Amiyane bir tabir vardır.
“Kaşınıyor” denir...
Yani adamın durup dururken bela istediğini ifade etmek için daha çok sıradan insanlarımızın kullandığı ama çokça kullanılan bir tabirdir bu.
İşte Türkiye’de siyaset böyle.
Yani, amiyane tabiriyle, kaşınıyor.
***
Bölgemizde, etrafımızda iç sorunu, dış sorunu olmayan devlet kalmadı. Çoğu bölük pörçük. Zamanında bu devletlerin birçoğunun sınırları cetvelle çizilmişti.
Büyük devletler tarafından çizilmişti.
26 Kasım 1990’da bu köşe şöyle başlamış; “Özal’ın önemi Türkiye’nin gündemine hâkim olması, olayları yaratması ve istediği yöne götürebilmesidir.
Ve o gün kimsenin aklından geçmeyen başkanlık tartışmalarını da o başlattı...”
İşte o tarihten 26 yıl sonra bugün “başkanlık” tartışması yine yapılıyor. Ve anayasa yapımı bu yüzden geri kalıyor.
* * *
Daha önce de belirtmiştik, başkanlık sisteminde “yasama” ve “yürütme” kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsız olmakla birlikte, kuvvetler arasında kontrol ve dengeye dayalı bir kuvvetler ayrılığı vardır. Ancak, kontrol ve denge mekanizmaları oldukça zayıf olup, fiilen “yürütme” kuvvetli, yani “başkan” üstündür. Bakanlar, başkanın sekreteridir.
“Başkanlık Rejimi”nin tip uygulaması ABD’dedir. ABD’de “yasama” organı iki meclisli Kongre’dir. Başkan “yürütme” organını tek başına temsil eder: O, ne parlamenter rejimlerdeki cumhurbaşkanı ne de başbakandır. Bu ikisinin yetkilerini toplayan biridir ve halkın oyuyla işbaşına gelir. Dolayısıyla, yetkilerinin kaynağını doğrudan halktan alır. Parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu yoktur. Yasama fonksiyonu “Senato” ve “Temsilciler Meclisi”nden oluşan “Kongre” de “başkan”a karşı
Bu ülkeyi düşünün.
Sözüm iktidara ve muhalefete.
Evet ikisine.
Çekişmeyi bırakın. Hiç olmazsa bir süre için bırakın.
Son konu terör ve yeni anayasa ise bu konularda anlaşın.
Anlaşmak, atla deve değil. 78 milyon bunu bekliyor.
Bakın yurt içinde ve dışında sizin anlaşmamanızı dört gözle bekleyenler var. Onları sevindirmeyin.
Anlaşın...
Türkiye en karışık yılını bu gece arkada bırakıyor.
2016’nın yeni bir umutla başlamasını temenni ediyorum. O umut “düzen, huzur” ve “kalkınma” umudu olacak.
Tabii yalnız temenniyle bunlar gerçekleşirse...
Ama benim ve benim gibilerin, yani bizim elimizden temenni dışında ne gelebilir?
“Huzur” sağlayacak, “düzeni” yerine oturtacak, “kalkınma”yı başaracak olan iktidardır.
O iktidar ki artık 13 yıllık olmuştur.
Yani tecrübelidir. Yani “huzur” onun iki dudağının arasında olmalıdır.
Ve muhalefet. O da her an huzura, kalkınmaya yardımcı olmalıdır.
Bazılarına göre Türkiye bölünmenin eşiğinde.
İç savaş var.
Oysa ne pahasına olursa olsun Türkiye bölünmeyecek.
Ve 776 bin kilometrekare toprağının bir karışını bile kimseye vermek zorunda kalmayacak.
Hem de tekrar edelim, ne pahasına olursa olsun.
Türkiye’nin küçük bir bölümü için de olsa, bölünme yok, bağımsızlık yok, özerklik yok...
Bu görüşte olmayanlar bu ülkenin, bu halkın, 78 milyonun düşmanıdır.
Bunu da bilelim.
Putin, Rusya Savunma Bakanlığı’nda üst düzey subay kadrolarıyla yaptığı toplantıda düşürülen Su-24 Rus bombardıman uçağını kastederek şöyle konuştu:
“Bizim Suriye’deki askeri varlığımıza yönelik herhangi biri tarafından yeni bir provokatif saldırı düzenlenmesi konusunda uyarıyorum. Bu defa yanıtımız son derece ciddi ve sert olacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Suriye’deki hava üssümüzü ek savaş uçakları ve hava savunma sistemleriyle güçlendirdik. Bombardıman uçaklarımız artık devamlı avcı uçaklar eşliğinde operasyona çıkıyor. Lazkiye hava üssü çevresinde, karada da güvenlik önlemleri artırıldı. Emri vermiş bulunuyorum. Orada tehdit veya saldırıya uğramamız halinde yanıtımız çok sert olacak. Saldırgan anında imha edilecek.”
Bu saldırgan kim?
Putin’e göre Türkiye.
Bu adam saçmalıyor.
Kendisini “Ali kıran, baş kesen” sanıyor.
Teknelerimizi, gemilerimizi taciz ettiriyor. Rusya’daki işadamlarımızı, çalışanlarımızı ve öğrencilerimizi sınır dışı ettiriyor.
Adeta şımardı.
Düşmanlık kolay, dostluk zor.
Türk-Rus düşmanlığı biliniyor. Tarihimiz neredeyse Rus düşmanlığı ile geçiyor. Ruslar bakımından da öyle.
Hem komşuyuz, hem düşman.
Ama bir süredir iki tarafın da aklı başına geldi.
Soğuk Savaş bitti ve aramız önce ılık oldu, sonra ısındı.
Fena mı oldu?
Hayır.
İyi oldu.
Rusya ile aramız iyi idi, bozuldu.
Sebep: Moskova olayları fazla büyütüyor.
Ankara ise alttan alıyor ama Rusya bunu anlamazlıktan geliyor.
***
Rusya-Türkiye çekişmesi başka olayları gölgede bıraktı.
Ankara’da kurulan yeni hükümet ve hükümet programı bile arka planda kaldı.
***
Uçak düşürme olayı iki ayrı görüşü ve ortaya çıkardı. Ve bazı soruları da gündeme getirdi.