Düşmanlık kolay, dostluk zor.
Türk-Rus düşmanlığı biliniyor. Tarihimiz neredeyse Rus düşmanlığı ile geçiyor. Ruslar bakımından da öyle.
Hem komşuyuz, hem düşman.
Ama bir süredir iki tarafın da aklı başına geldi.
Soğuk Savaş bitti ve aramız önce ılık oldu, sonra ısındı.
Fena mı oldu?
Hayır.
İyi oldu.
***
Rusların birçoğu sanki Türkiye’de yaşar oldu.
Yalnız yaz tatili için gelenler değil, Türkiye’de, Antalya’da ev alan Ruslar bile var. Hem de çok.
Laleli en çok Ruslara çalışıyordu.
Meyve ve sebzelerimizi Rusya’daki Rus halkı yiyordu.
Tavuklarımız da onların sofralarındaydı.
Müteahhitlerimiz Rusya’yı tabir yerindeyse yeniden inşa ediyordu.
Buna karşı Moskova da Türkiye’ye çok önemli bir şey yolluyordu.
Doğal gaz.
Türkiye’nin harcadığı doğal gazın % 55-60’ı Rusya’dan geliyordu.
Elektriğimizin bile büyük kısmı bu doğal gazdan elde ediliyordu.
Önemli yatırımlarımızın bazısı Moskova’ya ihale edilmişti.
Mesela Ruslar Türkiye’de nükleer santral bile yapacaklardı. Bu iş onlara verilmişti.
***
Bu saydıklarımız son yıllarda nasıl içli dışlı olduğumuzu göstermez mi?
Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlığı gerilerde kaldı. Tarihte kaldı.
İki ülke artık komşuluğun tadını çıkartıyor, derken, adeta nazar deydi ve ilişkiler bir anda bozuldu.
Kriz doğdu.
Dirayetli devlet adamları krizleri çabuk atlatabilenlerdir. Çünkü kriz istenmeden çıkartılmıştır. Tesadüfîdir.
Öyleyse Putin’in yaptığı ve tırmandırdığı anlaşmazlık onun yüzkarasıdır.
Türkiye düşen uçağın ölen pilotuna yaptığı askeri merasimle adeta Rus halkına dost elini uzatmıştır.
Türk devlet adamları konuşmalarıyla bu krizin istemeden tarafı olduklarını adeta belirtmişlerdir.
Ama Moskova’dan aynı anlayış gösterilmemiştir. Putin esip gürlemekte, hep Türkiye’yi tehdit etmeyi marifet saymaktadır. Hatta Boğaz’dan geçen Rus savaş gemisi füze gösterisi yapmıştır.
Ayıp.
***
Olan olmuş, Ankara “Uçağın Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk” demekle adeta geri adım atmıştır.
Buna rağmen Putin’in bağırıp çağırması tasvip edilemez. İki komşu devletin ilişkileri tarihteki kötü hale dönmemeli, dostluk her şeye rağmen devam etmelidir.
OLDU Herkes düşmanımız
Rusya krizinden sonra, bütün komşularımızla ve dost görünenlerle aramızın göründüğü gibi olmadığı meydana çıktı.
Hepsi dostumuz değil, sanki düşmanımız. Etrafımız düşmanlarla çevrildi. Düşmeye gör, yandın. Yılların birikimi kusuldu.
Boşuna dememişler “Dost yok, menfaat vardır” diye.
Evet, menfaat, çıkar.
Biz işleri yüzümüze, gözümüze bulaştırdık. Çıkarımızı koruyamadık. Sayılırken sayılmasını, sevilmesini bilemedik.
Şimdi, gel çık işin içinden.
Bakalım nasıl çıkacağız?
KAMPANYA Benden söylemesi
PKK dağdan şehre indi.
Bu söz yeni değil. Ama artık daha kati söylenebilir.
Hiç yanlış olmaz. Güney Doğu’dan gelen haberler bunu gösteriyor.
Sanki Türkiye başka topraklarda savaşıyor.
Sokaklar kazılıyor, uzaktan kumandalı patlayıcılar yerleştiriliyor.
Hendekler sıra sıra diziliyor.
Teröristlerin baskınları.
Her gün şehit haberleri.
Bu böyle gitmez.
Buna artık bir çare bulmanın zamanı geldi, geçiyor.
Ankara’da koca devletin, koca hükümeti ve onun elinde dünyanın sayılı güçteki ordusu var.
Şehitler bizim.
Karşı tarafta ölenlerin çoğu zorla terörist yapılmış. Bunlar için etkili ve büyük bir propaganda kampanyası açılamaz mı?
“Silahını teslim et, evine dön ve affa uğra.”
Ne dersiniz?
BİZE Rahat yok...
Seçim bitti.
Oh dedik.
Artık birkaç yıl rahatız.
“Rahat battı” diye bir sözümüz var ama biz rahatı hiç görmedik ki.
PKK sorunumuz vardı. Seçimden sonra artık bir onla uğraşırız. O da bitirilir, 78 milyon rahat ederiz.
Nerede?
Hemen Rus krizi çıktı. Günlerimiz onunla renklendi, (!) yine rahat yok.
Yalnız dış problemler olsa can kurban, bu sefer de “başkanlık” konusu “partili cumhurbaşkanı”, “yarı başkanlık” olarak iç sorunlar yeniden canlandırıldı ve tartışmaya açıldı.
Desenize bize rahat yok.
Hep vıdı vıdı yapılacak, baş ağrısı olacak bir konu bulunuyor. Acaba her ülkede böyle mi?
Yoksa bizim yöneticilerimizde mi iş yok?