Bir yürek nasıl yanar?

14 Ekim 2009

Bu yangını, bu acıyı 6 Ekim 2009’da yaşadım. Küçük kardeşim Diş Hekimi İlhan Faruk Alptekin’i kaybettim. Tarifsiz acının ve tarifsiz kederin ne olduğunu yaşam bir kere daha öğretti bana...
Çocukluktan elinde büyüttüğün, o dünya güzeli insan bir anda elinden kayıveriyor.
Konuşmaya geç başladı. Kendine göre sözcükler icat etti. Onun dilinde benim adım ‘Eşittin’di, Eser değildi. Küçük kardeşim Erhan’ın adı ‘Erbil’di. Bir şeyin çok olduğunu anlatmak için ‘cavacı’ derdi. Üç yaşına kadar bu dilini hepimize öğretti. İlk konuşmaya başladığı günü hiç unutamıyorum. Bayburt’tayız. Soğuk bir kış günü sobanın üstünde çok parlak bir demlik var. Ben arkadan izliyorum. O demliğe bakıp kendi yansımasını seyrediyordu. Ve demliğe soruyordu: “Senin dilin var mı?”, “Senin kulağın var mı?”, “Senin gözün var mı?”. Demlikteki kendi yansımasında hepsini görüyordu. O ne gösterirse demlik onu gösteriyordu. Ve buna sinirlendiğini hissettim. Son olarak dayanamadı, demliğe sordu: “Senin anan var mı?”, “Senin baban var mı?”, “Senin kardeşlerin var mı?” Bu ilk konuştuğu gündü. Bütün aile sevince boğulmuştuk.



Sarışın olduğu için lakabı ‘Sarı Papat’tı

Yazının Devamı

Kas ağrısı ve güçsüzlüğü yapan hastalıklar-2

7 Ekim 2009

Kas ağrısı ve güçsüzlüğünde dağılımı saptamak için ilk olarak belirtilerin belli bir yerde mi yoksa vücudun genelinde mi hissedildiği çok önemlidir. Belli bir yerde ise bunda simetrik veya asimetrik olup olmadığına bakmak gerekir. Bulgular asimetrik ise uçlardaki sinir hastalıklarını, omuriliği ve oradan çıkan sinirleri ilgilendiren sorunlar var mı yok mu diye bakmak gerekir.
Eğer kas ağrısı ve güçsüzlüğü vücutta yaygınsa bunda kanser, romatolojik hastalıklar gibi kronik nedenlere bakmak gerekir.
Hastalarda yaş, cinsiyet ve aile hikâyesi de kas kuvvetsizliği ve ağrılarda önemli sonuçlara götürür.
Başlama yaşı teşhiste çok önemlidir. Kalsiyum düşüklüğü (hipokalsemi) veya kalsiyum yüksekliğine (hiperkalsemi) bağlı kaslarda yaşanan sorunlar, çocuklarda da görülür.

İlaç ve toksİnlere maruz kalma
Pek çok ilacın beraberinde getirdiği sorunlar da vardır. Kaslarda sorun yaratabilen ilaçlar; kortizonlar, penisilinler, kolesterol düşüren ilaçlar, uyumamak için kullanılan ilaçlardır. Ayrıca eroin, kokain, altın tuzları ve alkol de kaslarda sorun yaratabilir.
Myopati dediğimiz kas sorunu kortizonlarda doza bağlı görülebilir. Günlük kullanımda daha sık, gün aşırı kullanım-larda daha az

Yazının Devamı

Kas güçsüzlüğü ve kas ağrısı yapan hastalıklar

30 Eylül 2009

Fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimine başvuran hastaların çoğunluğu kas ağrısından ve kas güçsüzlüğünden yakınır. Bir hastada ağrı ve güçsüzlük aynı anda bulunabileceği gibi ayrı ayrı da bulunabilir.
Bir hastalığın farklı dönemlerinde bunu görmek mümkündür. Yine gözle görülür bir kas güçsüzlüğü veya ağrısı olmadan da hasta bu şikâyetlerle gelebilir.
Bu hastaların bazılarında ağrının kaynağı kaslar olabildiği halde diğerlerinde ağrının kaynağı kaslar olmayabilir. Ağrı diğer dokulardan kaynaklanan sorun olarak gözlenebilir.
Romatizmal bir hastalığı olan bir çok hasta yorgunluk, kas erimesi, güçsüzlük, ağrı, uyuşma ve duyu kusurlarından bahsedebilir. Bu bulgular sinirlerle ve kaslarla ilgili sorunları da yansıtabilir.
Burada yapılması gereken ilk iş ağrının ve kas güçsüzlüğünün hangi dokudan kaynaklandığını tespit etmektir. Bu tespitten sonra da ileri incelemeleri yapmaktır.

KAS AĞRILARI
Kas ağrısını tarif eden hasta ağırlık, hassasiyet, sertlik, tutukluk, tükenme, yanma, spazm ve kramp olarak da tarifi yapabilir. Kas ağrısı genellikle yeri tam tarif edilemeyen, yüzeysel ve şiddeti az olan ağrıdır. Hastayı uykudan uyandırmaz. O kası kullanma ve istirahatte kendini

Yazının Devamı

Yaşlanmayla dengenin korunması

23 Eylül 2009

Bayram tatilinde yeğenim Dr. Kerem Alptekin yardıma koştu. Denge ile ilgili çok güzel bir yazı hazırlamış; kendisine teşekkür ederim. Bayramınız kutlu olsun.
Denge insanoğlunun var oluşundan beri araştırdığı konulardan biridir. Çin felsefesine göre Yin-yang olarak yorumlanan dengede; dünya dişi ve erkek karakter arasında dengededir. Ancak her dişi tarafın içinde erkek taraf ve her erkek tarafın içinde de dişi taraf bulunmalıdır. Mükemmel denge bu şekilde sağlanabilir. Yine doğanın dengesini sağlayan etmenlerden biri de fizyolojik yaşlanma sürecidir. Eğer yaşlanma ve ölüm süreçleri olmasaydı doğadaki dengede sürekli artış yönünde bozulacak ve doğal kaynaklar yaşayan varlıklara yetersiz kalacaktı.
İşte bu fizyolojik yaşlanma sürecinde birçok değişim gözlenir. Postür, denge ve yürüme parametreleri değişir. Yürüyebilme, bağımsızlığın en önemli ölçütlerinden biridir. Fakat 60 yaşın üzerine çıkıldıkça kardiopulmoner (kalp-akciğer) ve nöromuskuler (sinir ve kaslar) performansın azalmasıyla düşme riski artar. Yaşlılarda denge fonksiyonlarını bozan nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1 - Yaşlanmayla birlikte kas gücünün zayıflaması
2 - Yaşlıların çoklu ilaç kullanımı
3 -

Yazının Devamı

Bir toplumun çivisi nasıl yerinden çıkar?

16 Eylül 2009

Bağışlayın beni; sizlere hangi restoranlar daha iyi, hangi oteller konaklamak için daha uygun, hangi Azeri veya Türk iş adamları daha görkemli sofralar ve eğlenceler düzenliyor gibi konularda yazılar yazamadığım için...
Çünkü yaşadığım topluma nedense o pencereden bakamıyorum. Belki beni kınayabilirsiniz. “Sen de otur sağlık yaz” diyebilirsiniz. Fakat olmuyor, olmuyor, olmuyor...

Benim de rolüm var mı?
Eğer bir toplumda ahlaki değerler açısından, din değerleri açısından, sosyal ve kültürel değerler açısından bir çöküş başlamışsa ve bu, ekonomik sorunlardan dolayı giderek artıyorsa, toplumda ahlaki erozyonun hızla ilerlediğini görüyorsanız, toplumun ruh sağlığı da giderek bozuluyorsa kendinizi bu sorunların dışında göremez, bu sorunların dışında tutamazsınız, eğer insan sevginiz varsa , memleket sevdalısıysanız...
Bu tablo karşısında bütün kurumlar, yardım kurumları dahil kendilerini gözden geçirmeli ve bunun tedbirini acilen almalılar.
Topluma yön veren siyasi partilerin liderleri ve devleti idare eden bürokratları, sanatçıları, gazetecileri, televizyoncuları, toplumda aklını nereden aldığını bilemediğim kanaat önderleri ve akil adamlar oturup düşünmeliler:

Yazının Devamı

BEL VE BOYUN FITIĞINDA doğru bilinen yanlışlar

9 Eylül 2009

Bel fıtığı da, boyun fıtığı da insanlarımızın kabusu haline gelmiş durumda. Birçok kişi bel fıtığım var, boyun fıtığım var; felç olacağım, büyük abdestimi ve küçük abdestimi tutamayacağım, tekerlekli sandalyeye düşeceğim korkusunda. Erkekler iktidarımı kaybedeceğim korkusu içinde ve panik halinde bir takım yanlış uygulamaların kurbanı oluyorlar.

Şehir efsaneleri
Bel fıtığı ve boyun fıtığı olan kişilere sesleniyorum: Bu söylemler şehir efsaneleridir.
Dikkat ederseniz bu söylemler köylerde ve kasabalarda çok dile getirilmez. Çünkü birçok insan bel fıtığı ve boyun fıtığının var olduğunu bilmeden yaşar. Ancak çok dayanılmaz ağrıları olduğu takdirde doktora müracat ederler. Çoğu “siyatiğim var” der. Siz hiç “siyatiğim var” deyip de siyatikli bacağından felç olan kimseye rastladınız mı? Siz hiç “bel fıtığım var” deyip de iktidarını kaybeden kimseye rastladınız mı? Siz hiç “boyun fıtığım ve bel fıtığım var” deyip de büyük abdestini ve idrarını kaçırana rastladınız mı? Siz hiç tekerlekli sandalyede olup da “ben bel veya boyun fıtığından bu hale düştüm” diyene rastladınız mı?
Gelişen ülkemizde safsataları ve boş lafları bırakıp bunları sorgulamayı özellikle istiyorum. Komşunuzun

Yazının Devamı

Ölüm dudaklardaki tebessümü silemiyor

2 Eylül 2009

İki hafta önce yazımda aort anevrizması ve beyin damarlarındaki anomaliden (beyin damarlarında doğuştan olan bozukluk), bunların birçok insanda olduğundan ve insanların bunun farkına varmadan yıllarca yaşadığından bahsetmiştim...
Beyin damarlarında doğuştan olan bozukluğa bağlı olarak gencecik bir fidan, Zafer Önday’ı kaybettik. 21 yaşındaydı, ömrü-nün baharındaydı ve önünde yaşanacak uzun bir hayat vardı.
Zafer Önday, çok yakın dostlarım Sevgi ve Mehmet Önday’ın oğulları... Allah aileye sabır versin, kolay değil evlat acısı...
Zafer’i çocukluk günlerinden beri tanıyorum. Komşu olduk, tatillere beraber gittik ve kısa süren yaşamını bir süre paylaştık. Hiç unutmuyorum; sünnet olmak için bizim kliniğe getirildiğinde sünnet edecek doktora küfretmesini, “Neden kesiyorsun?” diye hesap sormasını. 5 - 6 yaşlarındaydı.
Dudaklarında her zaman bilge bir tebessüm vardı; çocukluğunda da, delikanlılığında da...

Ölümün düşündürdüğü

Yazının Devamı

Vücudunuzu iyi takip edin çünkü ilk bulguları o size söyler

26 Ağustos 2009

İnsanların çoğu tüm yaşamı boyunca sağlığım nasıl diye düşünür. Vücudunuz burada size en doğru bulguları veren laboratuvardır ve hekimdir.Her yaşın insanlara getirdiği sağlıkla ilgili sorunlar vardır. Yediklerinizle, içtiklerinizle, soluduğunuz hava ile hatta uykunuz ile bunları rahatça gözleyebilirsiniz. Ramazan dolayısıyla yediğimiz yemeklerden başlayalım. İftar ve sahurda yemeğin miktarını kaçırmışsanız şişkinlik yapar, sizi huzursuz eder, uykunuzu etkiler. Vücudunuz burada size şunu söylemektedir. “Gereksiz şeyleri yediniz ve fazla yediniz.” Bunları dengelemek için de hemen ilaçlara saldırmanızın da yanlış olduğunu ben söylüyorum.
Günümüzün çok yoğun şikâyeti reflüden yakınanlara sesleniyorum. Yemeğinizi vaktinde ve az olarak yediğinizde, doğal zeytinyağı kullandığınızda hatta mümkünse bunu yemeklerde çiğ olarak kullandığınızda bakın bakalım reflü şikayetiniz azalıyor mu, azalmıyor mu?

Yanlış gıdada uyarı verir
Vücudun genel olarak alıştığı gıdalar vardır. Evinizde yemek yediğinizde vücut çoğu kez tepki vermez. Fakat alışkın olmadığınız bir beslenme tarzı ile beslendiğinizde ona tepki verir. Yani reflünüz o zaman ortaya çıkar. Gazlı içecekler bu şikâyetlerinizi

Yazının Devamı