İzmir’de favori tartışmalarımızdan birisi de; katı atık geri kazanım tesislerinin nerede yapılacağına dairdir. Yapım kısa, tartışmalar yıllar sürer.
Harmandalı Çöp Depolama tesislerinin yapıldığı günlerdeki tartışmaları unutmak mümkün mü ?
O zamanlar büyükşehir belediyesinde görevliydim. Yol kapatanlar, kendini ağaçlara bağlayanları iyi hatırlıyorum. Bizler ise tesisi “Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük çöp depolama tesisi” diye anlatarak kamuoyunu ikna etmeye çalışıyorduk.
Rahmetli Criton Curi Hoca vardı. Harmandalı’na büyük emeği geçmişti. Hoca vefatından önce buranın bu haliyle devam edemeyeceğini, atık geri kazanımın büyütülmesi gerektiğini çok anlattı, dinletemedi.?Yıllar boşa geçti.
Nitekim Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük tesisi çabuk çöktü, sıradan bir çöp depolama alanı haline geldi.
Biz hep yeni tesis nerede olsun diyerek tartıştık durduk. Yaklaşık 15 yıl sonra İzmir için yer Torbalı olarak planlandı. Büyükşehir Belediyesi yakında ihaleye çıkacak.
Bu arada teknoloji de değişti. Özel sektör işin içine girmeye başladı.
“Hollanda’da tiyatroyla, her yıl milyonlarca Euro kazanmak mümkün” diyor Nilgün Yerli Gürel. O, kendi TIR’ı ve prodüksiyon şirketiyle yılda 95 oyunla bu yolda ilerleyerek kendine bir kabuk yaratsa da; kabuğun içinde, 15 yaşında annesiz, babasız, rahibelerle yetiştiği günlerin acısını taşıyor.
Hollanda’da yaşayan tiyatro sanatçısı Nilgün Gürel Yerli ile yazıp oynadığı tek kişilik oyununu konuşurken söz, bu ülkedeki tiyatro sistemine geldi. Türkiye’den farklı bir sistemden söz ediyor, Hollanda’da tiyatro sanatçılarının her yıl milyon Eurolar kazanmasının mümkün olabildiğini anlatıyordu.
Tabii serde ekonomi gazeteciliği olunca daha dikkatli dinleyip, “Enteresan bir sistem, bir gün mutlaka konuşalım” dedim.
“Anlatırım” dedi ama gülümsedi...
“Bence Hollanda’ya gelip oyunumu izlemelisin. Emin ol, yapmaya çalıştıklarım, Hollanda’daki tiyatro sistemi kadar dikkatini çekecektir”
* * *
Bir tesadüf ve Nilgün Yerli Gürel’in son olarak yazıp yönettiği Adem ile Havva oyununun kapanış gecesindeydim.
TÜRK Cumhuriyetleri içinde en yoksul ve en umut vaad eden ülkeydi Kırgızistan.
Yaklaşık altı yıl önce gitmiştim bu keskin yoksulluğun vatanına.
Başkent Bişkek’te bile kasaba havası hakimdi. Üst üste eski binalar, bizim afet bölgelerinde yapılmış, balkonlarına bol çamaşır asılmış toplu konutları andırıyordu.
Sanayi bölgesine de gittik.
Yeni kuruluyordu, sanırım 20 kadar firma vardı. Burada Sabancı Grubu’na ait Winsa üretime başlamıştı. Kırgızlı yetkililer, Egeli işadamlarını yatırıma çağırıyordu.
Petrol ve doğalgazın dünya üzerindeki imparatoru Kazakistan’ın komşusu olan Kırgızistan’ın da kuzey bölgelerindeki gaz yatakları yeni bulunmaya başlamıştı. Kırgız yetkililer ısrarla, “Gelecek bizden yana” diyorlardı.
Öyle de oldu.
TURİZMDE İzmir’in güneş yüzü Çeşme’yi bugün başlayan 21. Uluslararası Şarkı yarışması ve Festivali ile hareketli, renkli günler bekliyor. Festival Komitesi ve Belediye Başkanı’nın aylar süren emeklerine tanık biri olarak, “Fırsatı olan herkes, bugünlerde Çeşme’ye uğramalı” diyorum.
Çeşme’ye aynı günlerde müjdeli bir haber de Çeşme Limanı işleticisi Ulusoy Deniz Yolları’ndan geldi.
2003’ten bu yana Çeşme Limanı’nın 30 yıllık işletme hakkını alan Ulusoy Deniz Yolları İşletmeciliği, geçen 7 yıllık zamanda roro taşımacılığını büyütürken, yolcu salonunu uluslararası standartlarda restore etti. Ulusoy, şimdi de kruvaziyer yolcu taşımacılığı için start verdi.
Kruvaziyer turizmde İzmir’e rakip olmaya hazırlanıyorlar.
Aslında onlar hazırlıklarına İzmir’den önce başladılar, sessiz sedasız yol alıyorlar.
Son jenarasyon kruvaziyer gemilerin yanaşması amacıyla rıhtım büyütülüyor.
Bölge Müdürü Can Özgen, yatırımlarını artık kruvaziyer için yapmaya başladıklarını anlattı.
GEÇEN gün bir tanıdık, “Gazetenizin yazarı Güngör Uras, iki günlüğüne İzmir’e gelmiş, Kordon’da İzmir’in güzelliğine renk katacak temiz ve nostaljik faytonların kente neden kazandırılmadığının hesabını güzel sormuş” dedi.
Ve şöyle devam etti; “Siz Ege’de, makro gelişmelere dalmışken, kentle ilgili, yanıbaşınızdaki konulara değinmiyorsunuz, bizler artık kentte biraz renk, biraz yenilik ve güzellik görmek istiyoruz”.
Evet haklı.
Son yıllarda kente dair eşinize dostunuza gururla, mutlulukla gösterebileceğiniz değişen ne var ?
Sağdan bak Sasalı Hayvanat Bahçesi, soldan bak yüzde 80’i boş duran Havagazı Fabrikası.
Suçlayalım, isteyen üzerine alınsın tarzında da yazmıyorum.
Bazı çalışmalar olmuyor değil, oluyor da ama heeeep oluyor.
İZMİR, Çin’de 10 yıl sonra düzenlenecek EXPO’ya evsahipliği yapmanın peşinde koşarken, kente en çok yakışacak, bugüne kadar yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız İktisat Kongresi’ni düzenlemek yine bir başka bahara kaldı.
Oysa tarih, ülkenin iktisadi gelişiminin merkezini İzmir’e misyon olarak yüklemişti. Kıymetini hiç bilmedik. Sahip çıkamadık.
İlk iktisat kongresinin ardından, üç kongre daha düzenlendi.
Hepsi birbirinden beceriksizceydi. Bırakın dünyayı, kendimiz bile etkilerini duymadık.
Düzenlenecek iktisat kongreleriyle İzmir, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı ekonomistlerini, uzmanlarını burada toplayabilir, özellikle son yıllarda global dünyanın nabzı ekonomi üzerine atarken, ülke ve uluslararası iktisat stratejilerini masaya yatırabilirdik. En azından İstanbul’la bu alanda yarışacak kongrelere imza atabilirdik.
Son yıllarda aklımız başımıza biraz geldi. İktisat Kongresi’ne özel Başkent çıkartmaları yaptık, İktisat Kongresi İzmir’de düzenlensin talepleriyle hükümet yetkililerinin önüne çıktık, 2011’de İktisat Kongresi İzmir’de düzenlensin kampanyası başlatıldı.
Kendisi değil ama hayat öyküsü sık sık bir bankanın reklamında karşımıza çıkıyor. Doğrusu güzel, etkileyici bir reklam hazırlamışlar.
Ortaokula giden bir kızın annesiyle evlerinde dikmeye başladıkları balıkağları; daha sonra küçük bir atölyeden, dünyanın en büyük balıkçılık ülkesi Norveç’e uzanıyor.
Ağlar dalga dalga dünyayı sararken bir genç kadınının evden, atölyeye, atölyeden fabrikaya uzanan mücadelesi coşkulu bir sesle anlatılıyor.
Reklamda yüzünü görmediğiniz bu öykü Emel Aksoy Gündemir’e ait.
Biraz şans, çok emek, gece gündüz anneyle başlanan ağ dikimi, bugün genç kadının Norveç’in en büyük firması Egersun.net’le ortak olmasını sağladı.
Reklam filmi uğurlu geldi, ağlarını satın alan Norveçliler firmasına ortak oldu. İmzalar önceki gün atıldı.
Norveçlilerle yeni ve çok yönlü bir yatırıma hazırlanıyorlar.
ÖNCEKİ gün, rahat koltuklar, iki saatlik konforlu bir yolculukla Mardin’e giderken, ‘havayollarının özelleştirilmesine şükür duası’ geçti içimden.
Neredeyse daha düne kadar, İzmirliler aynı yolu ya otobüsle, ya aktarmalı uçaklarla ve üstelik bel büken fiyatlarla gitmek zorundaydı.
Zordu, işi olan, bağı olanlar gidiyordu bu nedenle doğuya.
Sunexpress’in ilk Mardin seferi, yıllardır görmeyi çok arzu ettiğim bu kentle buluşturdu beni.
Ulaşım konforu keyif verse de başka bir duygu vardı, huzur ve keyif veren... Sanırım, kendi insanını, doğu insanını daha kolay tanıma şansıydı bu.
“Hayatında bir kez, rehber eşliğinde turlarla doğuya gidip, iki müze gezdikten sonra doğu insanın geleceği hakkında atıp tutmanın ötesine geçebiliriz” duygusuyla Mezapotamya’nın topraklarını arşınlamaya başladım.
* * *