Yaşam enerjisi

10 Şubat 2019

Enerji seviyenizi artırmanın, sağlığınızı, gençliğinizi korumanın yolu mitokondrilerinize iyi bakmaktan geçiyor .

Sağlıklı bir yaşam için önerdiğim beslenme modeli hücrelerin enerji santralleri olan mitokondrilere de iyi geliyor!

Bu mekanizmayı basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Vücudun kolayca enerjiye çevirdiği karbonhidratları kesip, sağlıklı yağları artırdığınızda vücudunuz enerji için yağ yakmaya başlıyor. Bu da mitokondrilerin sayılarının artmasını ve daha etkin bir şekilde çalışmaya başlamalarını sağlıyor. 2019 yılında yayınlanan bir çalışma da bunu destekler nitelikte(1).

Ekmeği, tatlıyı, böreği, yani vücudun anında enerjiye çevirdiği yiyecekleri kestiğinizde kısa bir süre sonra enerjinizin arttığını, kendinizi çok daha dinç hissettiğinizi fark edersiniz. Neden? Çünkü artık hücrelerinizde daha çok enerji santrali vardır ve bunlar tam kapasiteyle çalışmaya başlamışlardır.

Açlık zamanı

Akşam yemeğini mümkün olduğunca erken kesin. Mesela geceleri en son lokmanızı en geç akşam 8 gibi yediniz diyelim. Ertesi sabah saat sekize kadar 11-12 saatlik bir mola vermiş oluyorsunuz. Sindirim sırasında, yani mitokondri besinleri alıp enerjiye çevirirken bir yandan da yan ürünler, yani

Yazının Devamı

Dengenizi bozmayın!

3 Şubat 2019

Sağlık tam bir denge işidir… Bu öyle hassas bir dengedir ki, bazen eser bir mineralin azlığı ya da arka planda kalan bir vitaminin eksikliği bu kusursuz dengeyi alt üst edebilir.

Bugünkü yazımızda sağlıklı yaşam için elzem olan ama genelde göz ardı edilen güçleri inceleyecek, bunların eksikliklerinde vücudumuzun verdiği tehlike sinyallerinin neler olduğuna bakacağız.

DNA tamircisi çinko

Çinko önemi göz ardı edilen minerallerden biridir.

Bağışıklık sisteminin etkin bir şekilde çalışması için vücudunuzda yeteri miktarda çinko olması gerekir. Çinkonun kan şekerini dengelemekte de etkili bir rolü var. Bu önemli mineral hücreleri, serbest radikal saldırısından korumada ve DNA onarımında kilit rol oynar(1).DNA hasarı kansere zemin hazırlayan önemli faktörlerden biridir.

- Peki, ne zaman çinko eksikliğinden şüphelenmeniz gerekiyor?

- İştah kaybı yaşıyorsanız

- Sık sık gribe, soğuk algınlığına yakalanıyorsanız

Yazının Devamı

Hoş geldin bebek

27 Ocak 2019

Çocuğunuza verebileceğiniz en güzel hediyelerden birinin ana sütü olduğu söylenir. Doğrudur. Ama ana sütü ne kadar önemliyse bebeğinizi normal doğumla dünyaya getirmek de o kadar önemlidir.

Normal doğumun önemi senelerdir göz ardı edilmiştir. Hatta sezaryen varken normal doğum gereksiz bir ağrı kaynağı olarak kabul edilmiş, anne adaylarında da böyle bir algı yaratılmıştır. Sezaryen ancak annenin ve bebeğin hayatını tehdit edebilecek ciddi komplikasyonlarda başvurulması gereken cerrahi bir operasyondur.

Dünya üçüncüsüyüz!

Sezaryenle doğum oranlarına bakıldığında, Türkiye’nin dünya üçüncüsü olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Yani, dünyanın en çok sezaryen yapılan üçüncü ülkesiyiz! Birincilik Çin’in, hemen ardından Brezilya ve Türkiye geliyor. Bizi Meksika ve İtalya izliyor. Sağlık Bakanlığı’nın raporlarına baktığımızda 1998 yılında ülkemizde doğan 100 bebekten sadece 15’inin sezaryenle dünyaya geldiği, günümüzde ise bu oranın yüzde 50’leri çoktan geçtiği görülüyor.

Sağlık Bakanlığı da bu artışı düşürmek için çalışmalar yapıyor. Her şeyden önce bilmeniz gereken en önemli şey, sezaryen genel anestezi altında yapılan bir operasyondur ve her ameliyatta olduğu gibi hayati riski vardır.

Yazının Devamı

Tehlikeli sağlık önerileri

20 Ocak 2019

Bilimsel dayanakları olmamasına rağmen sorgulamadan doğru kabul edilen sağlık önerileri sağlığınızı tehlikeye atıyor.

Aynı yumurta örneğinde olduğu gibi… Biri çıktı yumurta damarlarınızı tıkar dedi. Üstelik bu açıklamanın arkasında ne doğru dürüst bir araştırma, ne de doğru dürüst bir yayın vardı! Tüm tıp camiası da sormadan, sorgulamadan bunu doğru belledi. Seneler sonra da yumurtanın aslında ‘o kadar da zararlı olmadığı’ açıklaması geldi.

Onlarca yıl yumurta gibi son derece değerli bir besinden mahrum bırakıldık.

Yumurtanın zararlı olduğu fikri beyinlere öyle bir işlenmiş ki. Yapılan açıklamalar da fayda etmiyor. Hâlâ yumurta yemeye korkan pek çok insan var.

Yumurta fobisini yenmeye yardımcı olacağını umduğum yeni bir araştırmadan söz etmenin tam zamanı. Bir meta-analiz(1), kalp krizi açısından en yüksek risk grubunda olan tip 2 diyabet hastalarının bile günde üç yumurta yiyebileceği sonucuna vardı.

Biz de yıllardır aynı şeyleri söylemiyor muyuz?

Sözün özü: Bol bol yumurta yiyebilirsiniz. Tek kural serbest gezen tavuk yumurtası olması.

Bu ve bunun gibi sağlığınıza zarar veren pek çok ‘sağlık önerisi’ var. İşte bazıları…

Yazının Devamı

Haşimato neden arttı?

13 Ocak 2019

Bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırması sonucu oluşan bu hastalık, acaba neden bu kadar arttı?

İlk olarak 1912 yılında, Japon hekim Hakaru Haşimato’nun tanımladığı bu hastalık, 1970’li, ‘80’lı yıllara kadar son derece nadir görülürdü. Öyle ki, bundan 30-40 sene öncesine kadar emekli olan bir doktor, meslek hayatı boyunca tek bir Haşimato hastası görmeden emekli olurdu. Gelin görün ki Haşimato artık son derece yaygın rastlanan bir sağlık problemi haline geldi.

Haşimato bir otoimmün hastalıktır. Otoimmün hastalıklarda, bağışıklık sisteminin kodlaması bozulur ve vücut dokularına saldırmaya başlar. Haşimato hastalığında, bağışıklık sistemi tiroid bezine saldırır.

Bu hastalık genelde kadınları tehdit etmekle birlikte, erkeklerde de görülür. Unutkanlık, depresyon, kilo alma, yorgunluk gibi belirtiler geliştiğinde, akla ilk gelmesi gereken hastalıklardan bir tanesi, Haşimato hastalığıdır.

Orkestra şefi

Gırtlağımızın ön kısmında bulunan ve bir kelebeği andıran tiroid bezi, hayati önem taşıyan hormonlar salgılar. Hücreler arası iletişimden, organların kusursuz bir şekilde çalışmasına kadar vücuttaki tüm metabolik faaliyetler, tıpkı bir orkestra şefi gibi tiroid bezi tarafından

Yazının Devamı

Kısırlık neden artıyor?

6 Ocak 2019

Hamile kalmakta zorlanan kadınların sayısında ciddi bir artış söz konusu. Hem fiziksel hem de maddi bir yük yaratan hormon tedavilerine başlamadan önce bu problemin perde arkasına bakmakta fayda var.

Çocuk sahibi olmakta zorlanan kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Nedeni açıklanamayan kısırlık vakaları adeta patladı. Eminim siz de çevrenizden sık sık bu sorunu yaşayan çiftleri duyuyorsunuzdur. 20 yıl önce nedeni açıklanamayan kısırlık yüzde 20’lerde dolaşır iken, bugün kısırlık oranı yüzde 40’lara fırladı.(1) Bu artış, durumun yediklerimizle ve çevresel toksinlerle ilişkili olduğunu gösteriyor. Yani hamile kalmakta zorlanan kadınların pek çoğu aslında kısır falan değil. Yanlış beslenmenin doğurganlık üzerinde etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. Pek çok hasta, doğru beslenerek, toksin maruziyetlerini azaltarak çocuk sahibi olabilecekken tüp bebek tedavilerine başvuruyor, bu uğurda vücutlarına hormon yüklemesi yapılıyor.

Dengeli bir bağışıklık sistemi

Hamile kalmak için her şeyden önce bağışıklık sisteminizin dengeli çalışması gerekir. Fazla aktif bir bağışıklık sistemi için embriyo da sperm de yabancı cisimlerdir. Bağışıklık sistemi taarruzda olduğu için hamile kalmak

Yazının Devamı

Yeni yılda yeni yaşam

30 Aralık 2018

2019’u karşılarken hepinizi sağlığınız için radikal bir değişim yapmaya davet ediyorum. Yeni yılda sizi hastalıklardan koruyacak, yaşam kalitenizi artıracak bir beslenme modelini benimsemeye ne dersiniz?

Yazıma 16. yüzyılda yaşamış önemli bir hekimin, Paracelsus’un bir sözü ile başlamak istiyorum. “Şifa sanatı, doktordan değil doğadan gelir. Bu yüzden de doktor açık fikirli olmalı ve tedaviye doğanın sundukları ile başlamalıdır.”

Yeni yılda sağlık dolu bir yaşam için önemli bir adım atın ve fabrikalarda üretilen, içi kimyasallar, boyalarla dolu ‘yiyecekleri’ sofranızdan men edin! Marketlerden çıkıp yerel pazarlara doğru yönelin ve sofranızı doğa o mevsim bize neler sunuyorsa onlarla donatın. Paracelsus’un da dediği gibi: Şifa doğadan gelir.

Bağırsak floranızı yeniden şekillendirin

Herkesin bağırsak florası yani mikrobiyomu kendine özeldir. Aynı parmak iziniz gibi. Her birimiz bin 500’ün üzerinde farklı bakteri türüne ev sahipliği yaparız. Bu bakteri kolonilerinin çeşitliliği ve sayısını belirleyense besinlerdir. Yani, sağlığınızın kontrolü bağırsak floranızda, bağırsak floranızın sağlığı ise tamamen sizin elinizdedir.

Peki, bağırsak floranızdaki sağlıklı bakterileri artırmak,

Yazının Devamı

Hangi takviyeyi almalıyım?

23 Aralık 2018

Vitamin ve gıda takviyeleri konusunda çok fazla bilgi kirliliği var. Konuya açıklık getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Ne kadar ilginç değil mi? Bu kadar ciddi yan etkileri olan, hatta ölümcül olabilen kimyasal ilaçlar pervasızca kullanılırken, vitamin takviyelerini karalayan bilimsellikten uzak çalışmalar sık sık gündeme geliyor. Bir dönem beta-karoten takviyeleri akciğer kanseri yapıyor diye saçma sapan bir çalışma(1) çok ses getirmişti. ‘Bilim insanları’ olsa olsa birkaç havuçtan alacağınız miktarda beta-karoten içeren takviyeleri akciğer kanseriyle ilişkilendirdiler ve bu yayın medyatik olması nedeniyle hayli ses getirdi.

Çalışmanın metodolojisinin hatalı olduğu bazı bilim insanları tarafından da dile getirilse de(2) beta-karotene kara çalınmıştı bir kere. Omega-3 takviyelerinin prostat kanseri riskini artırdığını iddia eden çalışmanın(3) nasıl bir şarlatanlık olduğunu ise daha önceki yazılarımda detaylı bir şekilde anlattım.

Hastalarına ciddi yan etkileri olan ilaçları reçete ederken imtina etmeyen ama besin takviyelerini, vitamin takviyelerini küçümseyen, hastalarını “Bırak onları bir işe yaramazlar, hatta zararlı bile olabilirler” diye uyaran tıp insanları var. Maalesef

Yazının Devamı