Rus milyarder Prokhorov’un Çeşme’de yatırım yapmak için kurduğu Windguru şirketinin Genel Müdürü Kerim Özsoydan hedeflerini anlatırken, “Başımıza konan talih kuşunu üç yıldır bekletiyoruz” diyor. Özsoydan’la eğer kaçırmazsak talih kuşunun arkasından hangi kuşların gelebileceğini, Rus milyarderin Çeşme düşlerini konuştuk
TÜRKİYE gündemine Çeşme’ye 20 mankenle tatil yaptığı haberiyle gelse de, Rusya’nın ikinci, Forbes’in 2010 listesine göre dünyanın 39. zengini Mikhail Prokhorov, Türkiye’de ilk yatırımını gerçekleştirmek için artık sabırsızlanıyor.
Bunun iki nedeni var. İlki, yaklaşık üç yıl önce Çeşme Altınkum bölgesinde 20 milyon dolara aldıkları arazi üzerinde tüm projelerini hazırlamış ve yatırıma hazır olmaları.
Ünlü milyarderin Türkiye’de kurduğu Windguru şirketinin Genel Müdürü Kerim Özsoydan, Prokhorov’un Çeşme’de, Saint- Tropez modeli yaratmayı hedeflediğini söyledi.
Tabii planları Turizm Bakanlığı’ndan onaylanırsa.
Prokhorov üç yıldır sözkonusu alanda Bakanlığın plan yapmasını bekliyor.
BİR maç izler gibiyiz.
Kanlı maç...
Bir bu tarafa dönüyoruz; içimiz yanıyor.
Neredeyse her hafta 5-6 gencimiz şehit...
Ve bu sahnede sesler hep aynı...
“Vatan sağolsun, dökülen kanlar yerde kalmayacak.”
Aradan gün dönmeden, top sahanın diğer köşesine dönüyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündeminde bu hafta, Gelir Vergisi Kanunu başta olmak üzere çeşitli kanunlarda değişiklik öneren “Torba Tasarı” ele alınacak. Tasarı 3 bölüm halinde, 3’ü geçici 69 maddeden oluşuyor.
Bu “Torba Tasarı” içinde “İş Sağlığı ve İşgüvenliği”ne dair maddeler de bulunuyor..
Ölü insan bedenlerini, rakamlara vurmak ne kadar acıtıcı.
Ancak çare yok, neden-sonuç ilişkisini en iyi rakamlar anlatıyor
Türkiye’de, yalnızca 2009’da 80 bin 602 iş kazası oldu, bin 44 kişi yaşamını yitirdi.
Ya da şöyle ifade ederek, zor bir gerçeğin çerçevesini net çizmek de mümkün;
İş Sağlığı ve İş Güvenliği alanındaki iş kazalarında Avrupa’da birinciyiz.
İlk kez, uzun yıllar önce İspanya da gördüm onları. Barselona’da, Toledo’da, birbirinden şirin inekler vardı. Gördüğümüz her ineğin yanında sırıtarak pozlar vermiştik.
Bu ülkenin sembolü boğaydı ama inekleri de seviyorlar demek ki diye düşünmüştüm!
Ardından gittiğim bazı Avrupa ülkelerinin de, inekleri sevdiklerini gördüm. Ve anladım ki inekleri değil, bu yolla, sosyal yardımı seviyorlardı.
Yaklaşık iki yıl önce İstanbul’daydı inekler. Aradan zaman geçti, geçtiğimiz ay İzmir’i bastılar. Hem de en şirin halleriyle.
Çok şekerdiler. Nescafe bardağı içinde yatanı, kaptan olup dümen kullananı, melek inek olanı. Hele, berduş dediğimiz Mrs. Smyrna’ya bayıldım.
Sonradan öğrendim ki, İzmirliler de en çok onu sevmiş, ineklerin maskotu haline gelmiş. Bu kez İzmirliler, çoluk çocuk üzerlerinde, hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.
İnekler güzel, her ineği sahiplenen firmalar da bu yolla reklamlarını yapıyorlar. İneklerin tasarımı hoş. Peki sosyal sorumluluk bunun neresinde?
EGE Bölgesi’nde ihracat ve ithalatın kalbi şüphesiz Alsancak Limanı’dır. Limanda yaşananlar malum.
Şimdi Ulaştırma Bakanlığı’nın yapılacağını açıkladığı, yatırımlarla herkes umutlu.
Bu arada Alsancak Limanı, bekleme sürecindeyken, Aliağa Bölgesi’ndeki limanlar da güçlenmeye başladı ve hatta özel Nemport Limanı kuruldu.
Ancak Ankara, eğer kısa zamanda çözüm sağlamazsa; Aliağa’daki limanlar faaliyetlerine ya son vermek zorunda kalacak, ya da eskisi gibi yine küçülecekler.
Özellikle törenlerle açılan, iddialı olan Nemport, eğer Ankara’dan özel ihtisas gümrüğü onayları çıkmazsa, tüm umudunu kaybetmek üzere.
Tekstil, makina, mobilya, kimya birçok mal grubu ihtisas gümrüklerine tabii. Aliağa limanlarına gelen malların çoğu ihtisas gümrüğü olmadığı için tekrar İzmir’e gönderiliyor. Üstelik yalnızca uluslararası taşıma yetkisi olan C karneli tırlarla taşınabiliyorlar.
Armatörler çift uğrak yapmak zorunda kalıyor. Aliağa’da mallar bekliyor, bozuluyor. Gelen TIR’lar ise Alsancak liman ve çevresini tıkıyor.
MARİNA, otel, beach ve restorant yatırımlarıyla Çeşme büyük değişim içerisinde. İkinci konuttan başını zor da olsa, nihayet kaldırmaya, farklı yatırımlara yönelmeye başladı.
Bu hamle; Alaçatı ile birleşince artık Çeşme -Alaçatı uçtu -uçacak demek mümkün.
Ancak eğer bu uçma yalnızca 2,5 aylık kısa yaz sezonuyla kalırsa, yarın öbür gün yatırımcı, kaçtı kaçacak
demek de mümkün...
Birçok yeni gelen yatırımcı, geçen hafta rüzgarlı geçen havalarla “Biz bu yatırımları nasıl döndüreceğiz” telaşına düştü.
Onlar telaşlandıkça, ateş pahası, şirasezinden çıkan fiyatlar da bizlerin hesabına düşüyor.
Gözler fırıl fırıl iki ayda ne kazanırsam diye dönüyor.
Geçen yıl krize moral olsun diye televizyonlarda sık sık yayınlanan bir reklam vardı.
Türkiye’nin önde gelen işadamlarının söylediği “Tıkır tıkır” sloganlı reklamı sanırım hatırlayacaksınız.
İşte bu “tıkır tıkır” diye anlatılan makina sektörü maalesef bugünlerde “takur tukur”...
Daralan yurtdışı pazarlar ve Türkiye’nin düşük kur politikası sektörün belini büktü.
Oysa daha birkaç yıl öncesine kadar bu sektör adından büyük başarılar, önemli ihracatlarla söz ettiriyordu.
Sıkıntıyı yaşayan firmalardan biri de yalnızca Ege’nin değil Türkiye’nin en eski, en büyük makina üreticilerinden Dirinler oldu.
* * *
Önceleri önemini yazdık, ardından eksiklerini anlattık, son yazılarımızda ise mesajlarımız “Artık bir an önce şu yasayı çıkartın” yönünde oldu.
Konuyu yakın takipteyiz çünkü ülkenin de, bölgenin de geleceğini yakından ilgilendiriyor.
“Yenilenebilir Enerji Kanun Teklifi olarak bilinen 2/340 Esas Numaralı Yasa Teklifi’nden söz ediyorum.
Bu yasa rüzgarından güneşine,jeotermalinden biyokütlesine, hidroliğine ciddi boyutlara varan enerji kaynaklarımızın kullanımını adeta patlatacak.
Yalnızca Ege Bölgesi’nde; gelecek yatırımlar ve yan sanayii ile birlikte 10 milyar dolarlık bir ekonomik hamle yaratacağından söz etmiştik.
Bu kadar beklenen kanun teklifi hep ertelendi. Sürekli bir başka gerekçe karşımıza çıktı.
Asıl gerekçenin, petrol ve doğalgaz lobilerinin baskısı olduğunu bile bile detaylarla uğraşılarak zaman geçirildi.