Atalarımız yemek bulmak için uğraşmak, hareket etmek, saatlerce, bazen günlerce yürümek zorundaydı. Doymak için avlanmaları, doğada yetişen yemişleri toplamaları ya da toprağı işlemeleri gerekiyordu.
Bugün artık yemek yemek için bir telefon etmeniz yeterli. Yani sıfır enerji harcayarak yemeğe ulaşabiliyorsunuz. Hiçbir şey için hareket etmemize gerek yok. Bir kat çıkmak için asansöre biniyoruz, her yere arabayla gidiyor, tek bir durak gitmek için toplu taşıma araçlarını kullanıyoruz.
Daha da kötüsü pek çoğumuz için çalışmak gün boyunca bilgisayar karşısında oturmak anlamına geliyor.
Her zaman söylediğim gibi hareketli bir yaşam sağlığın temelidir. Haftanın belli günlerinde yürümek ya da egzersiz yapmak iyi hoş da, bilimsel bulgular bunun uzun saatler boyunca hiç hareket etmeden oturmanın vücuda verdiği zararı telafi edemediğini gösteriyor.
Saatlerce oturursanız…
Birkaç saat oturdunuz diyelim, vücudunuzdaki önemli metabolik faaliyetlerin yeniden aktive olması için 90 saniye ayakta durmanın yettiğini biliyor muydunuz?
Sadece 90 saniye ayakta durduğunuzda kan şekerini ve trigliseridleri metabolize eden kaslar ve hücresel sistemler çalışmaya başlıyor. Tüm bu moleküler etkilerin aktive
Manav tezgâhlarını brokoli, lahana, kereviz, pırasa gibi kış sebzeleri doldurmuşken sülfür zengini beslenmenin faydalarından bahsetmenin tam zamanı.
Bu köşeyi hazırlamaktaki en önemli hedeflerimden biri de okuyucularımı sağlıklı beslenmek için motive etmek. Çünkü sağlıklı beslenerek hastalıklardan korunabilir ve daha kaliteli bir yaşam sürebilirsiniz.
Mevsiminde yetişmiş sebzelerin, yeşilliklerin içindeki bazı maddelerin sağlık üstündeki etkilerine dair farkındalığınız arttıkça, doğanın bizlere sunduğu bu nimetlerden daha çok faydalanacağınızı umuyorum.
Bugünün konusu ise sülfür…
Sülfür vücutta bol miktarda bulunan minerallerden biridir. Sağlık açısından belirleyici bir role sahip olduğu ve yüzlerce fizyolojik süreçte yer aldığı düşünülecek olursa bu hiç de şaşırtıcı değil. Daha önceki yazılarımızdan birinde, magnezyumun öneminin nasıl göz ardı edildiğinden bahsetmiştik. Sülfür de aynı magnezyum gibi değeri pek bilinmeyen hayati bir mineral.
Sağlık faydaları
Önemli bir detoks ajanı: Antioksidanların piri olan glutatyon vücudun doğal detoks mekanizmasının olmazsa olmazıdır. Bu güçlü antioksidan, hücresel enerji üretiminde de rol oynar. Ama vücudunuzda yeteri kadar sülfür yoksa,
Bu yazımızda tehlikeli bir müdahaleye dikkat çekmek istiyorum: Zayıflama için yapılan mide ameliyatları.
Son zamanlarda çok rağbet gören bir televizyon programı var. Program mide ameliyatı yaptıran 350-400 kiloluk hastaların bir yıllık zayıflama maceralarını ekrana getiriyor. 350 kilo olan, her an hayatını kaybetme, uyuyup uyanamama riskiyle yaşayan bir hastaya bu ameliyatı yapmanın belki bir mantığı olabilir, ki bu da tartışılır. Peki, kilo fazlası 250 kg. değil, 50-60 kg. olan hastalara bile uygulanan mide ameliyatlarına ne demeli? Pek çok kişinin izlediği bu programla ilgili en ciddi tehlike bu ameliyatlara olan ilginin artması ve maalesef bu ilginin suiistimal edilmesidir.
Mantık ne diyor?
Sağlıklı bir şekilde zayıflamanın koşullarından biri yavaş kilo vermektir. Fazla kilolarınızı bir ayda almadınız. Kilo verirken de çok hızlı vermemelisiniz. Çünkü hızlı kilo kaybı, ani kalp ölümlerine sebep olur. Vücudunuzun sinyallerine kulak tıkar ve yaşamak için ihtiyacınız olan besin miktarının altında beslenmeye devam ederseniz, zaman içinde bağışıklık sisteminizin çökmesi kaçınılmazdır. Böyle bir diyeti haftalar, aylar boyu sürdürmek vücudunuza kalıcı zararlar verir. Zaten bu yeni bir
Kendinizi bitkin ve halsiz hissediyorsunuz. İşinize gücünüze odaklanmakta zorlanıyorsunuz… Unutmayın yaşam enerjinizi çalan halsizlik durumuyla savaş, yediklerinizle başlar
Bize senelerdir doğru belletilen yanlışlardan biri de enerji için basit karbonhidratlara ihtiyacınız olduğudur. Halbuki gerçek tam tersidir: Bize enerji verdiği söylenen yiyecekler aslında enerjimizi çalar. Neymiş efendim? Pilav, ekmek, makarna, çikolata bize enerji verirmiş. Hâlbuki vücutta şeker olarak metabolize olan bu yiyecekler önce kan şekerinin fırlamasına ardından da aniden düşmesine neden olur. Kan şekerindeki dengesizlikler kadar insanı halsiz, bitkin bırakan başka bir şey daha yoktur. Unutmayın, vücudun kullanabileceği iki enerji kaynağı vardır: Şeker ve yağ. Şekerden alınan enerji gelip geçicidir ve sisteminizi olumsuz etkiler. Eskiden ana enerji kaynağı yağ iken maalesef modern insan enerjisini şekerden alıyor. Eski zamanları düşünün. Bırakın tek öğünü günlerce yemek yemeseler bile kondisyonlarında bir azalma olmadığından emin olabilirsiniz. Neden? Çünkü sistemleri enerji için yağ yakıyordu.
Çözüm sofranızda
Fazla kiloları olan birini düşünün, mantıken açlığa daha dayanıklı olması düşünülür değil
Grip aşısı olmayı mı düşünüyorsunuz? Durun, bir daha düşünün derim. Tek sorun grip aşılarının işe yaramaması değil.
Hani hep aman gereksiz aşılardan kaçının diyorum ya? Grip aşısı gereksiz, işe yaramayan, üstüne üstlük pek çok da tehlikesi olan bir aşıdır. Sonbahar-kış mevsimi ile hastalıklardan korunmak, grip salgınlarından etkilenmemek için gündeminizde grip aşısı varsa, aman diyorum. Sakın!
Grip salgınları ile ilgili bilmeniz gereken en önemli şey, bir sene önce grip yapan virüsün mutasyona uğrayıp değiştiğidir. Yani, bir sonraki yıl grip hastalığına yol açacak virüsün hangisi olduğunu önceden bilmemiz mümkün değil.
Yani grip aşısı sadece geçmiş dönemde hastalık yaptığı tespit edilmiş olan virüslerden korur. Gelecek dönemde hastalık yapacak olan yeni grip virüslerinden korumaz. Grip aşısını yaptırdığınız günden sonra oluşacak yeni grip virüsü tiplerine karşı koruyuculuğu sıfırdır!
Pazar çok büyük
Konuyla ilgili tek sorun grip aşılarının işe yaramaması değil!
Grip aşıları yüzünden 2014 yılında İtalya’da 11 kişi hayatını kaybetti. Avrupa’da pek çok ülkenin, geçtiğimiz yıllarda grip aşılarını piyasadan toplatması boşuna değil. Peki, neden grip aşılarıyla ilgili bu tehlikeler görmezden
Bu yazımızda, herkesi fazla kilolara, kronik hastalıklara mahkûm eden yağ fobisinin ardındaki kötü bilimi keşfedeceğiz. Bu tehlikeli yanlışı düzeltmek için bilmeniz gereken her şey aşağıda…
Yağın damarları tıkadığı, kalp krizine neden olduğu savının ilk ortaya atılışı 1950’li yıllara rastlar. Meşhur Amerikalı Profesör Ancel Keys de, 1957 yılında başlayıp 1972’de tamamladığı, ünlü Yedi Ülke Çalışması(1) ile yağ fobisinin büyüyüp serpilmesine hayli katkıda bulunmuştur.
Keys, yedi farklı ülkenin beslenme alışkanlıklarını inceledi. Beslenme ve kalp krizine bağlı ölümler arasındaki ilişkiyi irdeledi. Bilimsellikten uzak, derme çatma metotlarla yürüttüğü çalışmanın sonunda da şu sonuca vardı: Tüm doymuş yağlar kötüdür, kalp krizinin başlıca sorumlusu onlardır.
Bu saçma sapan çıkarımı yaparken Keys son derece önemli bir detayı atlamıştı: Araştırmasında incelediği ülkeler arasında kalp krizi oranı en yüksek olanlar, trans yağların, şeker ve karbonhidratların en çok tüketildiği ülkelerdi! Ama doymuş yağlar çoktan baş suçlu ilan edilmişti bile, diğer risk faktörlerine bakan yoktu.
Yağ fobisine son!
60 senedir tereyağı yemedik, peynirin, yoğurdun light olanına rağbet ettik. Yağ şişmanlatır
Ömre ömür katan yaşam stratejileri, her gün bir yenisi çıkan detoks diyetleri ve etkisi kanıtlanmış süper besinler... Kötü beslenmenin zararını hiçbir detoks programı düzeltemez ve hayatınızdan çaldığı yılları hiçbir süper besin yerine geri koyamaz!
Uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek istiyorsanız, her şeyden önce şekeri ve tüm işlenmiş yiyecekleri hayatınızdan çıkaracaksınız. Vücuda zarar veren, tüm dokuları yaşlandıran moleküller arasında en üst sırada şeker molekülü vardır. Mutfağınızda ne kadar çok, ne kadar çeşitli baharat varsa ve bu baharatları ne kadar çok kullanıyorsanız hücresel yaşlanmaya karşı o kadar dirençli olacağınızı biliyor muydunuz? Hatta tüm besinler arasında ORAC değeri en yüksek olanlar baharatlardır. Hazır yeri gelmişken bir yiyeceğin antioksidan gücünü gösteren ORAC değerinden de kısaca bahsedelim.
Sindirim gibi vücudun sıradan metabolik faaliyetleri, modern yaşamda maruz kaldığımız toksinler hücrelere zarar veren başıboş oksijen moleküllerinin oluşmasına neden olur. Yaşlanmayı hızlandıran, hücresel faaliyetlerin bozulmasına neden olan bu tehdide karşı en iyi savunma hattınız ise antioksidanlardır.
ORAC ise (Oxygen Radical Absorbance Capacity/ Oksijen Radikal
Hayatınızın üzerine karanlık bulutlar çökmüş gibi hissediyorsanız mevsimsel depresyon mağduru olma ihtimaliniz yüksek. Sonbaharla başlayan kış aylarıyla ağırlaşan semptomlarla doğal yollarla savaşmak mümkün.
Her yıl sonbaharla birlikte ortaya çıkan, ilkbaharla birlikte hafifleyen depresif ruh hâli literatüre mevsimsel depresyon olarak geçmiştir. Bu duygu durum bozukluğuna ekvatordan uzaklaşıp kuzeye doğru gittikçe, yani güneşten uzaklaştıkça, daha sık rastlandığı biliniyor. Peki, uykuya eğilimin artması, karbonhidrata yönelme, kilo artışı ve evden çıkmayı istememe gibi semptomlarla kendini gösteren mevsimsel depresyonla savaşmak için neler yapılabilir?
D vitamini rezerviniz ne durumda?
Mevsimsel depresyona karşı ne kadar eğilimli olduğunuzu belirleyen en önemli faktörlerden biri yaz aylarında ne kadar güneşlendiğinizdir. D vitamininin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu sık sık dile getiriyorum. D vitamini rezerviniz ne kadar boşsa sonbaharla birlikte depresyona girme riskiniz de o kadar fazla. Mevsimsel duygu durum bozukluğundan muzdarip olanlarla yapılan bir araştırma(1) katılımcıların D vitamini değerleri takviyelerle yükseltildiğinde depresyon semptomlarının hafiflediğini