Geçtiğimiz Cumartesi akşamı bilmeyenler için söylüyorum aynı zamanda Galataport’taki Vandal’ı işletiyorum. Ablam aradı; “Sakin bir yere geçer misin?” dedi. Bir an telefonu kapatmak istedim. Az sonra duyacaklarımı, duymaya hazır değildim. Gerçeklerden kaçamıyor insan. 48 yaşındayım, ailemden kimseye kaybetmemiştim. Çocukken hep korkardım, ailemden birini kaybetmekten. Duymak istemediğim gerçek yüz yüze kaldım, ablam; “Babam solunumunu kaybetmiş” dedi. Ne gariptir ki, hiç ümidim yoktu. Babamı kaybetmiştik.
Havada asılı kaldım resmen, öyle bir boşluk duygusu ki, tüm uzuvlarınız uyuşuyor.
Malum işim gereği yıllardır insanları eğlendirmeye çalışıyoruz. İnsanların özel hayatlarında birkaç saatliğine olsa keyif almaları için mücadele ediyoruz. Etrafınızdaki herkesin motivasyonu eğlence olunca, böylesi acı bir haber alınca bir an hiç tepki veremiyorsunuz. Kalakalıyorsunuz.
En büyük tecrübe
Bir an işyerinden ışınladım teras katından kendimi mekanın dışında buldum. Ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Ben çok uzun yıllardır işletmecilik yapıyorum. Bu süre içinde bir sürü şeye şahit oldum. Kendimi hiç böylesi çaresiz ve ne yapacağımı bilmez hissetmemiştim. Kendimin kabullenemediğini nasıl söyleyecektim insanlara. Derin bir nefes aldım. Mekana geri döndüm.
Vandal Türkiye’nin sahibi Ömür Olcay’la göz göze geldik. Ömür bakışlarımdan hissetti kötü bir şey olduğunu. Soramadı bile; “Ne oldu?” diye. Halbuki daha yeni sayılabilecek kadar tanıyoruz birbirimizi, yeni yeni anlamaya başladık. Son yüz gündür ciddi teşviki mesaideyiz. Yepyeni bir markayı güçlendirmeye çalışıyoruz, gece gündüz. O gece bana öylesine bir şey söyledi ki “Ne türlü durumda olsan bile bizim güçlü olmak gibi bir misyonumuz var. Senin güçsüz olmak gibi lüksün yok.”
Hepimiz insanız zaaflarımız, duygularımız var ve açığa çıkarıyoruz. O gece Ömür’e hem bir kez daha saygım arttı. Hem de aramızdaki bağ güçlendi.
Sevdikleriniz olmazsa...
Böylesi bir durumda bir kez daha anlıyorum ki, sevdikleriniz sizi güçlü kılıyor. Ayakta kalmanızı sağlıyor. Günlerdir beni yalnız bırakmayan sevgilime, tüm dostlarıma, arkadaşlarıma, tanıdığım herkese sonsuz teşekkürler. Son üç gündür, mesaj yağdıran, arayan soran kim varsa hiçbirinize geri dönemedim. Af ola. Bugün de
‘Hayatın Temposu’ böyle...
Sevgi adamı babam
Babam tam bir sevgi adamıydı. 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Annemin öylesine sevdiği, onları ancak ölüm ayırabildi. Tam 65 yıl boyunca anneme olan sevgisini büyük bir hayranlıkla izledim. Bir adam ancak bu kadar güzel sevebilirdi. Hayatın boyunca çok güzel sevdin be baba! Her insana nasip olmayacak kadar sevdin ve saydın. Hayatının son sekiz yılında Alzheimer hastalığını geçirdin. Hayatında herkesi unuttun. Bir tek annemi unutmadım. Rahatsızlığın nedeniyle, hayatındaki kimseyi hatırlamadın. Annemi nasıl büyük sevmiş ki, Alzheimer bile sana annemi unutturmadı. İşte Yaşar Süzer’in bu hayatta bıraktığı en büyük iz. İnsan tüm kalbiyle sevince, hiçbir şey engel olamıyor unutmasına. Ben, biz, ablalarım, abim, yeğenlerim, annem ve bu sevgiye şahit olan herkes. Seni asla unutmayacağız. Siz siz olun sevginize sahip çıkın.
Bir an bu yazdıklarım aklınızdan çıkmasın.