst düzey servis alıyorsunuz.

Swiss’in en büyük özelliği manzarası, konumu itibariyle Boğazı ve köprüyü öyle bir açıyla görünüyorsunuz. Fazla panaromik.

Soner Kesgin, 19 yaşında bu yana yurt dışındaki otellerin mutfağındaymış. Memleket hasreti onu Swiss’e getirmiş. Bir yıla yakındır da tüm otelin restoranları ona emanet. Yemek yapmaya Fransız mutfağıyla başlayınca, bu mutfak favorisi olmuş Fransız mutfağını dünyadaki tüm mutfaklar

Karaköy’ün en popüler üç mekanı katlı otoparkın yıkım kararından sonra mecburen taşınıyorlar.

45 yıllık katlı otopark için yıkım kararı aylar öncesinden çıktı. Yerine zemin altı otopark yapılıp, üstü meydan olacak. Karaköy’ün üç ünlü mekanı da bu otoparkın olduğu binada çok uzun yıllardır hizmet veriyordu.

Kuyruk eksik olmaz

İstanbul’un en ünlü kahvaltıcısı desem hiç abartmış olmam. Engin Mepa’nın yıllar önce hem şarküteri hem de kahvaltı salonu olarak açtığı Namlı Gurme, semtin en çok bilinen yerlerinden biri. Adı artık semtle bütünleşmiş bir olan Namlı Gurme, yine Karaköy’de kalıyor. Hunhar yerine taşınma hazırlıkları yapan Namlı Gurme’nin sahibi Engin Mepa “Markamız burada doğdu, Karaköy’den çıkmak istemedik ve aylar süren araştırma sonucunda eski Hunhar’ın yerini aldık. Kısa bir süre sonra yepyeni bir mekana kavuşacağız” diyor. Biraz buruk kolay değil, onca hatıra ve anı bir anda yok olup gidecek.

Karaköy’e gelindi mi baklava almadan