Gluten; buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllarda bulunan bir protein türüdür. Çölyak hastalığı, gluten içerikli gıdaların tüketimi sonucu vücutta bir bağışıklığı tetikleyen, bağırsak iltihabı ve hasara yol açan hastalıktır. Tüm tüketilen yiyecekler ince bağırsaktan geçerken, besin öğeleri ince bağırsaktaki villus çıkıntıları sayesinde emilir. Ancak glutene karşı alerjisi olan kişilerin ince bağırsağında ‘gluten’ bu villuslara zarar verir ve vücut için gerekli olan besin öğeleri ince bağırsaktan emilemez. Bu duruma çölyak denir. Çölyak hastalığı, sindirim sorunları ve beslenme yetersizlikleri de dahil olmak üzere, bir dizi olumsuz belirtiye neden olabilen ciddi bir durumdur ve bu kişilerin gluten içeren besinleri hayatından çıkarması gerekir.
Çölyak hastalığının birçok belirtisi olabilir. Eğer aşağıdaki belirtilerin birkaçını birden kronik olarak yaşıyorsanız, bir hekim ile görüşmenizde fayda var. Lütfen çölyak hastalığını, günlük yaşam içinde gelişebilen gluten hassasiyetiyle karıştırmayın. Çölyak hastalığı tedavide kesinlikle sıfır gluten gerektirir ve ömür boyu titizlikle takip edilmelidir. İşte çölyak hastalığının yedi belirtisi...
1. İshal
Yumuşak ve sulu dışkı, birçok
Kronik olarak yorgunluk ve halsizlik hissediyorsanız, demir eksikliği yaşıyor olabilirsiniz. Demir eksikliği anemisi olan birçok kişide belirti ve işaretler hemen görülmeyebilir, çünkü vücuttaki demir depoları yavaş yavaş boşalır. Belirtileri genellikle, yorgunluk ve enerji azlığı, konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, bağışıklık sisteminde zayıflık, çarpıntı-nefes darlığı, solgun cilt, diş etiyle tırnaklarda kırılmalar ve tahriş olmuş dil olarak sıralanabilir.
Demir eksikliği tedavisinde öncelikle mutlaka bir hekime danışılmalı ve kan testi yaptırılmalı. Doktor kontrolünde yetersizliğin seviyesine göre demir hapları kullanılabilir. Hekim tarafından önerilen ilaç tedavisi çok düzenli bir şekilde uygulanmalı ve bu tedavi, demir yönünden zengin besinlerle de desteklenmelidir.
Kalsiyum, demir emilimini engeller
Demir, yeryüzündeki her canlı için çok önemli bir elementtir. Sürekli olarak moleküler düzeyde yer alan ve vücudumuzun etrafında oksijen taşımak gibi insan hayatı için vazgeçilmez bir dizi işlem için gereklidir. Kırmızı kan hücrelerinin üretimi (hematopoiezis olarak bilinen bir işlem) için gerekli olan ve aynı zamanda hemoglobinin (kırmızı kan hücrelerinin pigmenti) bir parçası
Kilo aldığınızda, siz karın bölgenizden şikayetçiyken, bir arkadaşınız kalçalarının büyüdüğünü söyleyebilir. Herkesin yağ hücrelerinin yeri ve sayısı farklıdır. Bunda, genetik faktör ve ergenlik dönemi de etkilidir. Çünkü obezite ve fazla beslenme durumunda, yağ hücrelerinin ya hacmi genişler ya da sayısı artar. Çocukluk ve ergenlikte, büyüme ve gelişme çağında yağ hücrelerinin sayısı artar. Yetişkinlikteyse, o dönemde altyapısı oluşturulmuş yağ hücrelerinin hacmi genişler.
Şişmanlık. fiziksel
olarak genellikle iki tipte gelişir: Elma ve armut. İnce bel ve geniş kalçalı tipe, armut tipi denir. Göbek çevresinin genişliğiyle oluşan şişmanlıksa, elma tipidir. Armut tipine sahip olanlar, elma tipine nazaran daha şanslıdır çünkü yağ hücrelerinin kalça ve üst bacakta birikmesi, göbekte birikmesinden daha iyidir.
Elma tipi şişmanlık, kalp ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması ve diyabet hastalığı riskini de arttıran bir sürece yol açar.
Biriktiği yer de önemli
Hepimizin bildiği gibi, aynı kilo veya vücut kitle indeksi’ne (BKİ) sahip olan insanlar; yağ oranları farklıysa çok farklı görüntüye ve hastalık risklerine sahip olabiliyorlar. Ayrıca, vücut kompozisyonu
Balkabağı dendiği zaman aklınıza ne geliyor? Kabaktan yapılan fenerler? Balkabağı pastası ya da tatlısı? Belki de bugüne kadar hiç tüketmediniz... Balkabağı, tüm bu kullanım alanlarından ve düşündüğünüzden çok daha fazlasını içeriyor. Kabuğundan, içine, sağlığa birçok faydası bulunuyor. Kış mevsiminin en güzel besinlerinden biri olan bu sebzeyi tüketmek için bir sebep bulamıyorsanız, bugünkü yazım fikrinizi değiştirebilir.
1- Kilo kaybına yardımcı olur:
Balkabağı lif bakımından zengin olup, sindirimi yavaşlatır. Bu özelliğinden dolayı daha tok hissetmenize yol açar. Bir bardak balkabağı püresi, ortalama üç gram kadar lif içerir. Ayrıca düşük kalorili bir besindir. 100 gramı, yaklaşık 25 kaloridir.
2-Göz sağlığı için önemlidir:
Balkabağının parlak portakal renginde gizli olan bol miktardaki beta-karoten, vücutta A vitaminine dönüşür. Bu vitamin, göz sağlığı için çok önemlidir; retinanın ışığı absorbe etmesine ve işlemesine yardımcı olur.
100 gram kadar haşlanmış balkabağı, günlük A vitamini ihtiyacınızın tamamını karşılar. Kataraktın önlenmesinde rol oynayan iki antioksidan olan lutein ve zeaksantin de içerir.
3-Bağışıklık sistemini destekler:
Kilo vermek istiyorsunuz ama her defasında denemenize rağmen bir türlü başarıya ulaşamıyor musunuz? Durum böyleyse iç dünyanızdaki kalıpları kırmayı ve bakış açınızı değiştirmeyi deneyin. Dolapta asılı duran ve artık giyemediğiniz kıyafetleriniz, kilolu hissettiğiniz için kaçındığınız etkinlikler, eski fotoğraflar ve ortaya çıkan sağlık problemleri... Tüm bunlar kilo vermeniz için size sinyaller veriyor ama siz o enerjiyi kendinizde bulamıyor ve kendinizi kötü ve değersiz hissetmeye devam ediyorsunuz.
Kilo verme amacınız güçlü değil ve bilinçaltınız yeni yeme biçimine hazır değilse, attığınız bütün adımların başarısızlıkla sonuçlanması normaldir ve kısa süre sonra diyeti bırakmanızla sonuçlanır. Cesaretinizi kıran ve pes etmenize sebep olan kendinize söylediğiniz sözleri tanımlamanız gerekir. Kilo vermeyi isteme nedenlerinizi bir kağıda yazdığınızda onlarca sebep bulabilirsiniz, ama asıl neden bir tanedir. O gerçek nedeni bulmayı çalışın. Kilo vermek için asıl nedeninizi bulduktan sonra sıra hedefi belirlemekte. Hedefinizi çok zor veya ulaşılamaz seçmeyin, çünkü bu durum vazgeçmeyi tetikler. Kendinize aşamalı aşamalı küçük hedefler koyun.
Vazgeçmeniz gereken düşünce kalıpları:
“Zay
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden Doç. Dr. Hande Şar Sancaklı, beslenme düzenini değiştirmenin çürüklere karşı önemli bir adım olduğunu söyledi.
Pazar günü yüksek şeker içeren, az lif ve protein olan beslenme şeklinin yani karyojenik diyetin diş çürüğüne sebep olabileceğini İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hande Şar Sancaklı’dan öğrenmiştik. Şimdi devam ediyoruz. Acaba beslenmeyi değiştirmek, çürükler için iyi bir önlem olabilir mi?
- Beslenme düzenimizi değiştirerek diş çürüklerini önlemek mümkün mü?
Beslenmemizin, özellikle koruyucu tedavilerle engellenebilen özelliğe sahip diş çürüklerini, ortaya çıkmadan engelleyebilmek mümkündür. Beslenme alışkanlığımızla direkt ilintili olan çürük gelişebilme riskini, özellikle tükettiğimiz karbonhidrat ve şekerlerin ağız-diş sağlığımız açısından çok düşük karyojenik ve düşük kalorili değişkenleriyle yer değiştirerek minimuma indirebiliriz. Yüksek kalori, glisemik indeks ve çürük yapıcı etkiye sahip sukroz diğer bir deyişle sofra şekeri yerine, daha düşük kaloriye sahip fruktoz ve çürüğe neden olan bakteriler tarafından sentezlenemeyen şeker alkoller
Şeker tüketiminin ağız sağlığı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğunu belirten Doç . Dr. Hande Şar Sancaklı, “Etkili bir fırçalama yapılmazsa, bir haftada dahi çürük gelişebilir” dedi.
Beslenmeyle ağız ve diş sağlığı arasında güçlü bir ilişki var. Kasım ayının son haftasında, bu konuyla ilgili oldukça fazla bilgi dinledim ve tüm bunları sizin için düzenlemek istedim. Aklımdaki sorularıysa sevgili dostum Hande ile çözdüm. Doç. Dr. Hande Şar Sancaklı, İstanbul Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Beslenme ve ağız-diş sağlığı hakkındaki tüm sorularımıcevapladı.
- Beslenme diş çürüğüne doğrudan etki eden bir faktör müdür?
Ağız-diş sağlığı ve beslenme çok yakından ilişkili kavramlardır. Şeker, yağ ve tuz içeriği düşük, sebze-meyve içeriği yüksek bir diyet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve diyabetin ortaya çıkma riskini azaltır.
Şeker tüketimi özellikle oral sağlıküzerine doğrudan etkiye sahiptir. Tüketim artarsa, hem sağlıksız beslenmeye hem de kilo artışına neden olarak belirttiğimiz rahatsızlıkları da içeren sistemik hastalıklara yol açar.
Biraz daha dar çerçevede baktığımızda, diş çürüğü mutans
Bulguru ne kadar çok sevdiğimi ve tüketimini önemsediğimi biliyorsunuz. Hatırlarsanız, 2015 yılında Milano’da Expo’nun kapanış konuşmasını yaptığımda Birleşmiş Milletlere, 2016’nın bulgur yılı olarak ilan edilmesi konusunda seslenmiştim ve hatta sonrasında basın beni ‘Bulgurcu Dilara Abla’ olarak ilan etmişti. Bulguru tüketmek için birçok sebep var ama ben bugün sizlere biraz tarihinden bahsetmek istedim. Sevgili meslektaşım Seçil Kenar’ın katkılarıyla hazırlanmış ‘Tarihinden Tarifine Bulgur’ kitabı gözüme ilişince hem bilgi vermek istedim, hem de aşağıda okuyacağınız bulgurun tarihi konusunda da kendimi güncellemiş oldum.
Farklı yemeklerde kullanma fırsatı
İnsanoğlunun göçebe hayattan yerleşik hayata geçerken buğdayı bulması ve sonrasında ihtiyaçlarına göre yumuşak ve sert buğday üretimine geçmesi tesadüfi değildir. İnsanoğlunun yaşam tarzındaki değişiklik, beslenme ve yemek şekillerinde de farklılık yarattı. Ekmek, yemek kültürüne kazandırıldı ve pişme süresi kısa, hazır buğday türü besinler evlerde bulunmaya başladı. Ekmeğin üretilmesi ve yaygınlaşması, insanların yumuşak buğdaya olan ihtiyacını artırırken, buğdayın daha kısa sürede evde ya da savaş esnasında rahatlıkla