Hey gidi hey!.. Fenerbahçe, Aykut Kocaman’ın da altını çizdiği gibi sahaya önce Antalyaspor’un “üstün hücum gücünü” durdurmak isteyen bir dizilişle ve tercihle çıktı!..
Beşiktaş rakip olarak Real Madrid’i isterken, Galatasaray’ın müthiş hızı biraz düşse “hoca değişikliğinden” bahsedilirken, bu hedef Fenerbahçe’ye bir numara küçük görünebilirdi ama yeni yeni puan toplamaya başlayan Fenerbahçe, çıkışı sıfırlayacak bir “kaza” istemiyordu.
Önce, takımı ileri taşıyacak pas yüzdesini düşürmeyi göze alan, ama savunmayı sağlam tutacak Ozan’sız, Josef ve Mehmet Topal’lı ikili orta saha...
Sonra, Valbuena’nın yerine daha az becerikli ama yerini kaybetmeyen, savunmaya destek veren, yani daha “sağlam” Aatıf...
Hatta, santrforda bir hafta önce üç gol atmış Soldado yerine, güvenli futbola katkı yapacak mücadeleci Janssen tercihi...
Eto’o, Deniz, Maicon ve Nasri gibi hücum hattı olan Antalyaspor karşısında tuhaf değildi belki...
Lakin negatif bakanlar için Fenerbahçe’ye en tepeden “fren” anlamı çıkabilirdi. Korku deseler yalan olmazdı.
Maç başladığında, bir yandan bu Aykut Kocaman tercihinin faydaları somut olarak gözlenirken bir yandan da oyunu Antalyaspor’a bırakma sancıları ortaya çıktı.
Sen, işine gelince “şov yapıyoruz” işine gelince “haberciliğin zirvesi” diye tarif ettiğin futbol maskesi takmış “her şey reyting için” programında, eşe-dosta ve iktidara selam çakınca kendini lâ-yüs’el (mesul olmaz hesap sorulmaz) sanacaksın...
Bu arada “masum futbol hatası ile malul” cümle alemi “aileye, camiaya, kariyere” aldırmadan canlı yayında kör testere ile kesecek/kestireceksin...
“Ayıp oluyor ama” itirazı olursa, o derin özgürlük ve adalet duygularına hakaret telakki ederek, başta Uğur Dündar pek çok şerefli duayene çok görülen “eleştiri hakkı” kartını çekeceksin...
Ve senin programında, sapıklar koğuşundakilerin yüzünü kızartacak sözleri Boşnaklar’a reva gören Rasim Ozan Kütahyalı (kendine iltimas geçip en hafifinden koyduğu isimle) “zevzekliği” kabullenirken... Üstelik sen onu kovmak zorunda kalırken... Bir yandan da eleştiri hakkını kullanacak insanları tehdit edeceksin!..
“Sakın haa”... “Kütahyalı hepinizin hakkından gelecek kadar güçlüdür”...
Yani...
Onu kovan Ertem Şener’in gücünü varın siz hesap edin ve Boşnak değilseniz sesinizi kesin!
Bir neslin boynunu altınla kalbini gururla donatan, üç olimpiyatın en büyük yıldızı olmayı başaran Naim Süleymanoğlu’nun rekorları, sadece şeref sayfalarını zenginleştirmiyordu bizim ve ülkemizin...
Mesele ülke boyutunun da üzerindeydi... Türkiye’nin göğsünü kabartıp ülkelerarası yarışta galip geldiğimiz etapların da ötesindeydi.
Asıl insanoğlunun doğa ve fizik kanunlarına karşı mücadelesinde kazanılmış muharebeler anlamına geliyor, doğa ve fizik kanunları ile kelepçelenmiş yerküredeki her ölümlü bireyin korkularına ilaç gibi geliyordu.
Süper insan modeliydi Naim.
O yüzden yarı tanrı Herkül’dü lakabı.
O yüzden evrenseldi.
O yüzden Time’a kapak olmuştu.
Hani olmasa “canı sağ olsun” deyip herkes yeni sezona, yeni futbolculara hatta yeni hocaya bakabilirdi... Ama ne Fenerbahçe geride kalan 11 haftanın takımıydı ne de kadrosundaki futbolcular ortaya koydukları performansın adamıydı...
Taraftarı küstüren, tribünü kızdıran, yorumcuyu bezdiren berbat düzen, Sivas maçının düdüğü ile bir anda değişti adeta...
On saniyede pozisyona girdi Fenerbahçe iyi mi?
Eski Fenerbahçe gitmiş, yerine iştahlı, hareketli, baskı yapan bir takım gelmişti. Kimse toptan saklanmıyordu artık... Tersine, cezası olmasa topu ısıracaklardı! İkili mücadele, ara toplar, hızlı koşular, önde çoğalma, hepsi vardı.
44. dakikada Sivas’ın gol şansını çıkarırsanız tek kale oynanan bir devre. Ardından dörde kadar uzanan final...
Ne değişmişti peki Fenerbahçe’de?
Üçü mecburiyetten, üçü Aykut Kocaman’dan altı futbolcu...
Adam Smith “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” doktrini ile hür teşebbüs ve serbest dolaşımı kutsarken, “kimsenin bile bile zarar edeceği işlere girişmeyeceğini” öngörüyordu.
Haklıdır... O sırada “Türk Futbolu” icat edilmemişti!
Gün geldi, pek çok şeyde olduğu gibi liberalizmin de ağzını açık bıraktı futbolumuz ve onların çatısı kulüplerimiz.
Nasıl mı?..
Üretmeyi bıraktı sadece tüketici oldu. Yetmedi, borçla tüketti... Yine yetmedi devleti tırıkladı. Ana malzeme futbolcuyu bile ithal eder hale geldi.
Ama kulüplerde başlayıp Süper Lig’de bitmiyordu ki futbol.
İş gelip “milli” meseleye dayanıyordu sonunda...
Arda Turan’ın futbolculuğuna laf söyleyen çarpılır!..
Sezen Aksu’nun sesine ve yorumculuğuna da öyle...
Ama futbolu düşmüş Arda Turan ile sesini kaybetmiş (Allah korusun) Sezen Aksu arasından bir fark yoktur.
O durumda avutan sadece anılar ve kayıtlardır.
Neyse... Böyle korkunç şeyler yok ortada. Herkes işinin başında. Arda da şu anda “solo konserlerine ara vermiş olsa da” gelmiş geçmiş en büyük uluslararası kariyeri elinde tutmakta.
Ancak Arda Turan’ın makine gibi çalışan Galatasaray futbol takımına eklenmesi, onun “özel durumu” sebebiyle tam anlamıyla bir “risktir”...
Kimse kusura bakmasın; bugün Galatasaray’ın Arda’yı kiralamasına olumlu veya olumsuz pey sürmenin yazı-tura atmaktan farkı yoktur.
Helal olsun Fenerbahçe’yi yönetenlere... Aykut Kocaman krizini tereyağından kıl çeker gibi hallettiler!..
On birinci haftada veda bile etmeden arabasına atlayıp gaza basan hocayı üç günde buldular, yoldan çevirdiler, kalmaya ikna ettiler, eşofman giydirip antrenmana çıkarttılar.
Sanki hiç yaşanmamış gibi artık “olay”...
Bravo, tebrikler, süper.
Yalnız benim merak ettiğim bir şey var:
Fenerbahçe’nin “durumu” çok mu mükemmeldi de çalışa çabalaya eski hale getirdi sayın yöneticiler?
Sanki ligin yarısına gelmeden on puan farkla uzak ara önde koşturan bir takımdı Fenerbahçe...
Yine gizli kapaklı bir süreç sonunda Hoca imzayı atmış, futbol uleması “Fenerbahçe’nin en büyük transferi Aykut Kocaman” fetvası verirken Fenerbahçe’nin kararına “şerh” koyan azınlıktandı Ters Köşe…
“Zamanı gelince Fenerbahçe’ye başkan olacak insandır Aykut Hoca ama şu anda teknik direktör olması hatadır” diye yazmıştım.
Neden?..
“Bu sezon Fenerbahçe’ye lazım olan coşkudur, onu da Aykut Kocaman’ın tavrında ve futbolunda bulmak çok zordur” gerekçesiyle.
Ne yazık ki haklı çıktım…
Hatta eksik yazmışım!
Futbolu narkozlu, iletişimi cızırtılı Aykut Kocaman ile devre arasını bile göremeyecek hale geldi Fenerbahçe!