Antibiyotikler, bakteri üremesini engellemek veya onları yok etmek için kullanılırlar. Her ne kadar modern tıp olarak düşünülse de, onlar aslında yüzyıllardır kullanılıyorlar. Bu konuda son yıllarda çok daha bilinçlendiğimizi düşünüyorum. Antibiyotik kullanımı, eğer gerçekten doğru zamanda ve uzman kontrolünde yapılmazsa, zararlı bile olabiliyor. Özellikle bağırsak mikrobiyotasında ciddi değişikliklere sebep olabiliyor. Bu yüzden antibiyotik kullanımı konusunda farkındalık yaratmanın da faydası var.
Besinler de yıllardır hem hastalıkların tedavisinde, hem de koruyucu olarak kullanılıyor. Kendinizi yorgun veya halsiz hissettiğinizde siz hangi besinlerden destek alıyorsunuz?
Bugün size eski zamanlardan beri ‘antibiyotik’ olarak nitelendirilen üç besinden bahsetmek istedim. Bunları tabii ki hekiminizin önerdiği ilaç yerine düşünmeyin, ancak ilaç kullanmaya gerek kalmaksızın, bağışıklığı hep güçlü tutmak için beslenmenizde yer verin.
BAL
Bal, antik çağlara kadar uzanan en eski besinsel antibiyotiklerden biridir. Mısırlılar, balı sıklıkla doğal bir antibiyotik ve cilt koruyucu olarak kullanmışlar.Hatta eski zamanlarda organik bal, yaraların üzerine direkt sürülerek tedavi için kullanılırmış.
Bu besin, antibakteriyel özelliklerinden bazılarını oluşturan hidrojen peroksit içerir ve düşük bir pH seviyesine sahiptir. Bu, bakterilerin su kaybetmesine ve ölmesine neden olur. Bal, doğal ve etkili bir öksürük kesici olması nedeniyle, boğaz ağrısını yatıştırır. Bu durum vücudun enfeksiyonla savaşma gücünü artırır, ateş çıkması riskini azaltır. İçindeki yüksek antioksidan etkiye sahip bileşikler, bağışıklık sisteminin desteklenmesine yardımcı olur. Elbette balın bileşimi ve antioksidan kapasitesi, yetiştiği bölgeye, çiçek örtüsüne ve elde edilme tekniğine göre değişebilir.
Bal genellikle güvenle kullanılabilir, ancak alerji riskine karşı bir yaşın altındaki bebeklere bal vermemeye dikkat edin.
ZENCEFİL
Zencefil de hastalık dönemlerinde en çok kullanılan doğal koruyucu besinlerdendir.
Soğuk günlerde içinizi ısıtmakla kalmaz, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma ve soğuk terleme gibi gribe bağlı tüm semptomları azaltmaya yardımcı olur. Aynı zamanda soğuk algınlığı ve grip sırasında da yararlı olan sağlıklı terlemeyle, virüsün ve toksinlerin doğal bir yolla atılmasına yardım eder.
Vücudumuz aslında hastalıklarla doğal yollardan savaşır. Örneğin, ter bezlerimiz hastalıklara karşı savaşan, antimikrobiyal bir madde olan dermicidin üretir, ter içine salınır ve cildin yüzeyine taşınarak, bakteri ve mantar gibi mikroorganizmalara karşı koruma sağlar. Zencefil de vücudu ısıtarak, bu üretimin artmasını sağlar ve böylece bağışıklık sistemini destekler.
SARIMSAK
Sarımsakta bağışıklık sisteminin mikroplarla savaşmasına yardım eden bazı bileşikler vardır. Dövüldüğünde veya kıyıldığında ana etken maddesi olan sülfürlü bileşikler ortaya çıkar. Bunlardan ona özgü koku ve tadı veren allicin adlı madde antimikrobiyaldir.
Araştırmalar, bu bileşiklerin soğuk algınlığa veya gribe neden olan virüslerle karşılaştıklarında, vücudun hastalıklarla mücadele gücünü artırdığını göstermiştir.
Kısacası, bağışıklık sistemini güçlendiren allicin adlı maddelerin üretilmesi için sarımsak dövülebilir, çiğnenebilir veya kıyılabilir.
Sarımsağın grip savaşçısı özeliğinden maksimum faydalanmanın yolu, onu çiğ tüketmektir. Çünkü 60 derecenin üzerinde pişirildiğinde içindeki faydalı bileşenler kayba uğrayabiliyor. Eğer tadını sevmiyorsanız, birkaç dövülmüş sarımsağı hap gibi yutmayı deneyebilirsiniz.