Safa Tekeli - Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın ardından ilk büyük gezisini İzmir’e yapışının 100’üncü yılındayız. Sıcak cephelerden çıkıldıktan sonra, ordunun ve halkın durumunu görecek; savaş alanlarındaki zaferi ekonomiyle taçlandırmanın yollarını arayacak ve “şimdi ne olacak” diye kafalarda beliren soruları yanıtlamaya çalışacaktır.
Aslında Cumhuriyete giden yolu çok öncelerden kendi kafasında çizmiş olan Mustafa Kemal, İzmir yolunda, artık devrimlerinin adısamlarını atmaya başlayacaktır. Mustafa Kemal, işte bu ortamda, “Türkiye büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan” olarak 14 Ocak 1923 günü Batı Anadolu’da geziye çıkar. 26 Şubat 1923 gününe kadar 36 gün süren bu geziden haberler günü gününe kamuoyuna yansıtılır. Atatürk, Nutuk’ta bu gezinin önemini şöyle anlatır:
“Efendiler, saltanatın ilgası, hilafet makamının salahiyetsiz kalışı üzerine, halk ile yakından temasa gelmek, ahval-i ruhiye ve temayülat-ı fikriyeyi bir daha tetkik etmek mühimdi. Bundan
Alp Kırıkkanat
Yoğun bir 2022 yılı yaşadık. Bu yoğunluğun bir önceki yılın bakiyeleri nedeniyle yaşandığını söyleyebiliriz. 2021 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı birçok jeopolitik hesapların yeniden yapılmasına, kartların tekrar karılmasına neden oldu. Dünya bu savaşa hazırlıksız yakalandı. Kovid-19 salgınının etkisi bir miktar geçmişken ve tam nefes alınacağı zannedilirken savaş başladı. Ukrayna’nın siyasi taleplerini ve Rusların savaş öncesi uzun süreli yığınağını; kendi oyun teorilerinde yıkıma götürmeye çalışan bir kesimin istediği oldu. Geldiğimiz durum iç açıcı değil elbette. Rusya’nın askeri yığınak sonrasındaki aceleci tavrı ile Ukrayna’nın ana aktörler arasında bir denge sağlayamamış olması; meselenin, günümüze kadar taşınmasına neden oldu.
Ana aktörlerin baskın stratejileriyle başlayan bu oyun; halihazırda tarafları yeni bir denge arayışına sürükleyen bir duruma geldi. Ancak bu denge savaşan tarafların elde edebildikleri politik ve askeri hedeflere bağlı olarak değişecektir. Üstelik tarafların elde edecekleri hasıladan ne kadarının
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com
Olmayan tehdidi varmış gibi göstermek
Başbakan Miçotakis’in, sistematik Türk karşıtlığını işleyen politikasının salt düşmanlıktan kaynaklandığını sanmak biraz saflık olur. Esas amaç, Türk tehdidi algısını yaratarak, adaları silahlandırmalarına ve adacık ile kayalıkların işgallerine, AB ve ABD kamuoyu nezdinde meşruluk kazandırmaktır. Miçotakis son derece iyi bir eğitim görmüş, Amerika’nın en iyi üniversitelerinde okumuş, akıcı İngilizce ve Fransızca konuşan, Venizilos, Karamanlis, Papandreu gibi adeta bir hanedanlar dizisiyle yönetilen Yunan siyasetine damga vurmuş bir ailenin mensubudur. Venezilos’un yakın akrabası olarak 1946’da milletvekili seçilen babası dışişleri bakanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı, ablası dışişleri bakanı ve Atina Belediye Başkanlığı yapmıştır.
Adaların silahsızlanması gerektiğini, avuç içi kadar yüzölçümü olan Meis adasının 40.000 km2 kıta sahanlığına sahip olmayacağını, hava sahasının 10 mil değil de 6 mil olması gerektiğini çok iyi bilmektedir. Ama çoğu Yunan
Dr. Akkan Suver - Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı
“Dünyamızın kırılgan bir süreçten geçtiği bu günlerde bölgemize ve ülkelerimize ait kritik meselelerin ele alındığı Erdoğan-Dukanovic görüşmesi, Türkiye-Karadağ ilişkilerinin yanı sıra Balkanların istikrarı ve barışı açısından yeni önerilerin ve yeni proaktif girişimlerin kapısını aralamıştır”
Geride bıraktığımız yılın son günü, Karadağ Cumhurbaşkanı Milo Dukanovic, Istanbul’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. 2021 yılının ağustos ayında Recep Tayyip Erdoğan’ın Çetince’ye yaptığı ziyaretten sonra Türkiye’ye Milo Dukanovic’in gerçekleştirdiği bu ziyaret Türkiye ile Karadağ ilişkileri açısından değer taşıdığı kadar Balkanların geleceği açısından da önemli bir buluşmadır.
Türkiye ile Karadağ’ın ikili ilişkilerinin yanı sıra Balkan coğrafyasında yaşanan kırılganlıkların, Rusya ile Ukrayna ihtilafından doğan enerji ve tedarik zorluklarının ele alınmasına fırsat sağlayan bu ziyaret bölgemize ve ülkelerimize ait kritik ve kronik meselelerin ele
Zafer İşeri / Senet, Türk Dil Kurumunun tanımına göre, “bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit.” olarak ifade edilmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 199. maddesinde senedin bir belge niteliğinde olduğu ve uyuşmazlık konusu vakıaları ispata yaradığı ifade edilmektedir. Anılan kanunun 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2 bin 500 Türk Lirası’nı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle 2.500 Türk Lirası’ndan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Senetle ispatı gereken bu hususlarda karşı tarafa senetle ispat kuralı hatırlatılarak ve açık muvafakati alınarak tanık dinlenebilir.
Senetle ispat kuralının istisnalarından biri kanunun 202. maddesinde belirtilen delil başlangıcının varlığıdır. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki
BÜLENT AKARCALI- Vandal, kamunun veya bir başkasının sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu her şeye zarar veren, kırıp döken, parçalayan, yakan, yağmalayan, yok eden, önüne geleni öldürene verilen sıfattır.
Paris, Marsilya, Londra, Atina vs. gibi kentlerde PKK yandaş ve destekçilerinin yaptıkları, bana Roma İmparatorluğu’nu yani büyük bir medeniyeti yok eden vandal kabilelerini hatırlattı. Vandallar, tarih boyunca yıkmaktan, öldürmekten, yağmalamaktan başka hiçbir dünyaları olmayan, her türlü sanata, güzelliğe, insanlığa karşı olan, özetle kendilerini maddi ve manevi her şeyi yok etmeye adamış bir kavimdi. Aynen PKK gibi.
Vandallar sonunda tarih içinde kaybolup yok oldularsa da zamanla eskilerini aratmayan yenileri ortaya çıktı. Biz ülke ve millet olarak son 40 yılda bunların vahşetini yaşadık. Şimdi görüyoruz ki, yıllardır bunlara sahip çıkan, koruyan, destek veren Avrupa’da ortaya çıkıyorlar. Yabani ot gibi her ortamda yeşeriyorlar.
Ahmet Kaya Kültür Merkezi yakınında öldürülen üç
Prof. Dr. Yavuz Odabaşı-“Hepkriz” sözcüğü ise, art arda gelen savaşlara, doğal felaketlere, siyasal ve ekonomik krizlere gönderme yaparak istikrarsızlık ve onun yarattığı güvencesizlik ortasında kalan hem içeriği hem sonuçları itibariyle de dünyanın genelini ilgilendirmekte. Pandemi ve geçim sıkıntısı kötülük insanlar üzerinde gerginlik, güven erozyonu, mutsuzluk gibi olumsuzluklar yarattığı bir gerçek. Bu duyguları reddederek davranmanın bir anlamı olmamasına rağmen, bu kavramın sürdürülmesi bazı ana akım medyasında yer alan kişiler tarafından siyasal partinin inanılırlığına ve medyanın güvenilirliğine zarar verebilmektedir. Aldanma algısı olarak çoklu kanalların gelişmesi, birden fazla çoklu doğruların, yaklaşımların olduğu ve sınırsız ve engelsiz bilgiye erişimi sağlayan teknolojinin geldiği yeni boyut kullanımını hem sosyal medyada hem de geleneksel medyada arttırmıştır. Özellikle TV izlemenin yaygın olduğu ülkemizde siyaset tartışmalarında bu yola başvurulduğu çok açık. Kısaca, diğer kişiyi kontrol etmek için ilişkide
Prof. Dr. Yavuz Odabaşı - Her yıl olduğu gibi 2022 yılı için de “yılın sözcükleri” belirlendi. Bütün dünyada merakla beklenen ve üç büyük ve köklü sözlük olan Oxford, Merriam-Webster ve Collins bu konuda liderliklerini yine bırakmadı. Pandeminin, iklim değişiminin, Ukrayna-Rus savaşının, göç tehditlerinin, enerji ve gıda krizlerinin toplumlara etkileri kendini her alanda gösteriyor. Ülkemizde Google tarafından en çok Dolar/TL” aratıldığının açıklaması da yılın kelimelerinin zamanın ruhunu yansıtmaları açısından siyaset alanında da oldukça güçlü görünmektedir.
Merriam-Webster sözlüğünün seçimi olan Gaslighting kelimesi görülenin, duyulanın, düşünülenin gerçekte olmadığı üzerine kurulan bir ikna çalışmasının, farkına bile varılmayan manipülasyon ve sözlü taciz olarak yapılmasını açıklar. Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre, diğer kişiyi algılamalarında, deneyimlerinde ya da olayları anlayışlarında şüpheye