Saçınızın daha sağlıklı olması için ne yapıyorsunuz? Saç sağlığında birçok faktör rol oynuyor. Düzensiz beslenme, vitamin ve mineral yetersizlikleri, saçla tırnaklarınız için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Saç dökülmesi, özellikle de mevsim geçişlerinde en sık karşılaşılan problemlerden biridir. Hem kadın hem de erkekleri etkileyebilir. Bazı besin öğesi eksiklikleri, saç dökülmesiyle bağlantılı olabilir ve yetersiz alınması durumunda sorunu tetikleyebilir.
Eğer saç dökülmesi yaşıyorsanız, vücudunuzun aşağıdaki maddelere ihtiyacı var demektir:
Demir: Vücudumuz için en önemli minerallerden biridir. DNA, RNA ve protein sentezinde rolleri vardır ve saç foliküllerinde bulunan DNA’ların yapımında görevlidir. Yetersiz demir alımı ve eksikliği, uzun vadede saç dökülmesine yol açabilir.
Çinko: Bu mineral, saçların uzaması için gerekli iki süreç olan protein sentezinde ve hücre bölünmesinde etkilidir. Et, balık, yumurta, baklagiller, koyu yapraklı yeşillikler, kabuklu yemişler, tohumlar ve kepekli tahıllar, iyi demir ve çinko kaynağıdır.
Linoleik asit (LA) ve alfa-linolenik asit (ALA): Bu esansiyel yağ asitleri, saç büyümesi ve bakımı için gereklidir. Yapraklı sebzeler, kabuklu yemişler, tam
Güneşli havalar yüzünü göstermeye başladı, ama tabii bu, kimi zaman aldatıcı olabiliyor. Yazın habercisi güneş ince giyinmeye teşvik ederken, aniden kaybolunca soğuyan havalar da, henüz yazın gelmediğini serin serin hatırlatıyor.
Değişen bu dengeler de sıklıkla bağışıklık sisteminin bozulmasına ve hastalıkların kapıyı çalmasına neden oluyor. Ben de bugünkü yazımda “Bahara yenilmeyin” demek istedim. Bu günlerde sık aldığım “Hasta olmamak için ne yapabilirim?” ve “Yorgun uyanıyorum, enerjimi nasıl yükseltebilirim?” soruları için önerilerde bulunmak istedim.
Günde kaç porsiyon meyve tüketiyorsunuz?
Mevsim değişikliğiyle beraber market ve manav rafları da değişti. Pırasa, lahana, brokoli ve kerevize artık veda ediyoruz. Muz, elma ve mandalina da bizlere veda etmeye başlıyor. Çağla, çilek, erik, taze fasulye ve enginar tezgahlarda yerini aldı bile. Kiraz, karpuz ve kavun gibi yaz meyveleri için biraz daha beklemekte fayda var.
Baharla birlikte kuşkonmaz, enginar, bezelye, bakla, havuç, roka, taze soğan, biberiye, nane, maydanoz, tere ve taze kekik gibi sebzeler de zenginleşiyor.
Unutmayın ki, her sebze ve meyve kendine özgü mineral, vitamin ve sağlığa yararlı bileşikler içeriyor. Tek bir
Günlük hayat içinde herkesin zaman zaman bazı şeyleri hatırlayamadığı olmuştur. Ben danışanlarımla görüşmelerimde genellikle onlardan haftalarının nasıl geçtiğini değerlendirmelerini isterim ve yediklerini, içtiklerini sorgularım. Özellikle danışan görüşmelerimde “Dün ne yediğimi bile hatırlamıyorum” cümlesiyle de sık karşılaştığımı söyleyebilirim. Bu durum çoğu zaman normal bir durum olsa bile, sık yaşanıyorsa zayıf bir hafızaya sahip olmak can sıkıcı olabilir. Alzheimer ve demans gibi bazı hastalıklar, genetik özellikler de zayıf hafızaya ve unutkanlığa sebep olabilir. Hatta bazı vitamin ve mineral eksiklikleri de bu duruma sebep olabiliyor, düzenli kontrol yaptırmakta fayda var.
Bununla birlikte, araştırmalar, diyet ve yaşam tarzının da hafıza üzerinde büyük bir etkisi olduğunu göstermiştir.
Düzenli balık yiyin
Balık yağı, Omega 3 yağ asitleri yani EPA ve DHA açısından zengindir. Bu yağ asitleri, kalp hastalıkları riskini, inflamasyonu ve stresi azaltmasının yanı sıra zihinsel gerilemeyi de yavaşlatır. Birçok çalışma, balık ve balık yağı takviyelerinin tüketilmesinin, özellikle yaşlı insanlarda, hafızayı iyileştirebileceğini göstermiştir.
28 çalışmanın ortak sonucuna göre, hafif
Uykunun vücudumuzun en temel besini olduğunu biliyoruz. Kötü uyku kalitesi, obezite, diyabet, hipertansiyon, depresyon, anksiyete ve hatta kalp hastalığı gibi birçok sağlık sorununa sebep olabiliyor. Daha önce uyku kalitesi ve yetersiz uykuyla ilgili yapılan araştırmaları paylaşmıştım. Birçok çalışma, uyku problemi olan bireylerin, beden kitle indekslerinin ve bel çevresi değerlerinin, yeterli uyku uyuyanlardan daha yüksek olduğunu söylüyor. Geç saatte uyumanın ve kronik uykusuzluğun, gece besin tüketimini artırdığı ve kilo alımını tetikleyebileceği vurgulanıyor. Günde yedi saatten az uyumak, açlık ve tokluk durumuyla ilgili hormonların dengesini bozup, gerekenden daha fazla kalori tüketmenize sebep oluyor.
Özellikle bahar aylarının gelmesi ve bahar yorgunluğunun görülmeye başlanmasıyla, uyku kalitesinde de değişiklik oluyor. Bu dönemlerde en çok aldığım sorulardan biri, “Uykumu bir türlü alamıyorum, ne yapabilirim?”
Eğer yeteri kadar uyumanıza rağmen, uykunuzu alamıyorsanız, uyku kalitenizi gözden geçirmenizde fayda var. Günlük hayatınızda yapacağınız birkaç küçük değişiklikle, uyku kalitenizi artırabilirsiniz.
Stresi azaltın
Günlük hayat içinde “Stres yapmayın” demenin, çok bir
Gebelik dönemi, en çok konuşulan ve merak edilen konulardan biri. Bu süreçte beslenmeyle ilgili anne adaylarından çok fazla soru alıyorum. Ben de bugün sizlerle en çok sorulanları paylaşmak istedim.
- Anne adaylarının yememesi ve içmemesi gerekenler nelerdir?
Gebelik süreci aslında bütün annelerin hayatında sınırlı sayıda başına gelebilecek bir dönemdir. Bu sebeple burada anneler normal hayatlarından çok daha özenli davranır. Yenilmemesi gereken besinlerden bahsedecek olursak; İlk sırada çiğ et, çiğ tavuk ve çiğ balık gelir. Toxoplasma denilen bir mikroorganizma çiğ etlerle bulaşabildiği için özellikle gebelik döneminde çiğ etler tüketilmemelidir.
İkinci olarak çiğ sebzeler geliyor. Çiğ sebzeler, sirkeli suda bekletilmeli ve güzelce temizlenmelidir.
Özellikle hamileliğin ilk aylarında dışarıda güvenmediğiniz yerlerde tüketmemeniz çok önemli. Listeria adlı bir mikroorganizma sebebiyle çiğ süt tüketmek de doğru olmaz, pastörize veya uht sütler tercih edilebilir.
Konserve besinler ve bitki çayları da tüketilmemesi gereken besinler arasında. Bu dönemde balık tüketimine de dikkat etmek gerekiyor.
- Hamilelik sürecinde ideal kilo kazanımı nasıl olmalıdır?
Gebelik döneminde en çok merak edilen
Demans, halk arasında bilinen adıyla bunama, zihinsel becerilerin bazı hastalıklar nedeniyle zayıflaması durumudur. Demans, ilerleyen bir süreçtir ve zaman geçtikçe hastalığa yeni bulgu ve semptomlar eklenebilir. Aslında 50’den fazla hastalık türü için kullanılan ortak bir komplikasyon ve terimdir. Demansın en yaygın türleri, Alzheimer ve vasküler demanstır.
Beyin gücünü destekleyen ve hafızayı güçlendirmeye yardımcı olan bazı besinler bulunduğunu biliyoruz. Yeni bir çalışma, egzersiz ve demans arasında bir ilişki olabileceğine işaret ediyor, ben de hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Bu araştırmada uzmanlar, 1968’den 2012’ye kadar yani 44 yıl boyunca, 191 kadını izledi. Başlangıçta katılımcılara kardiyovasküler fitness testi yapıldı. Ve psikiyatri uzmanları demansın belirtilerini ve semptomlarını araştırdı.
Sonuçlara ve hastane kayıtlarına göre, katılanların 44’ünde demans gelişti. Orta yaşta yüksek kardiyovasküler egzersiz yapan kadınların, orta düzeyde kardiyovasküler egzersiz yapanlara oranla demans geliştirme olasılığı yüzde 88 daha az buludu. En düşük yoğunlukta egzersiz yapan kadınların yaklaşık yüzde 32’si demans hastası olurken, yüksek yoğunlukta egzersiz yapanların sadece
Karaciğerin en iyi dostlarından biri olan enginar için en güzel zamanlar geldi. Enginar, marketlerde, manavlarda hatta sokakta seyyar satıcıların tablalarında bile yerini aldı. Enginar özellikle mevsiminde severek tükettiğim ve tüketilmesini önemsediğim sebzelerden biri. Toprak altı gövdesi çok yıllık, toprak üstü organları tek yıllık olan baş ve yapraklarından çeşitli şekillerde faydalanılan bir sebze türüdür. Enginarın yenilen kısmı açmamış çiçeklerinin geniş ve etli çiçek tablası kısmıdır, tabii brakte adını verdiğimiz enginarın başındaki yapraklarının etli dip kısımlarını da unutmamak gerekir. Enginarın sayısız sağlık faydası var ama onunla ilgili en çok bilinen özelliği, karaciğere dost olması.
Karaciğeri korur
Enginar ve karaciğer arasındaki sevgi bağını bilmeyen yoktur herhalde. Peki nereden geliyor bu sevgi? Karaciğerimiz vücudumuzda detoks görevi yapan protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler, ilaçlar ve birtakım elementlerin vücutta işlem görebilmesini sağlamadan sorumlu olan organımızdır. Hepimizin bildiği gibi karaciğerin yenilenme özelliği de vardır. Bütün bu işlevlerini yerine getirebilmesi için karaciğer dostu bir beslenme programıyla onu desteklemek de bizim görevimiz
Kahvaltının günün en önemli öğünlerinden biri olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Elbette kahvaltıda yediklerimiz de bir o kadar önemli... Daha önce yazılarımda özellikle protein içeren kahvaltıların daha uzun süre tok tutabileceği konusunu yazmıştım ama kısaca hatırlatmak gerekirse, tek başına karbonhidrat içeren bir kahvaltı kısa süre sonra acıkmanıza sebep olabilir. Yapılan çalışmalar, yüksek proteinli bir kahvaltının, normal protein içeren kahvaltıyla karşılaştırıldığında, gün içindeki besin alımını azalttığını ve açlığı kontrol etmeyi kolaylaştırdığını gösteriyor. Ayrıca ağırlık kazanımı önlemeye de yardımcı oluyor. Uluslararası Obezite Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmada, kahvaltıda yüksek protein alan bireylerin eşit kalori alan ama daha az protein alan bireylere oranla öğle yemeğinde yüzde 6 daha az yedikleri görülmüş. Yumurta, süt, yoğurt ve peynir en güzel kahvaltı proteinleridir.
Bugün de sizlerle okuduğum çok yeni bir araştırmayı paylaşmak istiyorum. Çalışma The Endocrine Society tarafından mart ayında yayınlandı. Obezite ve tip 2 diyabet hastaları üzerinde yapılan bu araştırma, yüksek enerjili bir kahvaltı içeren bir yemek programının kilo kaybını teşvik edeceğini,