Dilara Koçak

Yazın giydiğimiz kıyafetler, gittiğimiz yerler bile kış aylarından farklı oluyor. Yaz aylarında daha ince kıyafetleri ve daha serin yerleri tercih ederken, kışın en kalın giysilerle en sıcak yerleri seçmeye özen gösteriyoruz. Vücudumuzu dışarıdan kış aylarına ve soğuk havaya korunaklı hale getirmeye çalışıyoruz.
Aslında iki mevsimde beslenmemiz de değişiyor. Yazın daha hafif ve genellikle soğuk şeyler tercih ederken, kış aylarında ısınmak için daha çok sıcak ve yüksek
karbonhidratla kalori içeren seçimlere yönelebiliyoruz. Peki kış aylarında en
çok kalorileri nereden alıyoruz?

Leblebi ve boza
Leblebi denince, kışın aklınıza ilk olarak boza geliyor biliyorum. Leblebi neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir tokluk hissi verir. 1 avuç (yaklaşık 25-30 gram) 67 kaloridir; ortalama 1 dilim ekmek olarak kabul edebilirsiniz. Peki boza? Boza ülkemizde genel olarak darı irmiği, şeker ve sudan yapılır. Ancak farklı bölgelerde yulaf, buğday ve arpa da kullanılabiliyor. İçindeki aktif mayalar sayesinde probiyotik özellik taşıyor. Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamilelere ve vitamin kaynağı olarak sporcular tüketebilirler. Ancak bozanın kalorisi pek masum değil. Bir ufak bardak

Her yıl dünya genelinde 1.3 milyar ton gıdanın israf edildiğini biliyor musunuz? Aslında bu miktar, üretilen toplam gıdanın üçte biri, yani üretilen gıdaların yüzde 30-35’i...
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, yılda 1.7 milyar ekmek ve 18 milyon ton meyve-sebze israf oluyor.
Geçtiğimiz günlerde ülkemizde ‘Sıfır atık, sıfır açlık’ konulu bir toplantı yapıldı. Ben de bu toplantıdan bazı verileri sizlerle paylaşmak istedim.
Dünya, herkesi besleyecek kadar üretiyor, fakat buna karşın, her dokuz kişiden biri kronik açlık çekiyor. 2017 yılı verilerine göre, 821 milyon kişi çekiyor. Araştırmalar, dünya genelinde meydana gelen kayıp ve israfın yalnızca dörtte birini önleyebilirsek, bunun 870 milyon aç insanın beslenmesine yeteceğini gösteriyor. Tüm bu veriler, dünya genelindeki bu kayıp ve israfın, dünyayı beslemek için kaybettiğimiz önemli bir fırsat olduğunu, gıda kayıp ve israfını azaltmadan, çözmeden ‘Sıfır Açlık’ hedefine ulaşmanın mümkün olmadığını gösteriyor.

İSRAF NEREDE OLUYOR?
Ülkemize bakıldığında, gıda kaybındaki en büyük kısım, üretimde oluyor. Hasat sonrası işleme, depolama, paketleme ve dağıtım gibi aşamalarda da elbette israf yaşanıyor.
Tüketici

Doktorumuz söylediği için değil, sağlıklı olmayı ‘seçtiğimiz’ için yapılacak değişim, daha kolay değil mi? En azından, daha keyifli değil mi? Cevabınız “Evet”se, haydi, harekete geçin! Beklemeyin... O gün, ‘bugün’ dür!

Yeni bir yıl yaklaşırken, birçoğumuz geçtiğimiz yıl kendimize koyduğumuz hedefleri ve bu yılla ilgili kurduğumuz hayalleri gözden geçiriyoruz. Peki hangilerinde başarılı oldunuz? 2018 hedeflerinizin hepsini tamamlayabildiniz mi? Eğer cevabınız ‘Evet’se sizi tebrik ederim. Benim hâlâ birkaç eksiğim var. Evet, yeni bir yıl, yeni bir başlangıç gibi görünebilir ama değiştirmek istediğiniz ama hâlâ yapamadığınız şeyler için daha fazla beklemeyin, çünkü değişim korktuğunuz kadar zor değil…

Karar verin, zorunda kalmayın

‘Değişim’ kelimesi, ‘alıştığınız ve sevdiğiniz şeylerden vazgeçmek’ anlamına gelmez aslında. Hayatınızdaki bazı şeyleri değiştirecek olmanın, rahatlık sınırlarınızın dışına çıkmanıza neden olacağını biliyorum. Bunun kolay olduğunu söylemiyorum ama mümkün olduğunu biliyorum. Değiştirmek, ‘sevdiğiniz bir şeyin yerine, sevmediğiniz bir şeyi koyarak ona alışmak zorunda kalmak’ değildir. Sevdiğiniz bir şeyi, yine sevdiğiniz ama daha sağlıklı ve iyi bir

Menopoz dönemi, bütün kadınların yaşayacağı doğal bir süreçtir fakat birçok semptomla gelir. Etkileri herkeste farklı olmakta birlikte, genel olarak kiloyla ilgili sorunlara, sıcak basmalarına, uykusuzluğa ve ruh halindeki ani değişikliklere sebep olur. Menopozun semptomları da aynı menopoz dönemi gibi doğaldır ve engellenemez. Fakat yaşam tarzındaki değişikliklerle bazı semptomların şiddeti azaltılabilir. Beslenme bunlardan biridir, bazı besinler semptomların hafifletilmesine yardımcı olurken, bazıları şikayetleri artırır. Bugün size menopoz döneminde tüketmemeniz gerekenlerden bahsetmek istedim.

Şeker ve karbonhidrat

Şeker ve şeker içeren besinler, sağlıklı bir yaşam tarzı için de uzak durmanız gereken gruptadır. Ama eğer menopoz dönemindeyseniz ve semptomları azaltmak istiyorsanız, bu besinlere daha çok dikkat etmeniz gerekir.

Çalışmalar, yüksek kan şekeri ve insülin direnciyle, sıcak basmaları arasında bir ilişki olabileceğini düşündürüyor. Bu sebeple hem kilo yönetimi hem de menopoz semptomları için şeker içeren besinlerin ve rafine karbonhidratların yerine, tam tahılları koymaya özen gösterin. Üstelik bunlar, yüksek lif içeriğiyle iştahınızı daha kolay kontrol etmenize de

Havalar soğudukça soğuk algınlığı ve gribe yakalananların sayısı da artıyor. Peki bağışıklık sisteminizi daha güçlü kılabilmek ve griple savaşabilmek için siz neler yapıyorsunuz?

Soğuk algınlığı; burun, boğaz ve akciğeri, yani solunum sistemini etkileyen virütik bir enfeksiyondur. Hapşırık, öksürükle veya enfeksiyonlu hastaya dokunmayla son derecede kolay bulaşır. Aslında yatıp dinlenmek en başta gelen tedavi yöntemidir. Ayrıca doktorunuz da antivirütik bir ilaçla rahatsızlığınızı hafifletmeye çalışabilir. Fizyolojik ve psikolojik olarak yıpratıcı bir hastalıktır ve bu sebeple herkes bir an önce atlatmak ister.

Özellikle soğuk havalarda bağışıklık sistemimizin zayıfladığı dönemlerde görülme sıklığı artar. Bağışıklık sistemi, çok kompleks bir yapıya sahiptir ve tek bir besin ya da uygulamayla tamamen güçlü kılınamaz. Sağlam bir bağışıklık sistemi için, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve hijyen çok önemlidir.

Bir de kış aylarında özellikle hastalıklardan koruduğu veya tedavi ettiği düşüncesiyle tüketilen bazı özel besinler vardır. Bunlar gribi çabuk atlatmaya ve bağışıklık sistemini geliştirmeye iyi gelen gıda ve baharatlardır. İşte doğal tedavi edici besinler:

Zencefil

Sadece soğuk bir

Bağırsaklarımızda yaşayan milyonlarca canlının artık çok daha farkındayız. Peki bebeklik dönemindeki bağırsak florasının, 12 yaşında obez olma ihtimaliyle ilişkili olabileceğini biliyor muydunuz?

Çocuklarla ve çocuk beslenmesiyle ilgili bütün metinlerimde, geleceği beslemekten bahsederim. Çünkü bebeklik döneminden başlayarak devam eden beslenme alışkanlıkları yetişkinlik dönemindeki yeme davranışlarını ve birçok sağlık problemini etkileyebiliyor. Obez bir çocukluk dönemine sahip bireyin, yetişkinlik döneminde obez olma ihtimalinin çok daha yüksek bulunması da bize bunu gösteriyor. Aynı durum mikrobiyota (insan vücudunda yaşayan mikrop topluluğu)
ile de açıklananabiliyor.
100 trilyon kadar simbiyotik mikrop vücudumuzda yaşıyor ve mikrobiyotamızı oluşturuyor. Bunların yaklaşık yüzde 95’i ise sindirim sistemi kanalımızda, dolayısıyla bağırsaklarımızda bulunuyor. İşte bu sebeple, onlarca hatta yüzlerce hastalıkla ilgili olarak bağırsaklar konuşuluyor. Mikrobiyotamız daha anne karnındayken şekillenmeye başlıyor ve birçok şey bunu etkiliyor. Son günlerde okuduğum ve ilgimi çeken bir çalışmayı paylaşmak istiyorum.

Risk taşıyanlar

Geçtiğimiz aylarda American Society for Microbiology

Geçtiğimiz haftalarda Norveç seyahatim vardı. Orası, özellikle sürdürülebilir balıkçılık uygulamaları için çok merak ettiğim bir bölgeydi. Çünkü mevcut kaynaklarımızı dengeli kullanmaz ve korumazsak, 2030 yılında ciddi bir gıda yoksunluğuyla karşı karşıya kalabiliriz.

Seyahatim boyunca sosyal medya hesaplarımdan deneyimlerimi paylaştım ve sizden de pek çok soru aldım bu sebeple bugünkü köşemde, hem tüm soruları cevaplamak hem de gözlemlerimi aktarmak istedim.

Norveç’te, balıkçılığın geçmişi bin yıl öncesine dayanıyor. Yaklaşık 6 bin kayıtlı balıkçı gemisi ve 800 ruhsatlı tesisle geleneklerini sürdürüyorlar ve kıyı şeridinde yaşayanların yaklaşık yüzde 90’ı, balıkçılıkla uğraşıyor. 12 ay balıkçılık yapılıyor
olması, bölgenin soğuk ve berrak sularıyla özel iklimi sayesinde büyük avantaj.

Norveç, dünyada her gün 36 milyon öğünde tüketilen ürünleriyle dünyanın ikinci en büyük deniz ürünleri ihracatçısı. Zengin doğal kaynakları, balıkçılığa olan kültürel yatkınlığı, kaynak yönetimi ve sürdürülebilirliğe olan yapısal yaklaşımı, ülkenin küresel başarısında önemli faktörler olarak görünüyor.

Sürdürülebilir avlanma

Sürdürülebilirlik benim için önemli, biliyorsunuz son zamanlarda bu konunun üze

Kış geldi ve sebze-meyveler tamamıyla tezgahlarda yerini aldı. Her gün taze sebze-meyve tüketiminin sağlığa faydalarını, daha önce de defalarca paylaştım. Eğer herhangi bir hastalığınız ya da özel bir hassasiyetiniz yoksa, hiçbir sebze-meyveden korkmamak gerekiyor. Hepsini porsiyonuna dikkat ederek tüketebilirsiniz.

Geçtiğimiz günlerde karşıma, meyve tüketimi ve hafızayla ilgili yapılan, Amerikan Nöroloji Akedemisi (American Academy of Neurology) tarafından yayınlanan yeni bir çalışma çıktı. Sizlerle de paylaşmak istedim...

Araştırma, tamamı sağlık profesyoneli ve ortalama yaşları 51 olan
27 bin 842 erkekle yapılıyor. İncelemenin başında, kişiler her gün kaç porsiyon sebze-meyve ve diğer besinlerden tükettiklerine dair bir anket dolduruyor.
Bu anketi, sonraki
20 yıl boyunca her dört yılda bir tekrarlıyorlar. Katılımcılara ayrıca, ortalama 73 yaşındayken, çalışmanın bitiminden en az dört yıl önce, düşünme ve hafıza becerilerini test etmek için bir anket uygulanıyor. Testin amacı, insanların daha önce hatırladıkları şeyleri ne kadar iyi hatırladıklarını fark etmeleri.

Katılımcıların yüzde 55’i iyi düşünme ve hafıza becerilerine sahipken, yüzde 38’i orta düzeyde becerilere sahip. Çal