Hayat koşuşturmasında kendi sağlıklarına özen göstermeyen babalar, ailenizin ve çocuğunuzun sağlığıyla sizin sağlıklı beslenme alışkanlıklarınız arasında sevgi kadar önemli bir bağ var
Sevgili babalar, baba adayları, Babalar Günü’nüz kutlu olsun. Bu Babalar Günü’nde kendinize güzel bir hediye verip sağlığınızı iyileştirmeyi unutmayın. 14-20 Haziran haftasının aynı zamanda Uluslararası Erkek Sağlığı Haftası olduğunu biliyor musunuz? Bu hafta, erkeklerde önlenebilir sağlık sorunlarına ilişkin farkındalığı artırmak ve kronik hastalıkların erken teşhisi ile tedavisini teşvik etmek için kutlanıyor. Hayatın kargaşası içinde babalar kendi sağlıklarını unutarak işlerine ve ailelerine öncelik verebiliyor; sizi çok iyi anlıyorum. Elbette işiniz, aileniz sizler için çok önemli, ancak sağlığınız da öyle. Vücudunuz herhangi bir sağlık sorununun belirtilerini gösteriyorsa görmezden gelmeyin!
Ürküten istatistikler
U.S Department of Health&Human Services tarafından, erkeklerin yaşam tarzı alışkanlıklarıyla ilgili yapılan çalışmada istatistikler
Kanser, dünya genelinde önde gelen hastalıklardan biri. Öyle ki güncel raporlara göre 2020’de dünya çapında tahmini olarak 19.3 milyon yeni vakanın olduğu belirtiliyor. Son yıllarda özellikle kolorektal kanser vakalarında artış ise dikkat çekici. The Global Cancer Observatory (GLOBACAN) raporuna göre, dünya genelinde kanser sıralamasında İlk 5’te kolon kanseri yer alıyor. Amerikan Kanser Derneği’nin raporuna göre, her 25 kadından ve her 23 erkekten biri kolorektal kanser riski altında. Ülkemizde de kalın bağırsak kanserleri tüm kanserler içerisinde üçüncü sırada yer alıyor. Yapılan birçok çalışma kanser ve beslenme ikilisi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarken, bir beslenme uzmanı olarak bu konuyu daha detaylı ele almamız gerektiğini düşünüyorum.
Önlenebilir risk faktörleri
Kanser oluşumunu inceleyecek olursak, kalıtsal veya edinilmiş genetik mutasyonlardan kaynaklanabildiğini söylemek mümkün. Bu mutasyonlar kanser geliştireceğinizi elbette göstermiyor fakat ailenizde kanser geçmişi olan biri varsa
Gıda israfı sorununa dikkati çekerken tüketici alışkanlıklarına da ışık tutmayı amaçlayan “Çöpe Atılmak İçin Yetiştirilmiş” fotoğraf sergisi, ilk kez İstanbul’da açıldı
Bir beslenme uzmanı olarak uzun süredir açlığı ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için odağıma gezegeni beslemeyi aldığımı, gıda israfı konusundaki hassasiyetimi biliyorsunuz. Hem gezegeni hem toplumu beslemenin gelecek nesiller için sürdürülebilirlik açısından önemini her fırsatta söylüyorum. Bu konuda bilinç ve farkındalığı artırmak için tüm gayretimle çalışıyorum. Farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) destekçisi olarak eğitimler veriyor, sosyal sorumluluk programlarının içinde yer almaktan mutluluk duyuyorum.
Dünyadaki açlığı azaltmak için çözüm üretimi artırmak değil, israfı önlemek, yerele sahip çıkmak, tarımı desteklemek, tüketimi kontrol altına almak olmalı. Bunu bir örnek üzerinden düşünelim. Herhangi bir gıdayı ele
Geçtiğimiz cumartesi 5 Haziran Dünya Çevre Günü, dün ise 8 Haziran Dünya Okyanus Günü idi. Bu iki özel günü bir cümleyle özetleyebiliriz: “GEZEGEN B YOK’’. Dünyanın bizlere sunduğu sınırlı kaynakların tükenebileceğini, tüketim hızımızı azaltmamız gerektiğini ve gidecek başka bir gezegenin olmadığını bir kez daha hatırlatmak istedim. Hep söylediğim gibi, toprak hasta, hava hasta, su hasta yani gezegen hasta, onlar hasta iken biz iyi olamayız. Doğal kaynaklarımız azalıyor, zarar görüyor, denizlerimiz kirleniyor ve tehlike altında.
Son günlerde gündemde olan ‘müsilaj’ sorununu duymuşsunuzdur. Kalın bir ‘deniz salyası’ örtüsüyle aylardır tüm canlılar ve balıkçılar Marmara Denizi’nde sorun yaşıyor. Marmara Denizi endüstriyel ve kentsel kirlilikte adeta alarm veriyor. Deniz salyası denilen müsilaj giderek yoğunlaşıyor. Doğanın verdiği bu alarma sessiz kalmamalıyız. Plastik torba, sigara izmariti, balon, şişe, şişe kapağı veya pipet gibi büyük parçalardan oluşan atıklar
Beslenme planınıza dikkat ederek hafızanızı güçlendirebilir ve dikkat dağıtıcı faktörleri göz ardı etme kapasitenizi artırabilirsiniz.
Bir gün önce yediğiniz yemeği hatırlayamadığınız, birini dinlerken aniden konstantrasyon kaybı yaşadığınız veya tam çalışmak için oturmuşken bir türlü odaklanamadığınız zamanlar oluyor mu? Unutkanlığınızdan siz ve çevrenizdekiler şikâyetçiyse dikkat etmenizde fayda var. Bu durum, zihinsel performansınızın düşüklüğüne işaret edebilir. Zihinsel performansı desteklemek, algılama becerisi, hafıza ve dikkat konusunda size yardımcı olur. Burada çözüm, vücudumuzun belki de en önemli organı beynimize iyi bakmaktan geçer. Beynimiz her gün yeni bir özelliği keşfedilen, yaklaşık 100 milyar sinir hücresini içinde bulunduran organımız. Vücudumuzun kontrol merkezi olarak, kalbin atışından akciğerlerin sağlıklı çalışmasına, düşünmeden hareket etmeye ve duyguları yönetmeye kadar pek çok sayısız faaliyeti yürütmekle sorumlu. Güzel haber şu ki, beslenme planınızda bazı
Hoş geldin yaz, hoş geldin haziran!! Artık sebze ve meyveler de yaza uyum sağlamaya başladılar. Rengârenk sebze meyveleri görmek hem mutluluk hem de sağlık dolu günlere işaret ediyor. Günde en az beş porsiyon sebze ve meyve tüketmenin birçok hastalığa karşı koruyucu ve bağışıklık sistemini de destekleyici olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yaza tabağınızda ne olduğunu bilerek sağlıklı girmek ise kendinize yapacağınız en güzel iyiliklerden.
Geçtiğimiz hafta yazımda dünya genelinde artan yiyecek ve içecek trendlerinden bahsetmiş ve raflarda sıklıkla göreceğimiz bazı besinleri detaylı olarak aktarmıştım. Pandemi sürecinin de etkisiyle tüm dünyada tüketiciler daha sağlıklı ve doğal içeriklerle beslenme eğiliminde. Organik, vegan/vejetaryen, daha az şeker, tuzlu, yağ içeren, katkısız, glutensiz, bitki bazlı beslenme trendleri giderek yaygınlaşıyor. Çevresel konuda duyarlı sahip tüketiciler, yerel ürünleri tercih ediyor.
Kovid-19 salgını, tedarik zincirinde ve tüketici davranışlarında köklü değişimlerin yaşanmasına sebep oldu. Gıda güvenliği sağlık ve
Giderek tüm dünyada birçok ürün artık doğal, organik, yerel ve sağlıklı; “iyi yaşamak iyi beslenmekle başlar” felsefesiyle karşımıza çıkıyor
Son yıllarda hem sağlığa verilen değerin ön plana çıkması hem de çevre bilincinin artmasıyla birçok kişinin, beslenme planında hayvansal ürünleri azalttığını veya tamamen kaldırmayı planladığını gözlemliyorum. Öyle ki market reyonlarında ve menülerde bitkisel ürünlerde daha geniş alternatiflerin ortaya çıktığını fark etmiş olabilirsiniz.
Geçen hafta iş için seyahat ettiğim New York’ta her gittiğim yerde yaptığım gibi pazaryeri ve marketleri de gezdim. Market turunda gördüğüm ve yüksek ihtimalle giderek tüm dünyada trend olacak ve halen popüler olan gözlemlerim şöyle: Birçok ürün doğal, organik, yerel ve sağlıklı; “iyi yaşamak iyi beslenmekle başlar” felsefesiyle karşımıza çıkıyor. Hidrojenize yağlar, yapay tatlandırıcılar, yüksek fruktozlu mısır şurubu, gıdalarda yaygın olarak bulunan 100’den fazla aroma, renk ve koruyucu
Meyve tüketiminizi artırmak için kahvaltılarınıza bir adet taze meyve ekleyebilir veya öğle akşam yemeklerinde bol yeşillikli bir salataya yer verebilirsiniz
"Ne yersen osun" lafını birçok kez duymuşsunuzdur. Bu sözü bağırsak floramıza uyarlayarak bir kez daha düşünelim. Yediğimiz, içtiğimiz tüm besinler bağırsaklarımızdaki bakteri türlerini etkiliyor, bu bakteriler bağırsak mikrobiyotanızı oluşturuyor, diğer bir deyişle bağırsak floranızı etkiliyor. Bağırsak floranızdaki denge vücudumuzdaki pek çok fonksiyonun düzgün çalışmasında rol oynuyor. Bağışıklık sistemi, ruh hali, akıl sağlığı, otoimmün hastalıklar, endokrin bozukluklar, cilt rahatsızlıkları, kanser gibi hastalıkları buna örnek verebiliriz. Bu nedenle de yediğimiz içtiğimiz besinler de doğrudan bağırsak floramız üzerinde söz sahibi oluyor.
Prebiyotikleri yakından tanıyalım
Prebiyotikleri bağırsağınızdaki “dost” bakterileri besleyen diyet lifleri olarak tanımlayabiliriz. Bu dost bakterilerin kalın bağırsakta faydalı bakteriler tarafından fermentasyonları sonucunda kısa zincirli yağ asitleri oluşur.