27 Mayıs 1960 Darbesi’nin tasarruflarından birisi de, bir müddet kullanılıp sonra unutulmaya terkedilen “2.Cumhuriyet” esprisi içinde “Yeni Türkiye” kurmak ve bunu bir “Yeni Anayasa” ile tescil etmekti. Çoğunluğu belirli yüksek idareciler ve muhtelif kademelerdeki siyasetçileri ile Yassıada ve Balmumcu Kışlası’na “tıkılan” Demokrat Parti’nin siyasî rakibi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) mensuplarından oluşan bir Kurucu Meclis, “kardeş kavgasını önleme” iddiaları ile iktidarı gasp eden iradenin temel görüşlerini “1961 Anayasası” belgesine yerleştirdi. Bu görüşler, CHP’nin 1959 Kurultayı’nda belirlenen “İlk Hedefler Beyannamesi”nin hemen hemen aynı idi. “Yeni Anayasa’da”, millet iradesinin kullanılması, millet iradesine hesap vermesi söz konusu olmayan “organlar” ile paylaşıldı. Çifte Meclis (Büyük Millet Meclisi ve Senato) getirildi. Senato’ya, hayat boyu üye olmak üzere, Meclis’in açılması ile hukuki varlığı sona eren Milli Birlik Komitesi üyeleri yerleştirildi; halk bunlara “temelli senatörler” adını verdi. Anayasa’ya, sivil siyasetle eşdeğer bir ağırlık kazanan kurum olarak, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yerleştirildi. Danıştay ve Yargıtay’a yürütmeyi sınırlandırma imkanları
MEHMET DÜLGER (22. dönem Antalya Milletvekili)
1940 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Dülger Cenevre Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden sonra, Paris Şehircilik Enstitüsü Şehircilik İhtisası yaptı. DPT Uzmanlığı, Müsteşarlık Müşavirliği, Başbakanlık Başmüşavirliği, Tercüman Gazetesi Genel Müdürlüğü, Galatasaray Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği, SIA (İsviçre Mimar ve Mühendisler Odası) Üyeliği, TURKAB Kuruculuğu, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi Kurucu Üyeliği, 22. Dönem Antalya Milletvekilliği ile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yapmıştır. Evli ve 1 çocuk babasıdır.
Yarım yüzyılı arkasında bırakan, etkileri bugüne kadar devam eden ve siyasî istismarın ortasında yer alan 27 Mayıs, hakkında ayrıntılı olarak hâlâ fazla bir şey bilinmeyen ve sistematik olarak hâlâ araştırılmamış, - bana kalırsa da- bir şeyler bilinmesi ve derinden araştırılması pek de istenmeyen bir askerî müdahalenin adıdır.
Müdahalenin hemen akabinde çıkarılan “Tedbirler Kanunu” ile darbenin mağduru Demokrat Parti (DP) hakkında, olumlu izlenim bırakabilecek hiçbir konudan bahsedilmemesi, 27 Mayıs sorumlularını sorgulayacak hiçbir konunun dile getirilmemesi, söz konusu bu kurallara riayet
SEDA KIRDAR
Seda Kırdar 2005 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2010 yılında aynı zamanda araştırmacı olarak görev yaptığı American Üniversitesi “Uyuşmazlık Çözümü” Programı’nı tamamlayarak yüksek lisans derecesini aldı. 2008 yazında American Üniversitesi ile George Mason Üniversitesi’nin İsrail ve Filistin’deki staj programına devam eden Kırdar, bu çerçevede Tel Aviv’de bulunan Arap Birliği (Al-Rabita)’nde “Democratic School of Jaffa Projesi”ni yürüttü. Kırdar, Aralık 2013’ten bu yana İstanbul Politikalar Merkezi’nde Denge ve Denetleme Ağı’nın sekretaryasında görev alıyor.
Siyasetin nasıl ayakta kaldığı bizi ilgilendirmeli mi? Bir adayın banka hesabı seçim afişi kadar görünür olsaydı, ona da bakar mıydık? Oyumuzu kullanırken tüm bunları hesaba katar mıydık?
2015 Genel Seçimleri’ne çok az bir zaman kaldı. Bu seçimlerde de plan ve projeler anlatılıyor, seçim vaatleri dile getiriliyor. Yürütülen kampanyalar, öncekilere kıyasla biraz daha farklı. Seçim vaatlerine baktığımız zaman ağırlıklı olarak ekonomi ve sosyal yardımların öne çıktığını görüyoruz. Seçim beyannamelerinde en fazla emekli maaşı ve asgari ücret konuşuluyor. Bununla
PROF. DR. CENGİZ KUDAY
1942’de İzmir’de doğdu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudu. İstanbul’da tıp öğrenimimi bitirdikten sonra Hacettepe Tıp Fakültesi Nöroşirurji Bilim Dalı’nda ihtisas yaptı. 1974 yılında öğretim görevlisi olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne tayin oldu. 1981 yılında Türkiye’nin ilk beyin cerrahı olan Prof. Dr. Feyyaz Berkay emekli olduktan sonra klinik başkanı oldu. 1989 yılında Nörolojik Bilimler Enstitüsü’nün kurucu başkanı oldu.
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde ... icabında vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda hayatımı seve seve feda eyleyeceğime..” diyerek yemin etmişler ve bu güzel vatan için şehit olmayı şeref bilmişlerdir.
Bugün 15 Mayıs; son birkaç yıl evveline kadar bugün Hava Şehitlerini Anma Günü olarak biliniyor ve bir takım etkinlikler resmi olarak yapılıyordu. Son birkaç yıldır bütün kuvvetlerin anma günleri (Hava, Kara, Deniz) tek bir tarihte yapılmaya başlandı! 25 Şubat 1914’te İstanbul-Kahire uçuşunda şehit olan Yzb. Sadık Bey ile aynı mesafe uçuşunda 11 Mart 1914’te şehit olan Tğm. Nuri Bey Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk şehitleridir.
Bu ilk hava şehitlerinin anısına İstanbul
Bilim ve teknolojinin üretimdeki etkisinin hızla artması ekonomiyi şimdiden çok büyük ölçüde yeniden şekillendirmeye başladı. OECD ülkelerinde bilgiye dayalı faaliyetlerin GSYH içindeki payı bugünden yüzde 50’yi buluyor. Bilginin üretimde doğrudan kullanılmaya başlaması, temel bilimlerin ekonomik faaliyetlerde önemli bir faktör haline gelmesi çığır açıcı bir gelişmeyi simgeliyor.
Yeni boyutlar
Birkaç temel somut gelişmeye bakacak olursak: Bugün saniyede katrilyonlarca işlem yapabilen bilgisayarlar var. Bulut teknolojisinin de etkisiyle bilişsel bilimler, insan-makine ilişkisinde yeni boyutlar açıyor. Bu gelişmeler aynı zamanda bir taraftan insanlığın problem çözme kapasitesini yeni bir aşamaya taşıyor. Diğer taraftan, internet ve çok işlevli akıllı telefonlar Afrika dahil dünyada büyük ölçüde kesintisiz bir ağ oluşturuyor ve yeni çalışma ve iş olanakları yaratıyor. Yeni malzeme bilimindeki gelişmeler sanayinin tamamını etkileyecek potansiyele sahip. Biyoteknoloji daha şimdiden sağlık alanında çok büyük ilerlemeler sağladı. 10-15 yıllık bir süre içinde hücre modellemesinin tamamlanmasıyla birkaç önemli hastalığa çare bulunması da bekleniyor. Mikroelektronikte baş döndürücü
Prof. Dr. Cengiz Kuday
Nöroşirurji Profesörü. 16 Haziran 1942’de doğdu. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1967’de, Yüksek Lisans eğitimini ise Nöroşirurji alanında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1972’de tamamlandı. Doçentliğini İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahpaşa Nöroşirurji Anabilim Dalı’ndan 1978 yılında, profesörlük unvanını ise yine aynı bölümde 1987 tarihinde aldı. Ulusal ve uluslararası dergilerde pek çok makalesi yayımlanan Kuday, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Başkanlığı, İstanbul Üniversitesi Kafa Travmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanlığı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Başkan Yardımcılığı ve İstanbul Üniversitesi Senatosu üyeliği yaptı. Kuday halen Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümünde görev yapıyor.
23 Nisan... Birinci Meclis’in açılış günü. Ama aslında yakın tarihimizde bir başka 23 Nisan var. 23 Nisan 1951.
1950 yazında, 25 Haziran günü Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırdı. Bunun üzerine Amerika Birleşik
Cumhuriyet öncesinde de vatan sevgisi kavramı müzik ile ifade edilmiştir.
II. Meşrutiyet’in ilanı, toplumsal yaşamda da hızlı değişmelere yol açmıştır. Müzikolog ve bestekar Rauf Yekta Bey’in “On Temmuz’u takdis edelim” başlığını taşıyan Karcığar makamında ve sofyan usulünde bir marş bestelediğine tanık olunmuştur.
II. Meşrutiyet’in ardından Zati (Arca) Bey’in yazdığı Nihavent marşın ismi ise “Meclis-i Mebusan Marşı”dır.
II. Meşrutiyet döneminde, müzik hayatımız açısından ciddi ve olumlu bir yapılaşma hareketi de Dar-ül-elhan adlı kurumdur.
“Nağmeler Evi” anlamındaki adıyla bu müessese yakın musiki tarihimizde önemli yeri olan ilk resmi musiki okulumuzdur.
Mehmet Akif Bey’in yazdığı ve 12 mart 1921’de Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilen İstiklal Marşı şiirinin bestelenmesi için, hükümetin emriyle İstanbul Maarif Müdürlüğü tarafından bir yarışma açılır. 500 lira ödüllü olan bu müsabakaya devrin büyük müzik üstadları dahil, yoğun ilgi gösterilir. 55 besteden, Şark Musikisi Cemiyeti Reisi Ali Rıfat Bey’in Acemaşıran bestesi seçilerek Ankara’ya bildirilir. Hükümetin bastırarak okullara ve bakanlıklara dağıttığı marş, bir müddet sonra Ali Rıfat Bey’in alaturkacı olması
Emekli Orgeneral Aytaç Yalman
29 Temmuz 1940 yılında İstanbulda doğdu. 1960’ta Kara Harp Okulundan, 1961’de Piyade Okulundan, 1971’de Kara Harp Akademisinden, 1976’da Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden mezun oldu. 1986’da tuğgeneral rütbesine terfi ederek Kara Harp Okulu Komutan Yardımcılığı’na, 1987’de 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’na atandı. 1990’da tümgeneral rütbesine yükseldi. 1990-1993 yılları arasında Kara Kuvvetleri Personel Daire Başkanlığı, 1993-1994 yılları arasında Piyade Okul Komutanlığı yaptı. 1994 yılında korgeneral rütbesine yükselerek Kara Kuvvetleri Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı görevine atandı. 24 Ağustos 2000’de Jandarma Genel Komutanlığı görevine atandı. 24 Ağustos 2002’de Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi. TSK Üstün Hizmet Madalyası, Üstün Cesaret Madalyası, Altın Şeref Madalyası sahibidir.
Çanakkale zaferinin 100. yılı münasebetiyle çeşitli etkinlikler ve kutlamalar gerçekleştirilmektedir. Kuşkusuz bu anlamlı zaferin milletçe coşku içinde kutlanılması son derece anlamlı ve toplumu manevi anlamda birleştirici bir olaydır.
Ancak yaşananlara ve yazılan yazılara, görsel basındaki görüntü ve konuşmalara baktığımızda hep birbirinin