Sağlık ve iyi yaşamın mutfakta başladığını her zaman söylüyorum. Mutfağınız ne kadar sağlıklıysa, siz de o kadar sağlıksınız. Bu noktada, mutfak detoksu çok büyük önem taşıyor. Mutfağınızdan size zarar verecek olan besinleri çıkarıp, yerine sağlıklı olanları koymak, iyi yaşam için atacağınız en güzel adımlardan biri.
Eskiden bir telefonla annelerimizi arayıp, mutfak konusunda destek isterdik. Sosyal medya hayatımızın o kadar içine girdi ki, yemek tarifleri ve mutfak sırları için bile internette aramalar yapıyor, YouTube kanallarındaki videoları izliyoruz. Haydi itiraf edin, yemek tarifleri için defter tutanlarımızın sayısı oldukça azaldı değil mi?
Mutfak, hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlığa katkıda bulunuyor. Çünkü kimileri için yemek yapmak bir terapi çeşidi. Ama işin içine girince, her zaman her şey çok kolay olmayabiliyor. O yüzden ben de bugün sizlerle kendi küçük mutfak sırlarımı paylaşmak istedim. Umarım birkaç tanesi hayatınızı kolaylaştırmaya yardımcı olur.
Küçük ama etkili ipuçları
- Yapacağınız tatlılarda şeker yerine, hurma kullanmayı deneyin. Hurmayı sıcak suda bekletip, püre ve şurup elde edebilirsiniz. Hem kalori hem de sağlık açısından faydalı olan bu
Kış denince akla en çok gelen vitaminlerden biri de C vitamini oluyor. Eminim birçoğunuz hastalıklardan korunmak veya atlatmak için C vitamininden yardım istiyorsunuzdur. Peki, bilimsel olarak C vitamini ve bağışıklık sistemi arasında bir ilişki var mı? Evet, yeterli miktarda almanız, sağlıklı bir bağışıklık sistemine destek oluyor. Aynı zamanda, yara iyileşmesinde, kemik sağlığının korunmasında ve beyin fonksiyonunu arttırmada da önemli bir rol oynuyor.
C vitamini, birçok meyve ve sebzede doğal olarak bulunur (özellikle de turunçgillerde) ve her gün vücuda alınması gerekir. Çünkü suda erir ve vücudumuzda depolanamaz. Fazlası ter ve idrarla birlikte vücuttan atılır. Yani ihtiyaçtan fazla aldığınız bu vitaminin fazlasını attığınızı unutmadan tüketmekte fayda var. C vitamini suda eriyen, çözünen bir vitamindir. Yağda eriyenlerin aksine, C vitamini gibi suda çözünen vitaminleri, vücudumuzda depolayamayız ve fazlasını idrarla atarız. Bununla beraber fazla aldığımızda, vücuda başka etkileri de olabilir. Çok alımının en yaygın yan etkisi, ishal ve mide problemleri gibi sindirimle ilgili sorunlardır.
Demir eksikliği olanlar
C vitaminin en çok bilinen faydalarından biri de, demirin emilimini
Dünya genelinde görülen hassas bağırsak sendromunun beş önemli tetikleyicisini sizler için sıraladım.
İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS), yani halk arasında bilinen adıyla, hassas bağırsak sendromu, dünya genelinde insanların yaklaşık yüzde 6 ila18’ini etkiliyor. Bu durum, bağırsak hareketlerindeki değişiklik ve karın ağrısıyla karakterizedir. Diyet, stres, uyku düzeni bozuklukları ve bağırsak bakterilerindeki değişiklikler, IBS’nin semptomlarını tetikleyebilir.
Tetikleyiciler, bireyler arasında farklılık gösterebilir, bu yüzden tek bir besin veya stres kaynağı IBS’ye yol açar gibi genelleme yapmak çok zordur.
1-Ağrı ve kramplar: Karın ağrısı en yaygın belirtilerden biridir ve hastalığın tanısı için de anahtar bir faktördür. Normalde bağırsak ve beyin, sindirimi kontrol etmek için birlikte çalışır. Bağırsaklardan salınan hormonlar ve sinyaller sayesinde sindirim de düzenlenir. Fakat IBS’li bireylerde bu iletişim ağı biraz bozulur ve bu durum sindirim sisteminin kaslarında koordinasyonsuz ve ağrılı bir gerilime neden olur. Bu ağrı, çoğunlukla alt karında veya karnın tümünde ortaya çıkabilir. Diyet değişiklikleri, stres azaltıcı terapiler ve bazı ilaçlar, ağrıyı azaltmaya yardımcı
Özellikle kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin yolları sık konuşuluyor. Bağışıklık sistemi elbette tek bir vitamin ya da mineralle güçlenmiyor ama önemli rolleri olduğu da biliniyor. Çinko da bunlardan biri... Doğal olarak bazı gıdalarda bulunuyor ancak bağışıklık sistemini desteklemek için çoğunlukla da günlük beslenmede yer alması gerekiyor.
Çinko, yaklaşık 100 enzimin aktivitesi için gereklidir. Protein ve DNA sentezi, yara iyileşmesi, hücre bölünmesi gibi önemli aktivitelerde rol oynar. Aynı zamanda gebelik, çocukluk ve ergenlik döneminde normal büyüme ile gelişmeyi destekler, sağlıklı tat ve koku duyusu için ihtiyaç duyulur. 19 yaşından büyük kadınlar için günde 8 mg., erkekler içinse 11 mg. çinko gerekir. Emzirme ve gebelik durumlarında ihtiyaç artabilir.
Tahıl ve bitkilerde bulunur
Besinleri gözden geçirdiğimizde; istiridye porsiyon başına en yüksek çinko içeriğine sahiptir. Ancak günlük beslenmede kırmızı et daha sık kullanıldığı için güçlü kaynak olarak ön plana çıkar. Tam tahıllı ekmeklerde, tahıllarda, bakliyatta ve diğer gıdalarda bulunan fitatlar, çinkoyu bağlar ve emilimini engeller. Bu nedenle, tahıl ve bitkisel gıdalardaki çinkonun vücutta kullanımı
Hayatlarında ve yaşam tarzlarında değişiklik isteyen bireyler, bunu genelde iki şekilde yapar: Tek seferde istedikleri her şeyi değiştirmeye çalışırlar ya da her defasında birer tane olmak üzere daha küçük ve yavaş yaklaşımı tercih ederler. Her iki yaklaşım da iyidir ve değişikliği destekler. Ben, her zaman uzun sürede ve yavaş olan değişikliğin, daha sağlam ve kalıcı olduğunu düşünüyorum.
Yaşam tarzınızda bazı değişiklikleri yapmanın kolay olmadığını biliyorum, uzun yıllar edindiğiniz alışkanlıkların yerine birkaç günde başkasını koymak, ilk bakışta imkansız gibi görünüyor olabilir.
Bu konuda çoğu kişi iradesine güveniyor. Ama irade kas gibidir ve çok çalışırsa yorulur. En doğrusu, onu dışarı atmak ve alışkanlıkları içeri almak.
Alışkanlıklar, zamanla oturur ve zorlanarak yaptığınız şeyleri bir süre sonra farkında olmadan yapıyor olduğunuzu görürsünüz. “Alışkanlık, iradeyi otomatik pilota bırakır.” Onları değiştirmek elbette kolay değil, örneğin bir kişi her gün
3-4 bardak çay içiyor ve bunu 15 yıldır düzenli olarak tekrarlıyorsa, sadece 15 günde bundan tamamen kurtulmasını beklemek çok da adil olmaz, değil miAynı şeyi yıllardır hareketsiz yaşama alışmış ve egzersiz
Antibiyotikler, bakteri üremesini engellemek veya onları yok etmek için kullanılırlar. Her ne kadar modern tıp olarak düşünülse de, onlar aslında yüzyıllardır kullanılıyorlar. Bu konuda son yıllarda çok daha bilinçlendiğimizi düşünüyorum. Antibiyotik kullanımı, eğer gerçekten doğru zamanda ve uzman kontrolünde yapılmazsa, zararlı bile olabiliyor. Özellikle bağırsak mikrobiyotasında ciddi değişikliklere sebep olabiliyor. Bu yüzden antibiyotik kullanımı konusunda farkındalık yaratmanın da faydası var.
Besinler de yıllardır hem hastalıkların tedavisinde, hem de koruyucu olarak kullanılıyor. Kendinizi yorgun veya halsiz hissettiğinizde siz hangi besinlerden destek alıyorsunuz?
Bugün size eski zamanlardan beri ‘antibiyotik’ olarak nitelendirilen üç besinden bahsetmek istedim. Bunları tabii ki hekiminizin önerdiği ilaç yerine düşünmeyin, ancak ilaç kullanmaya gerek kalmaksızın, bağışıklığı hep güçlü tutmak için beslenmenizde yer verin.
BAL
Bal, antik çağlara kadar uzanan en eski besinsel antibiyotiklerden biridir. Mısırlılar, balı sıklıkla doğal bir antibiyotik ve cilt koruyucu olarak kullanmışlar.Hatta eski zamanlarda organik bal, yaraların üzerine direkt sürülerek tedavi için
Çarşamba günü zerdeçal etken maddesi kurkuminin sağlık faydalarını yazmaya başlamıştım, konu o kadar geniş ki, bugün devam ediyoruz. Herkes Hint baharatı zerdeçalının yararları hakkında konuşuyor. Fakat zerdeçal ve aktif bileşeni olan kurkumini diyetinize eklemeden önce farkında olmanız gereken bazı durumlar var.
Zerdeçalın makul kullanımı, genel sağlık açısından herkes için güvenli olarak düşünülüyor. Bu baharat, geleneksel Hint mutfağında yüzyıllardır kullanılmakta. Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi, “Zencefil ve zerdeçallar güvenli kabul ediliyor. Zerdeçal ve kurkumin takviyeleri, önerilen dozlarda alındığında güvenli sayılıyor” diyor. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) zerdeçalı ‘muhtemel güvenli’ olarak sınıflandırıyor. Ancak yine de herkes için uygun mu bu yazıda değerlendireceğiz.
Birçok olumlu sağlık faydası zerdeçalın anti-inflamatuar özellikleriyle ilişkili. Zerdeçal, mide rahatsızlığı, bağırsakta gazın hafifletilmesi (laktoz intoleransı dahil), sedef, egzama, romatoidartrit, fibromiyalji, siyatik ve osteoartirit gibi birçok inflamasyona bağlı rahatsızlığı hafifletmek için
kullanılmıştır.
Bazı araştırmalara göre, Alzheimer ve demansın etkilerine karşı bile koruma
Son yıllarda çokça duyar olduk... Daha önce de bahsettim ama e-posta ve sosyal medyadan gelen sorular yoğunlaşınca, bu kez daha detaylı anlatmak istedim. Kurkuminin ana kaynağı olan zerdeçal, Asya ülkelerinde binlerce yıldır hastalıklar için bir diyet çeşidi olarak görülüyor. Fakat bir ilaç olarak tüketilmesine rağmen, kurkuminin biyolojik özellikleri 20’nci yüzyılın ortalarına kadar bilimsel olarak tanımlanmadı.
İlk olarak 1949 yılında Nature
dergisinde yayımlanan bir makalede,
Dr. Schraufstatter ve arkadaşları, kurkuminin antibakteriyel özelliklere sahip olan aktif bir bileşik olduğunu bildirdi. Bu bulgulara rağmen, sonraki
20 yıl boyunca kurkumin hakkında sadece beş araştırma yayımlandı. 1970’lerde ise kurkumin etken maddesi bilimsel araştırma konusu haline geldi ve üç bağımsız grup kurkuminin; kolesterol düşürücü, anti-diyabetik, anti-inflamatuar ve anti-oksidan özellikleri keşfedildi.
1980’lere gelindiğinde, Kuttan ve arkadaşları bu etken maddenin anti-kanser aktivite özelliğini tartışmaya açtı. Araştırmalara gösterilen ilgi yıllar boyunca dramatik bir şekilde arttı. Haziran 2011’den itibaren kurkumin üzerine 4 binden fazla makale, ABD’deki Ulusal Sağlık Enstitüsü (National