Bağırsaklarımızda yaşayan milyonlarca canlının artık çok daha farkındayız. Peki bebeklik dönemindeki bağırsak florasının, 12 yaşında obez olma ihtimaliyle ilişkili olabileceğini biliyor muydunuz?
Çocuklarla ve çocuk beslenmesiyle ilgili bütün metinlerimde, geleceği beslemekten bahsederim. Çünkü bebeklik döneminden başlayarak devam eden beslenme alışkanlıkları yetişkinlik dönemindeki yeme davranışlarını ve birçok sağlık problemini etkileyebiliyor. Obez bir çocukluk dönemine sahip bireyin, yetişkinlik döneminde obez olma ihtimalinin çok daha yüksek bulunması da bize bunu gösteriyor. Aynı durum mikrobiyota (insan vücudunda yaşayan mikrop topluluğu)
ile de açıklananabiliyor.
100 trilyon kadar simbiyotik mikrop vücudumuzda yaşıyor ve mikrobiyotamızı oluşturuyor. Bunların yaklaşık yüzde 95’i ise sindirim sistemi kanalımızda, dolayısıyla bağırsaklarımızda bulunuyor. İşte bu sebeple, onlarca hatta yüzlerce hastalıkla ilgili olarak bağırsaklar konuşuluyor. Mikrobiyotamız daha anne karnındayken şekillenmeye başlıyor ve birçok şey bunu etkiliyor. Son günlerde okuduğum ve ilgimi çeken bir çalışmayı paylaşmak istiyorum.
Risk taşıyanlar
Geçtiğimiz aylarda American Society for Microbiology tarafından yayınlanan bir çalışma gösteriyor ki, iki yaşındaki bağırsak florası, 12 yaşındaki obeziteyle ilişkili olabilir. Çalışmada bunun için 172 çocuğun, 4, 10, 30, 120’nci günde, bir yaşında ve iki yaşındaki mikrobiyotaları inceleniyor. Özellikle 10’uncu gündeki ve iki yaşındaki bağırsak florası, çocukluk çağındaki beden kitle indeksiyle anlamlı derecede ilişkili bulunuyor. Yani bu çalışma, özellikle iki yaşındaki bebek bağırsak mikrobiyotasının, obezite riski taşıyan çocukların belirlenmesine yardımcı olabileceğine dair ön kanıtlar sunuyor.
Neler etkiliyor?
En baştan düşünecek olursak, aslında işler annenin gebelik sürecindeki beslenmesiyle başlıyor. Gebelik sürecindeki beslenme, bebeğin mikrobiyotasını etkiliyor. Sonrasında sırayı doğum şekli alıyor. Yapılan çalışmalar normal doğmuş bebeklerin mikrobiyotalarının sezaryenle doğanlara göre çok daha avantajlı olduğunu ortaya koyuyor. Ardından anne sütü, yani bebeğin ilk probiyotik besini, mikrobiyota için çok büyük önem taşıyor. Ek besinlere geçiş zamanı ve doğru ek besinler ayrıca antibiyotik ve diğer ilaçların kullanımı da bebeklerin mikrobiyotasını etkileyebiliyor.
Prebiyotikleri önemseyin!
Probiyotikleri ve probiyotik besinleri sıkça duyuyoruz. Peki prebiyotikleri biliyor musunuz?
Prebiyotikleri, probiyotik bakterilerin besinleri gibi düşünebilirsiniz. Bağırsakta yararlı bakterilerin büyümesini teşvik eden besinlere prebiyotik besinler denir. Bunlar, insan hücreleri tarafından sindirilemeyen lif veya kompleks karbonhidratlardır. Bazı bakteri türleri onları parçalayıp besin olarak kullanıyor. Çoğu meyve, sebze ve tahıllar prebiyotik içerirler. Birçok çalışma prebiyotiklerin Bifidobakterileri de içeren sağlıklı bakterilerin çoğalmasını sağlayabileceğini göstermiştir. Bazı çalışmalar prebiyotiklerin bazı hastalıklara da faydalı olabileceğini gösterdi. Örneğin bazı prebiyotiklerin obez kişilerde insülin, trigliserid ve kolesterol düzeylerini azaltabildiğine dair çalışmalar da var. Bu sonuçlar, prebiyotiklerin, kalp hastalıkları ve diyabet de dahil olmak üzere obezite ile ilişkili birçok hastalık için risk faktörlerini azaltabileceğini göstermektedir. Enginar, muz, soğan, sarmısak, kuşkonmaz, pırasa ve bezelye, beslenmenize ekleyebileceğiniz prebiyotik besinlerden...