Kendisi değil ama hayat öyküsü sık sık bir bankanın reklamında karşımıza çıkıyor. Doğrusu güzel, etkileyici bir reklam hazırlamışlar.
Ortaokula giden bir kızın annesiyle evlerinde dikmeye başladıkları balıkağları; daha sonra küçük bir atölyeden, dünyanın en büyük balıkçılık ülkesi Norveç’e uzanıyor.
Ağlar dalga dalga dünyayı sararken bir genç kadınının evden, atölyeye, atölyeden fabrikaya uzanan mücadelesi coşkulu bir sesle anlatılıyor.
Reklamda yüzünü görmediğiniz bu öykü Emel Aksoy Gündemir’e ait.
Biraz şans, çok emek, gece gündüz anneyle başlanan ağ dikimi, bugün genç kadının Norveç’in en büyük firması Egersun.net’le ortak olmasını sağladı.
Reklam filmi uğurlu geldi, ağlarını satın alan Norveçliler firmasına ortak oldu. İmzalar önceki gün atıldı.
Norveçlilerle yeni ve çok yönlü bir yatırıma hazırlanıyorlar.
İzmirli Gündemir, çocukluğunda arkadaşları sokakta oyun oynarken, evde dikmeye başladığı ağların kendine uğur getirdiğine inanıyor.
Balıkçı bir ailenin kızı
Reklamlarda biraz abartı olur. Sizin öykünüz nasıl yansıtılmış?
Herşey olduğu gibi. Zaten öyküyü benden aldılar ve tekstlerin son halini bana gönderdiler.
Evde ağ dikmek nasıl başladı ?
Babam balıkçı benim. Deniz avcılığı ile uğraşıyordu. Ailemiz hep ağların içindeydi, bahçemizden ağlar eksik olmazdı. Ancak annemle ben, Türkiye’ye akua kültür yani kültür balıkçılığını ilk getiren eniştem Hüseyin Kopuz’un talebiyle bu işe girdik. O yıllarda Türkiye’ye ağlar hazır geliyordu ama asıl zorluk ondan sonra başlıyordu. Ağların kesilmesi, kenarlarının örülmesi, dikilmesi zahmetli işlerdi. Eniştem anneme “sen dikersin, ölçüleri de Emel ayarlar” dedi. Öyle başladık.
Kaç yaşındaydınız o yıllarda?
Ortasondaydım ve çok hevesliydim. Önceleri annemin de hoşuna gitti, etrafına komşu kadınları da topladı ama bir süre sonra evin her tarafına ağlar yığılınca annem ‘ne yaptık biz’ demeye başladı. Bu iş bitmesin diye okuldan geldikten sonra gece yarılarına kadar ağ örerdim. Lisede işimize daha profesyonel gözle bakmaya başladım. Komşu kızlarına da düzenli iş verir hale geldim. Evi atölyeye çevirdik. Birkaç sene öyle çalıştık.
Siz bıkmadınız...
Hayır, üstelik ilgim her geçen gün arttı. Liseyi bitirince Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ni kazandım. Ama evde işler yığılmaya başladı. Bu kez atölyeyi kurduk. Narlıdere’de 66 metrekarelik atölyeye taşındık.
Kimse bu üretimi keşfetmemiş mi ?
Deniz balıkçılığında kullanılan ağları genellikle kıyılarda yaşlılar yapıyordu. Biz kültür balıkçılığı için başladık. Onların ağ yöntemleri farklı. Akuakültür ağlarının dokunuşu ayrı, düğümsüz olmaları gerekiyor. Ayrıca hafif ve sağlam olmalı. Bizim başlangıcımız sektörün başlangıcına da denk geldiği için patlama yaşadık. Ancak ilk olmanın zorluğunu da çok yaşadık. Deneme yanılma yöntemiyle yenilikler getirmeye çalıştık. Kafeslere gider bakar ona göre planlamalar yapardım. Hiç unutmuyorum bir gün okuldan teşekkür getirdiğimde, yanlış olan bir ağ için fırça yemiş çok ağlamıştım.
Vazgeçmediniz...
İnat ettim, bu kez başardıkça talebi karşılayamaz hale geldik. Yüksekokulda okurken dünyadaki ağ dikme makinalarını araştırmaya başladım. Japonya’dan makina aldık. Bizim ağlara uygun olsun diye özel aparatlar yaptırarak makinaya ekledim. Ancak atölye de yetmemeye başladı. Ardından annem hastalandı ve tüm işler bana kaldı. Tamamen yalnız devam ettim.
Okul bittiğinde fabrikaya mı geçtiniz?
Evet aynı yıl, Güzelbahçe’deki fabrikaya geçince işler daha yoğunlaştı.
Parmağının acısını unuttu
Hala bu işi yapan, tek firma mısınız?
Bizden sonra firmalar kurulmaya başladı. Yanımdan ayrılanlardan bazıları firma kurdu. Altı firma olduk.
Norveçlilerle nasıl tanıştınız?
Malzemeyi onlardan alıyorduk. Yaklaşık yedi yıldır tüm gelişimimize yakın tanıklardı. Egersund net. Norveç pazarının yüzde 40’ına hakim büyük bir grup. Norveç’te hem malzeme hem üretim alanında varlar. Gördüğümde fabrikalarının büyüklüğüne inanamadım. Kendime ‘artık parmağın acısını unutma zamanı geldi’ dedim.
Parmak acısı?
Punta atmaktan parmaklarımda çıkıntılar var, boynumda hafif öne eğiklik oluştu. Omuzlarım da ağ taşımaktan genişledi. Genç kızken parmaklarıma bakar üzülürdüm. Artık gururla bakıyorum.
Reklam filmi uğurlu geldi
Norveçlilere ağ sattığınızı tüm Türkiye duydu ama bu arada siz onları ortağınız yaptınız...
Yaklaşık üç yıl önce ilk ortaklık teklifiyle geldiler ancak o zaman firmanın yüzde 70’ini istemişlerdi. Kararsız kalmıştım. Hemen ardından kriz patlayınca her iki taraf da beklemeyi tercih etti. Altı ay önce tekliflerini yinelediler.
Ortaklık kesinleşti mi?
İki gün önce imzayı attık. Firmamıza yüzde 50 ortak oldular.
Bu ortaklık ne getirecek?
Modern yepyeni bir fabrika kuracağız. Üretim hemen iki katına çıkacak. Onlar teknoloji, bilgi yönünde oldukça iyiler. Ayrıca fabrikada ağ yıkama ünitesi olacak. Uzun vadede amacımız ağları da doğrudan burada üretmek.
Şimdi ne kadarlık üretim var?
Yılda ortalama 100 ton yeni ağ işliyoruz. İlk etapta 200 tona çıkacağız. Türkiye’de akuakültür sektöründe yılda 450 ton ağ tüketimi oluyor. En az yarısını karşılamayı amaçlıyoruz.
İhracat hedefiniz var mı ?
Norveçlilerin Türkiye’yi düşünmesinde asıl ihracat hedefi etkili oldu. Bizim ihracatımız küçük çaplıydı. Norveçli ortağımız Akdeniz, Ortadoğu ve Rusya’ya Türkiye üzerinden satış yapmayı planlıyor. Egersun.net yalnızca akua kültüre ağ yapmıyor, deniz ağları da var. Yağmurluk, bot gibi deniz malzemeleri de satıyorlar. Bunlar da satış ağımıza girecek. Firmalara yardımcı ekipman satıp, mooring sistem kurma konusundaki faaliyetleri de artıracağız.
Fabrika nerede olacak?
Yer arayışımız sürüyor. Deniz kenarı olsun istedik. Çünkü Norveçlilerin fabrikaları deniz kenarında ancak izin alamadık. Şimdi organize sanayi bölgelerini araştırıyoruz. Torbalı’da birkaç yer beğendik. Sanırım orası olacak. Bir yıl içinde yatırımı tamamlamayı hedefliyoruz.
“Hikayem çok etkileyici oldu”
Emel Aksoy Gündemir, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve Garanti Bankası tarafından 2008’de düzenlenen Kadın Girişimci Yarışması’nda 800 kadın girişimci arasında birinci oldu. Banka reklam filmi hazırlanmaya karar verildiğinde birçok girişimcilik konusu incelenmiş ve Gündemir’in öyküsünde karar kılınmış. Kompozisyonu birlikte oluşturduklarını anlatan genç kadın film yayınlanmadan önce İstanbul’a giderek son halini, gözleri yaşararak izlediğini anlatıyor ve “ben de tüm başarımı anneme ithaf ettim” diyor.