Sonbahar tüm güzelliğiyle Ege’yi kucaklarken, daha birkaç gün önce hınca hınç dolu sahiller, lokantalar ve kulüpleri bir bir hüzün sarmalamış durumda. Ama bir yer var ki İzmir’in hemen yanı başında her daim sakin, huzurlu ve yılın her mevsimi bir başka güzel.
Seferihisar burası, doğayla iç içe, yerel değerlerini ve kültürünü koruyan, mavi bayraklı plajları, harika yemekleri ve misafirperver insanlarıyla Türkiye’nin ilk ‘Yavaş Şehri’.
Bir de komşusu var 5 km. mesafede aynı dinginlik ve huzura sahip. Mandalina bahçeleri arasından geçerek ulaşılan muhteşem bir koyun yanı başında sizleri bekleyen Sığacık.
Seferihisar doğumlu Çağan Irmak’ın, ‘Babam ve Oğlum’ filmi, Sığacık’ta çekilen ‘Kavak Yelleri’ dizisi ve son olarak da Ata Demirer’in ‘Olanlar Oldu’ filmi bu cennet köşelerin yurt çapında tanınmasını sağladı.
Nerede bu Seferihisar?
İzmir’e sadece 45 km. mesafede bu cennet köşeye gitmek isterseniz, neredeyse saat başı uçak var. Sonrasında Üçkuyular Terminali’nden Ürkmez ya da Seferihisar minibüslerine veya 730 numaralı belediye otobüslerine binebilirsiniz. Sığacık için dolmuşlar Seferihisar’dan kalkıyor. Arabayla gidecekler, Seferihisar, İstanbul ve Ankara’dan yaklaşık 600 km. uzaklıkta ve
Derler ki Atina Kralı Kordos’un Androklos adında bir oğlu varmış. Cesur mu cesur, heyecanlı mı heyecanlı! Ege’nin karşı yakasını merak eder, oralara yerleşmek istermiş. Binmiş gemilerine ve düşmüş yollara kendi şehrini kurmak için karşı yakada. Amma velakin herkesin yaptığı gibi danışmak zorundaymış önce Delfi’deki Apollon Tapınağı kâhinlerine. Uğramış Delfi’ye ve sormuş nereye kuracağını şehrini. Kâhinler çekilmişler inzivaya. Döndüklerindeyse bir balık ve domuzun ona şehri kuracağı yeri göstereceğini söylemişler. Anlamamış genç prens ne anlama geldiğini bu cevabın ama düşmüş yollara. Günler sonra varmış Küçük Menderes’in denize kavuştuğu körfeze. Adamlarıyla çıkmış karaya, hem bir parça dinlenmek hem de biten erzakını temin etmek için. Ateş yakıp tuttukları balıkları kızartırken tavada, bir balık sıçramış tavadan, bir ateş kıvılcımı çalılara düşmüş. Çalılar arasında saklanan bir yaban
domuzu da başlamış kaçmaya. O an kâhinlerin söylediklerini hatırlamış Androklos ve düşmüş domuzun peşine. Tam öldürdüğü yerde de kurmuş kendi şehrini, Efes’i...
Apasas’tan Efes’e
Bir başka efsaneye göre ise Amazonlar kurmuş ilk kenti Arzawa krallığında, ‘tanrıça kenti’ anlamındaki ‘Apasas’ adıyla.
“Evlerimizi mezar yaptık, mezarlarımızı ev...
Yıkıldı evlerimiz, yağmalandı mezarlarımız,
Dağların doruğuna çıktık, toprağın altına girdik...
Suların altında kaldık, gelip buldular bizi,
Bozdular birliğimizi, altüst ettiler bizi,
Yakıp yıktılar, yağmaladılar bizi!
Biz ki; analarımızın,kadınlarımızın ve ölülerimizin uğruna,
Biz ki; onurumuz ve özgürlüğümüz uğruna,
Yazın bitmesine, dayanılmaz sıcakların veda etmesine dolayısıyla da cennet köşelerde huzurlu ve dingin günlere az kaldı. Sonbaharın yumuşak esintileri eşliğinde, ister sakin sahillerde ister sessiz vadilerde sevgilinizle el ele yürüyüşler yapmak, ılık denizin teninizi okşayışını hissetmek, kızıl ve sarının tüm tonlarının gözünüzü kamaştıracağı ormanlarda kaybolmak, huzur dolu koylarda salınan teknelerde gün batımının keyfini çıkarmak ve ruhunuzu beslemek için en uygun zaman sonbahar.
Aynı zamanda festivallerin, kültür ve sanat dolu günlerin de başladığı ay eylül...
Haydi gelin eylülde yapılacaklara bir göz atalım beraberce.
Kazdağları
Hera, Afrodit ve Athena arasındaki, tarihin ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği yapmıştır bu görkemli dağlar. İda’dır o zamanki adı ve tanrıların mekanıdır. Truva’nın tarihini değiştiren Paris’i, babası Priamos bu dağlara terk etmiştir şehrini kurtarmak için. Ve yine bu dağlardan izlemiştir yıllar sonra tanrılar ünlü Truva Savaşı’nı.
Sessiz kumsallar, deniz ve de orman sizi beklemekte Kazdağları’nda. Yaprak döken ağaçların bol olması, rengarenk bir tablo sunmakta fotoğraf çekmeyi sevenler için. Tertemiz akan şelaleler, Küçükkuyu, Akçay ve Altınoluk
Bu hafta esasında Samos’u yazmayı planlamıştım. Hani şu hemen Kuşadası’nın karşısındaki minik ve de şirin Ege adasını. Perşembe günü için ekip toparlandı, planlar yapıldı, hedef bir günde Samos’un fethi. Amma velakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Gittik gitmesine ama fethedemedik adayı. Murphy’nin kanunlarının ilki olan “Yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey, yanlış gider” devreye girdi ve dördü de aynı zamanda hem turizmci hem de gazeteci olan yedi kişilik grubumuzda kısa çöpü “Kapı vizesi alırsın, sorun çıkmaz” diye kandırdığımız sevgili mimarımız Benal çekti. Samos biletlerini aldığımız acenta Benal’in kapı vizesi başvurusunu yapmayı unutunca, pasaport kontrol, ilgisiz ve de bilgisiz acenta ve onun ulaşılamayan Samos temsilcisiyle harcanan yarım gün sonunda fethi erteleyerek, ellerinde jambondan, sinek kovucuya, rengarenk bulaşık süngerinden tortelliniye kadar uzanan alışveriş listeleri olan dostları bari alışverişinizi yapın diye çarşıya gönderip, limanda mahsur kalan Benal’le teknede uzun ve de eğlenceli bir sohbete daldık.
Gün sonunda ise tüm bu olumsuzlukların kaynağı acenta gereği ileride yapılmak üzere kaybedenler listemin, pasaport kontrolde görevli polis memuru Yiannis
Gezmeyi seven bir toplumuz. Yemeyi, içmeyi ve eğlenmeyi de iyi biliyoruz. Gidilecek yerde en iyi yemek, eğlence ve alışveriş nerede anında araştırıp öğreniyoruz da, tüm bunları yapacağımız tatilimizi satın alırken nedense basiretimiz bağlanıyor.
Seçim aşamasında çok basit birkaç şeye dikkat etmediğimiz zaman; hak ve yükümlülüklerimizi de öğrenmek zor geldiği için özlemle beklediğimiz tatilimiz zehir olabiliyor. Ve sonrasında haklı olduğumuzu ispatlamakta yetersiz kalıyoruz.
Keyifli bir tatil için öncelikle hangi mevsimde nereye gidilmeli araştırın. Yanlış mevsimde yanlış yerde olmak kadar kötüsü yoktur.
Doya doya gezebilmek için en az kaç gün gerektiği ve nerelerin mutlaka görülmesi gerektiğini öğrenin.
Eskiden zor olan bu gibi detaylara ulaşmak, bugün internet sayesinde sadece birkaç saniyelik iş. Gezginlerin blogları, turizm şirketlerinin, ülke, bölge ya da şehirlerin resmi internet siteleri size yardımcı olacaktır. Ama en doğru ve de kesin bilgiyi seyahat acenteleri ve onların rehberleri verecektir.
Sıra turu satın almaya geldiğinde ise hayalini kurduğunuz, uğruna para biriktirdiğiniz tatilinizi, üç kuruş ucuz olsun diye, teklifleri kaçak acenta ya da bir e-postadan başka iletişim bi
Bir başkadır Ege; toprağı, denizi, kokusu ve insanları ile... Bu nedenledir ki, pek çok farklı medeniyet bu topraklara sahip olmaya çalışmıştır yüzyıllardır ve her biri derin izler bırakmıştır adım başı burada. İşte tam bu izlerin keşistiği yerdedir Kuşadası ya da ilk adı ile İonlar’ın
Neopolis’i.
Son Kuşadası ziyaretimde birbirinden güzel iki konsere gitmiştim, sevgili Nilgün Şirin sayesinde. Sahibi olduğu Legendary Journeys’te hazırladığı sıra dışı programlarla dünyayı kendine hayran bırakan bir turizm duayeni Nilgün Hanım ve aynı zamanda Türkiye Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği, ATURJET’in de Başkan Yardımcısı. “İdil Biret’in konseri var, geliyorsun değil mi?” diye aradı geçen hafta. Aynı hafta Anadolu Ateşi de yeniden Kuşadası’ndaydı. Caferli’deki festival de bunlara eklenince, gitmek farz oldu deyip yola düştük yeniden.
Ruhunuzu besleyin
Eğer “Sadece deniz ve eğlence, başka bir şey yok ki” diyenlerdenseniz, hemen söyleyeyim çok yanılıyorsunuz. Burası farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafyanın tam ortasında, plajlar ve antik yerleşimlerle kuşatılmış bir cennet. Türkiye‘nin ilk turizm merkezlerinden. Kruvaziyer turizmi denildiğinde ilk akla
Provans dendiğinde akla gelenler; tarih kokan köyleri, taş evleri, Arnavut kaldırımlı sokakları, sanat ama en çokta uçsuz bucaksız lavanta tarlaları. Bu görsel şölen, her yıl haziran sonundan ağustos ortasına kadar sürüyor.
Dünya lavanta üretiminin nerdeyse yarısı Fransa’da ve tüm dünyadan Provans’a her yıl sadece lavanta tarlalarını görmek için binlerce ziyaretçi geliyor.
Peki neresi bu Provans?
Esasında Provans bölgesindeki şehirler pek tanıdık. Cannes, Nice ve St. Tropez diye başlasam hemen, “Aa biliyoruz ama biz oraları” diyeceksiniz. Eh başlamışken Avignon, Marsilya, Toulon ve Aix-En-Provence’i de listeye ekleyelim. İşte Fransa’nın güney doğusundaki bu bölgenin adı Provans.
Provans ve sanat
İlk aklıma gelenler Van Gogh, Monet ve Toulouse-Lautrec. Ama özellikle de Van Gogh. Bunalım ve krizlerle dolu hayatının bir bölümünü pek çok önemli tablosunu yaptığı Provans’ta geçirmiş ve Gauguin’le girdiği tartışma sonucu kulağını da yine burada Provans’ta kesmiştir. Picasso ve eşinin mezarları da burada, Aix-En-Provence’ta Vauvenargues Şatosu’nda yer alıyor. Ve Nostradamus… O da Provanslı, St Remy’de doğmuş.